Iş hayatında kadın

rüzgar gülü

Daimi Üye
Katılım
20 Şubat 2009
Mesajlar
10.973
Tepki
10.147
Puan
113
Yaş
43
Konum
istanbul
Türkiye’de 1980’den itibaren kadınların çalışma hayatına girişi yoğunlaştı. Son 20 yıl içinde iş hayatında kadınların yalnızca sayılarının ve oranlarının artmasıyla kalmayıp, organizasyonlardaki mevki ve pozisyonlarının da yükselmeye başladığını görüyoruz. Bir zamanlar, “erkekler dünyası” olarak bilinen iş hayında kadınların varolabilmeleri için “erkek gibi” olmaları beklenirken; artık kadınlığının bilincinde olan ve o bilinç, donanım ve farklılıkların gücüyle yükselen kadınlar dikkat çekiyor...

Çalışan bir kadın ile çalışan bir erkek arasında fark vardır...

Çalışan erkek, sadece işiyle meşguldür. Çalışan kadın ise, işiyle, ilişkiyle, aile ve çocuklarla, evin düzeni ve işleyişiyle ve bir de kişisel bakımıyla meşguldür. Toplum tarafından tanımlanan rolleri, sorumlulukları ve yükleri daha fazladır.

İkinci ve hatta üçüncü vardiya !

Dolayısıyla, çalışan kadınların birinci vardiyaları olan işlerine ek olarak ikinci ve hatta üçüncü vardiyaları vardır ki bunlar da evdeki iş ve sorumlulukları ile birlikte annelik rollerinin getirdikleridir. Bunun doğal bir sonucu olarak da, “tükenmişlik sendromu” adı verilen durumun kadınlar arasında çok daha yaygın olduğunu görürüz. Çalışan kadınlar, kronik yorgunluk, çaresizlik, tükenmişlik ve yetememezlik hislerini daha yoğun şekilde yaşarlar. Bu da, günlük yaşam kalitelerini düşürdüğü gibi, bazen işyerindeki duruş ve performanslarına da yansır...

Kadınların ve Erkeklerin Sosyalleşme süreçleri farklıdır...

Doğar doğmaz ayağımıza geçirilen pembe ya da mavi patiklerden bile bellidir bu ! Kadınlar ve erkekler doğdukları andan itibaren farklı davranışlara, farklı konuşmalara ve farklı yaklaşımlara maruz kalırlar... Farklı şekillerde yetiştirilirler; farklı roller biçilir, farklı beklentiler yüklenir. Aynı evin içinde aynı anne babadan olsa da bu çoğunlukla böyledir...

Cam tavan :

Bu görünmez tavan iki yönlü sabitlenmiştir; kadınların kendilerilerini durdurdukları noktalar ve kadınların sistem ve erkekler tarafından durduruldukları noktalar...

Rekabet :

Rekabetin en bilinen şekli, erkekler arasında daha belirgin olarak dikkat çeken kazan-kaybet sistemidir. Erkekler küçük yaştan itibaren, büyüme, yetişme ve sosyalleşme süreçleri içinde gerek aile ortamı gerekse okul ve arkadaş çevrelerinde oynadıkları oyunlar, yer aldıkları sportif karşılaşmalar ya da aldıkları rollerle, rekabet ve güç alanlarında teşvik ve destek görürken; kadınlar için durum çok farklıdır.
Kadınlar ve erkekler rekabeti farklı yaşarlar... Erkekler için rekabet bir oyundur, bir güç mücadelesidir ve bir varoluş biçimidir ve çocukluklarından beri alışık ve antremanlı oldukları bir şeydir... Kadınlar içinse rekabet “kötü”, “yanlış”, “ilişkiyi zedeleyen”, “tehdit eden” bir şeydir... Bunedenle de kadınlar ilişkiyi korumak ve ilişkide kalmak adına rekabetten kaçınırlar; ya tamamen kendilerini geri çeker, edilgen konuma geçer ve teslim olurlar; ya da öteki uçta bir dışavurum ile çok saldırgan olurlar... Dengelemeleri zordur, çünkü çocukluklarından bu yana alışık oldukları, sosyalleşme sürecinde rahatça deneyimledikleri bir olgu değildir güç ve rekabet...

Kadınların gelişim sürecinde, başkalarının ihtiyaçlarına ve duygularına duyarlılık ve empati en önemli boyutlardır. Erkek varoluşunun temelini oluşturan “kazan-kaybet” olgusunun aksine, kadın varoluşu “kazan-kazan” prensibi üzerine kuruludur. Rekabet ve güç savaşımı gerektiren oyun ya da durumlarda, kaybeden tarafa duyulan ya da duyulacak olan empati ve duyarlılık, birçok kadının oyuna girmemesine ya da girememesine neden olur. Zira kadınlar rekabette kazanmanın çoşkusundan çok, kaybedenle kurdukları empati sonucu rahatsızlık, üzüntü, suçluluk, gerginlik ve sıkıntı duygularını yaşarlar. Ve kadınların dünyasında, “başkasının üzerine güç kurarak kendini güçlü hissetmek” yerine; “birlikte güçlenmek” ve “başkalarını güçlü ve mutlu kılarak dolaylı olarak, hep birlikte güçlü hissetmek” vardır ! Bu da kadınların sosyal ve ailesel rollerini açıklamakla kalmaz, iş hayatındaki “cam tavan” kavramının temellerinden birini de oluşturur.

Kadınlarda başarı ve güç korkusu :

Kadınlar, erkeklerinden daha fazla para kazandığında veya daha fazla terfi ettiğinde ; toplumsal rol ve beklentilerle, kişisel rol ve beklentilerin çakışır ! Bunu telafi etmek için, kadınlar farkında olarak ya da olmayarak kendilerini edilgen ve zayıf bir konuma sokarlar !

Kadınların karşılaştığı zorluklar ve engeller ;

1.Erkeklere öncelik verilmesi
2.Aile, eş ve çevre baskısı
3.İş yerinde sosyalleşmede zorluk; kadınlar hakkındaki olumsuz ve önyargılı düşünceler
4.Erkek egemen politik ve stratejik yapı
5.Taciz
6.Simgesellik ve genelleme; bir kadının tüm kadınları temsil ediyormuş gibi algılanması ve değerlendirilmesi, sürekli bir takibe, gözleme ve değerlendirmeye tabi tutulmaları sonucu performan baskısı
7.Yalnızlık ve dışlanma
8.Seyahatlerde ve iş yemeklerindeki toplumsal baskı ve engellenme
9.Evi ve işi dengeleme zorunluluğunun sadece kadına yüklenmesi
 

günce

Daimi Üye
Katılım
21 Ocak 2011
Mesajlar
473
Tepki
658
Puan
93
Konum
izmir
Aynı anda bir eşinizin ve işinizin olması başlı başına bir problem zaten..Yanına da diğer saçmalıklar ve sorumluluklar geldiğinde, durum başa çıkılmaz bir hal alıyor..
Biz kadınlar birçok açıdan güçlüyüz .. Kendimizi hiçbir zaman küçük görmeyelim..Kadınlığımıza her zaman ve heryerde sahip çıkalım... :rose:
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst