1) Sosyete kızı Suzan: “Her şeyin en iyisini hak ediyorum!”
Kadınların kendilerini ‘pahalıya satmak!’ istediği zaman taktıklar bir maskedir. Ya da güzelliğini konfora tahvil etmek isteyen kadınların kullandıkları bir tarzdır. “Sosyete kızı Suzan” en pahalı yerde yemek yer, söylemeye gerek yok, hesabı erkeğe ödetir! Komformist, lüks düşkünü, erkek parasıyla hayat kalitesini artıran bir anlayışa sahiptir. Sömüremediği erkeğe “cimri!” der. Steril yüzü ve dolgun cüzdanı olan erkekleri avlamakta ustalaşmıştır.
2) Hacı kızı Hatice: “Ben senin bildiğin kadınlardan değilim!”
Her türlü işreti yaşar ama yine de kendine ve çevresindekilere ‘iffetli kız!’ pozunu takınır. Barda tanıştığı bir erkekle bir saat sonra sevişir, sabah uyanır uyanmaz da “Ben gündelik ilişki yaşayan o kadınlardan biri değilim!” der. Kötü olup, iyi görünmek konusunda ustadır. Masum ve namuslu kadın maskesini ölümüne savunur. Bu tipler; masumiyet arayan, namusuna düşkün erkekleri avlamakta ustadır.
3) Özgür kız Özge: “Bu benim hayatım, dilediğim gibi yaşarım!”
Özgürlük, eşitlik, kendi ayakları üzerinde durmak, günü yaşamak, kendin olmak gibi kavramlar kafasında uçuşur. Popüler kültürün ve light feminist akımın etkisi altındadır. Özellikle 20’li yaşlardaki kızlarda çok yaygın bir maskedir. Serseri erkeklerden hoşlanırlar. Ama 30’larına gelip kendilerini bu ‘pozlarıyla’ alacak erkek bulamadıklarında maskeyi indirip, kariyer sahibi erkekleri avlamaya çalışırlar. Erkeklerin etinden, sütünden yararlanmakta en başarısız olan tür bunlardır.
4) Bizim mahallenin kızı/ İyi aile kızı Emine: “İffetimle oynadın, hayallerimi yıktın, bakireliğimi çaldın. Şimdi ne yaparım ben?”
İlk 3 karakter, daha kentli modeldir; ancak “Mahallenin kızı Emine” daha feodal özelliklere sahiptir. Aslında her kadının içinde biraz “köylü kızı Emine”lik vardır. Modern görünümlü pek çok kadının iç dünyasında, bir köylü kızı Emine olduğunu görmek beni çok şaşırtmıştır. Saf ve salak rolleriyle erkeklerin kendisini korumasını sağlamakta ustadırlar. Hatta namus cinayetine neden olabilirler. Bu tipleri koruyan yasalar bile var. Böyle bir kadınla yatan erkeğe “Ya 5 yıl hapis yatarsın, ya da bu kızla evlenirsin!” diyor yasalar. Bu tipler; kentli kadınlara güvenmeyen, çocukluğunu geçirdiği mahallenin kızlarının masum olduğunu sanan, kent içinde köylülüğünden hala kurtulamayan erkekleri avlamakta ustadırlar.
5) Gizli feminist Firuze: “Evde: Kadın erkek eşittir, bugün bulaşıkları sen makineye koy! Kafede: Sen erkeksin, hesabı öde!”
Kendisini ‘modern kadın’ olarak tanımladığı halde, geleneksel kültürün verdiği görevleri reddedip, sağladığı ayrıcalıkları korumak isteyen, işine geldiğinde ‘eşitlikçi!’ olup, işine gelmediğinde erkeği geleneksel erkek kalıbına göre davranmaya zorlayan bir tiptir. Tipik davranışları, ev işleri söz konusu olduğunda “Eşitiz! Geçen sefer çamaşırları ben astım. Bu sefer sen as!” derler. Kafede oturulduğunda ise “Sen erkeksin, hesabı tabii ki sen ödeyeceksin!” derler. Feminist olduklarını kesinlikle kabul etmezler ama işlerine geldiği yerde, ‘kadın-erkek eşitliği’ni amansızca savunurlar.
Kadınların kendilerini ‘pahalıya satmak!’ istediği zaman taktıklar bir maskedir. Ya da güzelliğini konfora tahvil etmek isteyen kadınların kullandıkları bir tarzdır. “Sosyete kızı Suzan” en pahalı yerde yemek yer, söylemeye gerek yok, hesabı erkeğe ödetir! Komformist, lüks düşkünü, erkek parasıyla hayat kalitesini artıran bir anlayışa sahiptir. Sömüremediği erkeğe “cimri!” der. Steril yüzü ve dolgun cüzdanı olan erkekleri avlamakta ustalaşmıştır.
2) Hacı kızı Hatice: “Ben senin bildiğin kadınlardan değilim!”
Her türlü işreti yaşar ama yine de kendine ve çevresindekilere ‘iffetli kız!’ pozunu takınır. Barda tanıştığı bir erkekle bir saat sonra sevişir, sabah uyanır uyanmaz da “Ben gündelik ilişki yaşayan o kadınlardan biri değilim!” der. Kötü olup, iyi görünmek konusunda ustadır. Masum ve namuslu kadın maskesini ölümüne savunur. Bu tipler; masumiyet arayan, namusuna düşkün erkekleri avlamakta ustadır.
3) Özgür kız Özge: “Bu benim hayatım, dilediğim gibi yaşarım!”
Özgürlük, eşitlik, kendi ayakları üzerinde durmak, günü yaşamak, kendin olmak gibi kavramlar kafasında uçuşur. Popüler kültürün ve light feminist akımın etkisi altındadır. Özellikle 20’li yaşlardaki kızlarda çok yaygın bir maskedir. Serseri erkeklerden hoşlanırlar. Ama 30’larına gelip kendilerini bu ‘pozlarıyla’ alacak erkek bulamadıklarında maskeyi indirip, kariyer sahibi erkekleri avlamaya çalışırlar. Erkeklerin etinden, sütünden yararlanmakta en başarısız olan tür bunlardır.
4) Bizim mahallenin kızı/ İyi aile kızı Emine: “İffetimle oynadın, hayallerimi yıktın, bakireliğimi çaldın. Şimdi ne yaparım ben?”
İlk 3 karakter, daha kentli modeldir; ancak “Mahallenin kızı Emine” daha feodal özelliklere sahiptir. Aslında her kadının içinde biraz “köylü kızı Emine”lik vardır. Modern görünümlü pek çok kadının iç dünyasında, bir köylü kızı Emine olduğunu görmek beni çok şaşırtmıştır. Saf ve salak rolleriyle erkeklerin kendisini korumasını sağlamakta ustadırlar. Hatta namus cinayetine neden olabilirler. Bu tipleri koruyan yasalar bile var. Böyle bir kadınla yatan erkeğe “Ya 5 yıl hapis yatarsın, ya da bu kızla evlenirsin!” diyor yasalar. Bu tipler; kentli kadınlara güvenmeyen, çocukluğunu geçirdiği mahallenin kızlarının masum olduğunu sanan, kent içinde köylülüğünden hala kurtulamayan erkekleri avlamakta ustadırlar.
5) Gizli feminist Firuze: “Evde: Kadın erkek eşittir, bugün bulaşıkları sen makineye koy! Kafede: Sen erkeksin, hesabı öde!”
Kendisini ‘modern kadın’ olarak tanımladığı halde, geleneksel kültürün verdiği görevleri reddedip, sağladığı ayrıcalıkları korumak isteyen, işine geldiğinde ‘eşitlikçi!’ olup, işine gelmediğinde erkeği geleneksel erkek kalıbına göre davranmaya zorlayan bir tiptir. Tipik davranışları, ev işleri söz konusu olduğunda “Eşitiz! Geçen sefer çamaşırları ben astım. Bu sefer sen as!” derler. Kafede oturulduğunda ise “Sen erkeksin, hesabı tabii ki sen ödeyeceksin!” derler. Feminist olduklarını kesinlikle kabul etmezler ama işlerine geldiği yerde, ‘kadın-erkek eşitliği’ni amansızca savunurlar.