Aslı Oktay
Daimi Üye
KAMER SURESİ
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.
2- Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: (Bu,) Süregelen bir büyüdür derler.
3- Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.
4- Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
5- (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.
6- Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının ne tanınmış, ne görülmüş bir şeye çağıracağı gün
7- Gözleri zillet ve dehşetten düşmüş olarak, sanki yayılan çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
8- Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: Bu, zorlu bir gün.
9- Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: Delidir dediler. O baskı altına alınıp engellenmişti.
10- Sonunda Rabbine dua etti: Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al.
11- Biz de bardaktan boşanırcasına akan bir su ile göğün kapılarını açtık.
12- Yeri de coşkun kaynaklar halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
13- Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
14- Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.
15- Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
16- Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
17- Andolsun Biz Kuranı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
18- Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
19- Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine kulakları patlatan bir kasırga gönderdik.
20- İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüpmuş hurma kütükleriymiş gibi.
21- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
22- Andolsun Biz Kuranı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
23- Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
24- Dediler ki: Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz.
25- Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır.
26- Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir.
27- Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret.
28- Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun.
29- Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp hayvanı ayağından biçip yere devirdi.
30- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
31- Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
32- Andolsun Biz Kuranı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
33- Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
34- Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk onları seher vakti kurtardık;
35- Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
36- Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.
37- Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. İşte azabımı ve uyarmamı tadın.
38- Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.
39- Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.
40- Andolsun Biz Kuranı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
41- Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.
42- Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
43- Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?
44- Biz, birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan bir toplumuz mu diyorlar?
45- Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46- Daha doğrusu onlara vadedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela ve daha acıdır.
47- Hiç şüphesiz suçlular-günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.
48- Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın (denecek)
49- Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık.
50- Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca bir keredir.
51- Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
52- Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır.
53- Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır.
54- Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
55- Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar.
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.
2- Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt çevirirler ve: (Bu,) Süregelen bir büyüdür derler.
3- Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.
4- Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
5- (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.
6- Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının ne tanınmış, ne görülmüş bir şeye çağıracağı gün
7- Gözleri zillet ve dehşetten düşmüş olarak, sanki yayılan çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
8- Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: Bu, zorlu bir gün.
9- Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: Delidir dediler. O baskı altına alınıp engellenmişti.
10- Sonunda Rabbine dua etti: Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al.
11- Biz de bardaktan boşanırcasına akan bir su ile göğün kapılarını açtık.
12- Yeri de coşkun kaynaklar halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
13- Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
14- Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.
15- Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
16- Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
17- Andolsun Biz Kuranı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
18- Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
19- Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine kulakları patlatan bir kasırga gönderdik.
20- İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüpmuş hurma kütükleriymiş gibi.
21- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
22- Andolsun Biz Kuranı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
23- Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
24- Dediler ki: Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz.
25- Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır.
26- Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir.
27- Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret.
28- Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun.
29- Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp hayvanı ayağından biçip yere devirdi.
30- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
31- Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
32- Andolsun Biz Kuranı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
33- Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
34- Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk onları seher vakti kurtardık;
35- Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.
36- Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.
37- Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. İşte azabımı ve uyarmamı tadın.
38- Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.
39- Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.
40- Andolsun Biz Kuranı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
41- Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.
42- Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
43- Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?
44- Biz, birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan bir toplumuz mu diyorlar?
45- Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46- Daha doğrusu onlara vadedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat, kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela ve daha acıdır.
47- Hiç şüphesiz suçlular-günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.
48- Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın (denecek)
49- Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık.
50- Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca bir keredir.
51- Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
52- Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır.
53- Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır.
54- Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
55- Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar.