İSLAM AHLAKI
ALLAH'TAN BAŞKASINA KUL OLMAMAK
Bilindiği üzere, İslâm Dininin temel esası TEVHID inancıdır. Tevhid inancı bir Allah'a inanmak, iman etmektir. Bu esas, Amentü olarak bildiğimiz altı iman esasının ilki ve en başta gelenidir.
Bizler inananlar olarak, Allah'ın bir olduğuna, doğmadığına doğurulmadığına, başlangıcı ve sonu olmadığına iman etmekteyiz. Bu inanç, biz müslümanları diğer dinlere bağlı insanlardan ayıran en önemli kriterdir. Allah'a olan inancımızın uygulamadaki görünüşü, bizlerin Allah'tan başkasına kulluk etmememizi O'ndan başkasına yönelmemizi, ancak O'ndan yardım dilememizi gerektirir.
Gerçekten biz sadece Allah'a kuluz. Allah'ın yarattığı apaçık olan diğer canlılardan hiçbir şekilde yardım dilemeyiz. Günde beş vakit kılmış olduğumuz namazların her rek'atında, kulluğumuzun ancak Allah'a olduğunu, sadece ondan yardım dilediğimizi tekrar etmekteyiz. Kur'ân-ı Kerîm'-in ilk sûresi olan Fatiha sûresinin 1. ayetinde "Yalnız sana ibadet (Kulluk) ederiz, Yalnız Senden yardım isteriz" diyor.
Namaz, Oruç, Hac, Zekat ve Cihad gibi bütün ibadetlerimizi Allah'ın kulu olduğumuzu bilerek yapmaktayız. Gerçek anlamda kulluk, ruhen, cismen, görünen ve görünmeyen bütün yönlerimizle Allah'a yönelmeyi gerektirir.
Bir bakıma insanın yaratılış gayelerinden birisi de Allah'a kulluk etmektir. Yüce Yaratıcı şöyle buyurmaktadır; "Ben cinleri de, insanları da (Başka bir hikmeti değil) ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım," ("ez" Zâriyât S:A: 56). Bütün varlığını Allah'a değil de yok olup gitmeye mahkûm olanlara bağlayan her gönül hüsrana ve tehlikeye adaydır. Çünkü her faninin bir gün olup sonu gelecektir. O halde ibadet O'nun hakkıdır ve ancak O'na ibadet edenler ümitlere korkulara kendilerini kaptırmazlar. Bu anlayış ve düşüncede olanlardan herkes istifade edebilir.
Bir topluma bu insanlardan fayda gelebilir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor; "Mü'min taze ekin gibidir, rüzgar estikçe yatar, fakat yine doğrulur kalkar. Kâfir ise çam ağacına benzer, rüzgar estikçe gürler amma bir kere yıkılırsa bir daha kalkamaz."
Hz. MUHAMMED'İ ÖRNEK ALMAK:
Müslümanlar için şüphesiz ki en güzel ahlak örneği Hz. Muhammed'dir. Yüce Allah Peygamberimiz için "Hiç şüphesiz büyük bir ahlak üzerindesin sen" (el "Kalem S:A:4) buyuruyor. Hz. Muhammed Peygamberlik görevinin gayesini bizzat şöyle açıklıyor. "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." Güzel ahlak sahibi olmak isteyen her kişi, yaşayışında, konuşmalarında, davranışlarında, toplum bireyleri ile olan ilişkilerinde her zaman O Yüce Peygamberi örnek almak zorundadır. Zira Allah Tealâ "And olsun ki Resulullah'da sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü ummakta olanlar, Allah'ı çok zikredenler için güzel bir (misal) numune (si) vardır." (el "Ahzab S:A:21). Hz. Aişe de Peygamberimizin ahlâkının Kur'an olduğunu belirtiyor. Onun sözlerinde, fiillerinde ve takrirlerinde inanlar için sayısız ibretler vardır.
Peygamberimiz ruhen ve bedenen insanların en temizi idi. İç ve dış temizliğine çok önem verirdi. Güler yüzlü ve tatlı sözlü idi. Hiçbir kimseye gönlünü incitecek söz söylemezdi. Her haliyle sakin ve vakur idi. Konuşmaları cazibeli ve güzeldi. Yapmacık hareketleri hiç sevmez, gösterişten daima uzak kalırdı. Temiz ve şad-giyinirdi. Ümmetini çok severdi. ( gerçekten alemlere rahmet olara gönderilmişti. Hak'tan ve doğruluk tan hiçbir zaman ayrılmamış makam ve mevki vaatlari O'nu, İslâmı insanlara anlatmaktan alıkoyamamıştı. Şecaat ve cesareti ile insanlara örnek olmuştur. Her verdiği sözün gereğini kesinlikle yerine getirmişti! Hayatında hiçbir vakit maddeyi mahkum olmamış, dâime kanaatkâr olmuştur. Herkese karşı mütevazi davranmış, insanları küçük görmemiştir. Kendisine karşı kusur işleyenleri bağışlamış, çevresine iyiliği emretmiş ve bilgisiz kişilerden uzak kal mıştır. Mü'minlere karşı şefkatli ve merhamet!i olmuştur. Kölesine kötü muamelede bulunanların cenneti giremeyeceklerini belirtmiştir.
Dünyada ve ahirette mutlu olmak isteyenler her bakımdan sevgili Peygamberimizi örnek almak zorundadırlar.
DOĞRULUK
Doğru ve dürüst olan kişiler geç de olsa gayelerine ulaşırlar, Yüce Yaratıcının bütün nimetlerinden faydalanırlar. Doğru olan kişi Allah'ın rızasına ulaşır ve çevresinin itibarını kazanır. Doğruluk dünyada insan şeref kazandırır. Sarsılmaz bir şekil de şeref ve şöhrete ulaştırır. Ebedi dünyada da Allah'ın lütfuna vasıl olur. Şüphesiz doğrular vakarlı şerefli ve haysiyetli insanlardır. Doğruluk insanları birbirine bağlayan sağlam bir bağdır. Doğru insanlar arasında sevgi, saygı, karşılıklı dayanışma, kardeşlik ve dostluk çok kuvvetlidir. Doğruluk bütün sözlerin ve işlerin temel öğesidir. Bu sebeble İslâm dini düşüncede, sözde ve hareketlerimizde doğruluğu emretmektedir. Allah Teala Peygamberimize, "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" buyurmuştur. Allah'ın ve O'nun Elçisinin rızasını kazanmak isteyenler hileli yollardan çekinmelidirler. Doğruluktan ayrılanlar kendilerine ve içinde yaşadıkları topluma zarar vermekle kalmazlar, kendilerinden sonraki nesillere de kötü örnek olurlar. Hile ve aldatmacayı kendilerine meslek edinenlerin dünyada yüzlerj kara olacağı gibi ahirette de azap göreceklerdir. Doğruluktan ayrılan kişi aslında başkalarını değil kendisini aldatmakta ve kandırmaktadır. Doğrulukla ulaşılan mevki ve makam, elde edilen kazanç insanı mutlu eder, sevindirir. Şartlar ne olursa olsun mü'min kişi doğruluktan ayrılmaz.
İnsana yaraşan inancında .işinde doğru olmaktır. Doğru olmayan insanlar arasında 'kin, nefret ve düşmanlık tohumları derhal yeşerir.
ALLAH'TAN BAŞKASINA KUL OLMAMAK
Bilindiği üzere, İslâm Dininin temel esası TEVHID inancıdır. Tevhid inancı bir Allah'a inanmak, iman etmektir. Bu esas, Amentü olarak bildiğimiz altı iman esasının ilki ve en başta gelenidir.
Bizler inananlar olarak, Allah'ın bir olduğuna, doğmadığına doğurulmadığına, başlangıcı ve sonu olmadığına iman etmekteyiz. Bu inanç, biz müslümanları diğer dinlere bağlı insanlardan ayıran en önemli kriterdir. Allah'a olan inancımızın uygulamadaki görünüşü, bizlerin Allah'tan başkasına kulluk etmememizi O'ndan başkasına yönelmemizi, ancak O'ndan yardım dilememizi gerektirir.
Gerçekten biz sadece Allah'a kuluz. Allah'ın yarattığı apaçık olan diğer canlılardan hiçbir şekilde yardım dilemeyiz. Günde beş vakit kılmış olduğumuz namazların her rek'atında, kulluğumuzun ancak Allah'a olduğunu, sadece ondan yardım dilediğimizi tekrar etmekteyiz. Kur'ân-ı Kerîm'-in ilk sûresi olan Fatiha sûresinin 1. ayetinde "Yalnız sana ibadet (Kulluk) ederiz, Yalnız Senden yardım isteriz" diyor.
Namaz, Oruç, Hac, Zekat ve Cihad gibi bütün ibadetlerimizi Allah'ın kulu olduğumuzu bilerek yapmaktayız. Gerçek anlamda kulluk, ruhen, cismen, görünen ve görünmeyen bütün yönlerimizle Allah'a yönelmeyi gerektirir.
Bir bakıma insanın yaratılış gayelerinden birisi de Allah'a kulluk etmektir. Yüce Yaratıcı şöyle buyurmaktadır; "Ben cinleri de, insanları da (Başka bir hikmeti değil) ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım," ("ez" Zâriyât S:A: 56). Bütün varlığını Allah'a değil de yok olup gitmeye mahkûm olanlara bağlayan her gönül hüsrana ve tehlikeye adaydır. Çünkü her faninin bir gün olup sonu gelecektir. O halde ibadet O'nun hakkıdır ve ancak O'na ibadet edenler ümitlere korkulara kendilerini kaptırmazlar. Bu anlayış ve düşüncede olanlardan herkes istifade edebilir.
Bir topluma bu insanlardan fayda gelebilir. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor; "Mü'min taze ekin gibidir, rüzgar estikçe yatar, fakat yine doğrulur kalkar. Kâfir ise çam ağacına benzer, rüzgar estikçe gürler amma bir kere yıkılırsa bir daha kalkamaz."
Hz. MUHAMMED'İ ÖRNEK ALMAK:
Müslümanlar için şüphesiz ki en güzel ahlak örneği Hz. Muhammed'dir. Yüce Allah Peygamberimiz için "Hiç şüphesiz büyük bir ahlak üzerindesin sen" (el "Kalem S:A:4) buyuruyor. Hz. Muhammed Peygamberlik görevinin gayesini bizzat şöyle açıklıyor. "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." Güzel ahlak sahibi olmak isteyen her kişi, yaşayışında, konuşmalarında, davranışlarında, toplum bireyleri ile olan ilişkilerinde her zaman O Yüce Peygamberi örnek almak zorundadır. Zira Allah Tealâ "And olsun ki Resulullah'da sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü ummakta olanlar, Allah'ı çok zikredenler için güzel bir (misal) numune (si) vardır." (el "Ahzab S:A:21). Hz. Aişe de Peygamberimizin ahlâkının Kur'an olduğunu belirtiyor. Onun sözlerinde, fiillerinde ve takrirlerinde inanlar için sayısız ibretler vardır.
Peygamberimiz ruhen ve bedenen insanların en temizi idi. İç ve dış temizliğine çok önem verirdi. Güler yüzlü ve tatlı sözlü idi. Hiçbir kimseye gönlünü incitecek söz söylemezdi. Her haliyle sakin ve vakur idi. Konuşmaları cazibeli ve güzeldi. Yapmacık hareketleri hiç sevmez, gösterişten daima uzak kalırdı. Temiz ve şad-giyinirdi. Ümmetini çok severdi. ( gerçekten alemlere rahmet olara gönderilmişti. Hak'tan ve doğruluk tan hiçbir zaman ayrılmamış makam ve mevki vaatlari O'nu, İslâmı insanlara anlatmaktan alıkoyamamıştı. Şecaat ve cesareti ile insanlara örnek olmuştur. Her verdiği sözün gereğini kesinlikle yerine getirmişti! Hayatında hiçbir vakit maddeyi mahkum olmamış, dâime kanaatkâr olmuştur. Herkese karşı mütevazi davranmış, insanları küçük görmemiştir. Kendisine karşı kusur işleyenleri bağışlamış, çevresine iyiliği emretmiş ve bilgisiz kişilerden uzak kal mıştır. Mü'minlere karşı şefkatli ve merhamet!i olmuştur. Kölesine kötü muamelede bulunanların cenneti giremeyeceklerini belirtmiştir.
Dünyada ve ahirette mutlu olmak isteyenler her bakımdan sevgili Peygamberimizi örnek almak zorundadırlar.
DOĞRULUK
Doğru ve dürüst olan kişiler geç de olsa gayelerine ulaşırlar, Yüce Yaratıcının bütün nimetlerinden faydalanırlar. Doğru olan kişi Allah'ın rızasına ulaşır ve çevresinin itibarını kazanır. Doğruluk dünyada insan şeref kazandırır. Sarsılmaz bir şekil de şeref ve şöhrete ulaştırır. Ebedi dünyada da Allah'ın lütfuna vasıl olur. Şüphesiz doğrular vakarlı şerefli ve haysiyetli insanlardır. Doğruluk insanları birbirine bağlayan sağlam bir bağdır. Doğru insanlar arasında sevgi, saygı, karşılıklı dayanışma, kardeşlik ve dostluk çok kuvvetlidir. Doğruluk bütün sözlerin ve işlerin temel öğesidir. Bu sebeble İslâm dini düşüncede, sözde ve hareketlerimizde doğruluğu emretmektedir. Allah Teala Peygamberimize, "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" buyurmuştur. Allah'ın ve O'nun Elçisinin rızasını kazanmak isteyenler hileli yollardan çekinmelidirler. Doğruluktan ayrılanlar kendilerine ve içinde yaşadıkları topluma zarar vermekle kalmazlar, kendilerinden sonraki nesillere de kötü örnek olurlar. Hile ve aldatmacayı kendilerine meslek edinenlerin dünyada yüzlerj kara olacağı gibi ahirette de azap göreceklerdir. Doğruluktan ayrılan kişi aslında başkalarını değil kendisini aldatmakta ve kandırmaktadır. Doğrulukla ulaşılan mevki ve makam, elde edilen kazanç insanı mutlu eder, sevindirir. Şartlar ne olursa olsun mü'min kişi doğruluktan ayrılmaz.
İnsana yaraşan inancında .işinde doğru olmaktır. Doğru olmayan insanlar arasında 'kin, nefret ve düşmanlık tohumları derhal yeşerir.