Latife Hanımın Atatürk'süz Hayatı/Can Dündar

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113

Tarihi Pembe Köşk, Cumhuriyet'in 80. yılını, yine arşivinden birbirinden değerli belgelerle kutluyor.
"Atatürk Aramızda" başlıklı bu yılki sergide, Atatürk'ün fotoğrafçısı Cemal Işıksel'in fotoğrafları ile Latife Hanım'ın elbiseleri var. Asıl sürpriz ise Latife Hanım'dan Pembe Köşk'e gönderilmiş mektuplar...
Malum, Latife Hanım, Atatürk'le evliliği bitince ebediyen suskunluğa gömülmüş ve sırlarıyla mezara gitmişti.
Şimdi, ölümünden 28 yıl sonra açığa çıkan bu mektuplarda, ümitsizliğin ve yalnızlığın izleri var.


'Arkadaşları aramıza girdi'
Sergiyi açan Özden Toker, İnönü ailesinin, boşandıktan sonra da (Atatürk'ün de oluruyla) Latife Hanım'la görüşmeye devam ettiğini belirtiyor:
"İstanbul'a gittiğimizde annem özellikle el öpmeye götürürdü. Ayazpaşa'da ailesine ait bir köşkte yaşıyordu. Köşkün tepesinde kule şeklinde bir kat vardı. Atatürk'le fotoğraflarının bulunduğu o katta, bütün ömrünü 2 yıllık evliliklerinin hatıralarıyla geçirdi. Ne anılarını yazdı, ne kimseye anlattı. Toplum içine de çıkmadı. Yeğenleri dışında yapayalnızdı. Ama ölene dek Atatürk'e bağlı kaldı."
Boşandığında 27 yaşındaymış Latife Hanım...
Evliliğine dair anı çok; ancak boşandıktan sonraki yarım asrı nasıl geçirdiğine dair fazla bilgi yok.
Nebil Özgentürk, 29 Ekim'de yayımlanacak belgeselinde bu sırrı ekrana getirecek; Köşk'ün ilk "First Lady"sinin "Mustafa Kemal'siz 50 yıl"ını, 2 yeğeninin tanıklığıyla anlatacak.
Özden Toker'e göre Latife Hanım, boşanmalarını "Arkadaşları aramıza girdi" diye yorumluyormuş.
"Bence, iki güçlü kişiliğin bir arada olmasının zorluğu yüzünden ayrıldılar" diyor Özden Hanım:
"Boşandıklarında babam çok üzülmüş. O kadar ki, üzüntüsünü gizlemek için kara gözlükler takmış. Sonrasında dışlanmışlık hissine kapılmasın diye ailemiz çok uğraştı".



Atatürk tedavi ettirdi
Ya Atatürk?
O, boşandıktan sonra Latife Hanım'la hiç ilgilendi mi?
Özden Toker'e göre eski eşi safrakesesinden rahatsızlandığında Atatürk, tedavisi için kendisine pasaport çıkarttırıp Avrupa'da doktorlardan randevu aldırmış.
Latife Hanım, Ata'nın yaveri Salih Bozok'a yazdığı bir mektupta ("Bozok Anlatıyor", Doğan K. 2001) Atatürk'süz günlerini "Karanlık... şerefli bir karanlık" diye tanımlıyordu. Pembe Köşk'te sergilenen mektuplarda o karanlığın içine gizlenen yalnız bir kadının mahzunluğu seziliyor.
İşte kendisinden sonra "First Lady" koltuğuna oturan Cumhurbaşkanı'nın eşi Mevhibe İnönü'ye 22 Ekim 1947'de İstanbul'dan yazdığı satırlar...
"Pek muhterem hanımefendi, canım kardeşim" diye başlayan mektubunda Latife Hanım, Ömer İnönü'nün Amerika'dan kendisine gönderdiği mektubun ilhamıyla şunları yazıyor:


Sonbahar yaprakları gibi
"Onun (Ömer'in) mini mini kundaklı hali ve benim onu kalbime bastırırken içimde ilk defa uyanan (altını çizmiş) annelik ihtiyacı hatıramda canlandı. Onlar neşe ve ümit dolu günlerdi. Kısa bir zaman içinde bütün emellerim, ihtiyaçlarım hatta insanlık ve vatandaşlık haklarım birer birer sararıp solup sonbahar yaprakları gibi yerlere saçıldı. Hiç kimsenin anlamadığı nice yoksuzluklarla boğuştuğum bu acı günleri düşündüm. Ve bu müddet zarfında sizin samimi şefkat ve alakanızın benim biricik (altını çizmiş) desteğim olduğunu bir kere daha hissettim. Gayri ihtiyari gözlerim yaşardı. Beni daima olduğum gibi gören ve anlayan güzel kardeşim. Allah sizden razı olsun."
İmza: Latife Uşşaki
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst