İhanetle Başa Çıkma

Gülümse

Daimi Üye
Katılım
28 Şubat 2009
Mesajlar
3.793
Tepki
7.105
Puan
113
Konum
istanbul

Benim hikayem biraz uzunca, özür dilerim: 5 ay kadar önce, 24 yıldır (son 18 yılı evli ve 14 yaşında mükemmel bir kız çocuğu sahibi olarak), yani 17 yaşımdan beri birlikte olduğum eşimin cep telefonuna gelen (iğrenç demekten kendimi alamadığım) bir mesajı yanlışlıkla görmem sonucu onun bir sevgilisi olduğunu, yani aldatıldığımı anladım.
Hayatımın en büyük şokuydu, duyduğum acıyı tarif etmem imkansız, ancak yaşayanlar beni anlayacaktır. “Ciğerim yandı” ne demekmiş, gerçekten o gün anladım.
İlk açıklaması “bunun zannettiğim gibi bir ilişki olmadığı, sadece ****ten ibaret olduğu ve 2 kez denendiği, bunun aslında kendi kendisi ile bir hesaplaşmadan ibaret olduğu, sadece acaba benden başka bir kadınla **** yapıp yapamayacağını denemek istediğini ve zaten yapamadığını ve yapamayacağını da anladığı” şeklindeydi. Eşim daha 19 yaşındayken hayatına girmiştim ve o günden beri başka biriyle ilişkisi olmamıştı, benim de tabii.
Kavradığım ilk şey “artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğiydi” ve bu kavrayışım müthiş bir çaresizlik duygusu yaşatıyordu. İlk kaygımın ise “onun artık beni sevmediği” şeklinde ortaya çıktığını hatırlıyorum. Bunu kabullenmek öyle zordu ki – ben onu hala çok seviyordum. Ona hala aşıktım. 24 yıldır ona olan sevgi ve saygımın hep daha büyüdüğünü ve derinleştiğini hissetmiş ve onun da duygularımı aynı düzeyde paylaştığına inanmıştım. Her yerde örnek gösterilen bir çift ve aile olmuştuk hep. Zaman zaman çevremizde yaşanan çarpık ilişkileri gözlerken bizim bu denli mükemmel bir ilişki yaşıyor olmamızı inanılmaz buluyor ve çok şanslı olduğumuzu düşünüyordum. İkimiz de iyi eğitimler almış, iyi dostluklar, kariyerler ve çevresinde sevilen ve sayılan kişilerdik ve her yönüyle örnek gösterilen, gurur duyduğumuz bir genç kıza sahiptik. Doğrusunu isterseniz hala onun “bunu” nasıl yapabildiğine inanamıyorum ve işin ilginç tarafı kendisi de inanamıyor. Aldatma / ihanet, benim olduğu kadar onun da yaşam felsefesine, inanç ve değerlerine o kadar aykırı ki, kendimize bile izah ve kabul etmekte çaresizliği yaşıyoruz.
İlk şoku yaşadığımız gün gece geç saate kadar görüşememiştik. Ben tüm sıkıntılı zamanlarımda yaptığım gibi kendimi kuaföre attım, yüzüm gözüm ağlamaktan şişmişti, yakın bir arkadaşımızın eşini aniden kaybettiğimiz yalanını uydurdum soranlara. Günün geri kalan kısmını evde şarap içip, kurgulayıp ağla***** geçirdim.
Gece eve döndüğünde ben ağlamaktan neredeyse tanınmaz hale gelmiştim. Sabahki ilk açıklamasını tekrar ettiğindeki yanıtım “Ben bunu kaldıramam, bununla yaşayamam, hayatı sana da kendime de zehir ederim, birbirimizden nefret eder hale gelmeden ilişkimizi bitirmeliyiz. Buraya kadarmış.” şeklindeydi. Sabah onun cep telefonunun saat alarmı ile uyanmış ve susturmak için (o duştaydı) telefonunu elime almış, ve bir gün önce yurt dışına yaz okuluna göndermiş olduğumuz kızımızdan beklediğimiz mesajın geldiğini düşünerek o anda cep telefonunun ekranında gösteren “2 yeni mesaj”ı okuduğum için yakalanmıştı. Hala beni şaşırtan şey, o şok anında bile mesajın geldiği numarayı hemen kaydetmeyi düşünebilmiş ve kaydetmiş olmam. Daha önce asla onun telefon arama kayıtlarına, smslerine, ceplerine veya epostalarına bakmamış, bakma ihtiyacı da hiç duymamıştım.
Yaptığının bir hata olduğunu, bunun kendisine de izah edemediği biyolojik bir hata olduğunu, bana olan sevgi ve saygısının asla azalmadığını, aksine hep arttığını, bu arızi durumu bizim ilişkimizle asla ilişkilendirmediğini veya kıyaslamadığını, yaptıklarının anlamını ve riske ettiği şeylerin büyüklüğünü şok anında ancak benimle aynı anda kavramış olduğunu, ne kadar pişman olduğunu, beni kaybetme düşüncesine dahi dayanamadığını, onu bırakırsam yaşayamayacağını anlatırken birbirimize destek olmak istercesine sarılarak birlikte ağlıyorduk. Beni hala seviyor olduğunu söylemesi beni biraz rahatlatmıştı. Onsuz yaşayamayacağımı bende biliyordum. Ona inanmak istedim, salt ****e dayalı bir deney yapmak istemiş olmasını doğru bulmamakla birlikte insani yönü olduğunu düşünerek kaldırabileceğimi düşündüm.
O günden beri çok şeyler oldu, beynim artık salt bu konuya işler hale gelmişti, sürekli düşünüyor, araştırıyor ve kurguluyordum. Gelen mesaj ile eşimin açıklamaları örtüşmüyordu, yani mesaj eşimin açıkladığından daha derin bir ilişkiyi işaret ediyordu. Gelen mesaj ingilizceydi ve bir alman cep numarasından gönderilmişti. Mesajdaki ifade tarzının göndereni yabancı olduğundan kültür farklılığından kaynaklandığını, kendi tarzını ifade etmediğini söylemişti eşim. Ama pek inandırıcı değildi, mesajında ona “benim tatlı sevgilim” diye hitap ediyor, ardında da benim söyleyemeyeceğim kadar ****ografik bir tarzda kendisine “ne yapmasını istediğini” belirtiyordu. Ben mesajı yakalamasaydım eşim ona nasıl karşılık verecekti? Verdiği karşılığını da görseydim ne olurdu gerçekten bilmiyorum. Şok anında akıl edipte başka ne mesajlar var diye kurcalamamıştım. Ertesi gün “Ona bu işin bittiğini bildirdin mi?” diye sorduğumda “Evet, ama zaten bitirilecek bir şey yoktu..” şeklinde yanıtlamıştı. Ona bir e-posta atarak bildirdiğini söyledi, mesajı görmek istediğimi söyledim, kaçındı, göstermedi. Acaba ona çektiği mesajda “eşime yakalandım, bir sure görüşmeyelim” mi demişti? İnsan güvenini bir kez yitirince tekrar tesis edilmesi neredeyse imkansız hale geliyor.
“O”nun kimliği hakkında cep telefon numarası, Almanya’da yaşayan bir Alman olduğu ve çektiği mesajdan anlaşıldığı üzere oldukça cürretkar olduğu dışında hiç bir bilgim yoktu. İlk fırsatta (şok gününden bir hafta sonra bir otel odasında) eşimin kişisel bilgisayarını kurcalama imkanı buldum ve ikinci şoku o gün yaşadım. Birlikte çekilmiş sevgili ve hatta gözlerimi açsamda kapatsamda hala gözlerimin önünden gitmeyen ****ografik fotoğrafları bilgisayarında duruyordu ve ben “O”nu tanıyordum. Aslında insan yüzleri ve isimleri konusunda oldukça zayıf bir hafızam olmasına rağmen, 1-2 yıl kadar once bir resepsiyonda karşılaşmıştık; eşime -yanında ben olmama rağmen- o denli baştan çıkarıcı bir yaklaşımda bulunmuştu ki onu asla unutmadım. Bilgisayardaki ilgili tüm fotoğrafları açık bırakıp,ortaya en çarpıcı ve iğrenç olanı yerleştirdim, sevgili pozlarından birini duvar panosu haline dönüştürdüm. Eşim iş için dışardaydı. “O”nun kaydettiğim numarasına bir sms yolladım: “Eşimle ne kadar zamandır birliktesin? Onu seviyormusun?” diye ve oteli terkettim. Beyoğlu’nda yalpala***** dolaşmaya başlamıştımki “özel bir numara” dan arandım, aksanlı bir Türkçe konuşan bir kadın “Esra hanımlamı görüşüyorum?” diye sordu, “Hayır, yanlış numara!!” dedim ve kapattım. Üç dakika sonra yine “özel numara”dan arandım, aksanlı Türkçe konuşan başka bir kadın bu kez “Banu hanımla mı görüşüyorum?” diye sordu. “Hayır, yanlış” dedim. “Numarayı kontrol edebilirmiyiz?” diyerek numaramı okumaya başladı. “Hayır yanlış” dedim ve kapattım. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyor, amaçsızca dolaşıyordum. Eşim aradı, meşgule attım, tekrar tekrar aradı hep meşgule attım. O gün iyi dostum olan eşimin kuzeni ile buluşacaktık, o aradı, “geliyorum” dedim, eşim onu da aramış beni merak etmiş, “bir arayıver” dedi, yaşadıklarımdan haberi yoktu ki! Bir taksiye atladım, Ortaköy’e. Buluştuğumuzda tipimden bir anormallik olduğunu hemen anlamıştı. Uygun bir kafe bulmaya çalışırken eşim kuzenin telefonundan tekrar aradı, ısrarla benimle görüşmek istedi, red ettim. Henüz ikinci şokun ne olduğunu o da bilmiyordu, otele dönüp bilgisayarını görünce anlayacaktı.
Kuzene olanları anlatmak zorunda kaldım, o da şoka girdi. Kuzeninin böyle bir şey yapabileceğine herkes gibi o da inanamazdı. Öyle biri değildi benim eşim, demek ki kadın çok fettandı.. filan falan. Saatlerce konuşup birlikte ağlarken, eşimin aramalarına ikimizde yanıtsız kaldık. Gece onda kalmamı istedi, “hayır” dedim. Bir an once otele dönüp eşyalarımı toplayıp eve dönecektim. Seyahatimiz benim açımdan anlamsızlaşmıştı. Demek bütün açıklamaları yalandı, bana hala yalan söylüyordu. Yoğun iş seyahatlerinde ben ve kızım onu özlemle beklerken, o neler yapmıştı, inanamıyordum. O günlerde kızımın yurtdışında olmasının bir şans olduğunu düşünüyorum, ondanda gizlemeye çalışarak tüm bu şokları ve acıları yaşamak elbetteki çok daha güç olacaktı.
Otele döndüğümde onu yıkılmış halde buldum, panik içindeydi, kaygısı, utancı ve acısı yüzünden okunuyordu. Fotoğrafların bir anlamı yoktu, bu ilişkiyi yaşayabilmek için elbetteki oynaması gereken rolü oynamıştı, bu fotoğrafların başka bir izahı yoktu. Aslında anlattıklarının hepsi doğruydu, değişen bir şey yoktu. Ona gore o büyük bir hata yapmıştı ve onun şimdi çok pişman olduğu bu hatası yüzünden bunca yıllık son derece özel olduğuna inandığı ilişkimizi bitirmem çok daha büyük bir hata olacak ve hepimizin hayatını mahvedecekti. Kendisini affettirmek için her türlü eğilip bükülmeye, her şeyi yapmaya, hayatının sonuna kadar tekrar güvenimi ve beni kazanmak için mücadele etmeye hazırdı. Birlikte konuşup birlikte ağladık, şoku birlikte atlatmaya çalıştık. Zayıftım, onu bırakıp gitmeye, onsuz bir yaşam kurmaya gücüm yoktu. “Bir hata yapmıştı, çok pişmandı, her insan hata yapabilir, hiç birimiz mükemmel değiliz. Kimlerin ne hatalarını affetmedim ki, bunca yıllık hayat arkadaşımı mı affedemeyeceğim” diye düşündüm, böyle düşünmek istedim. Bu şok sürecinde ise “O” nun adını öğrenmiş, hafızama ve cep telefonuma kaydetmiştim. O günden sonra her gece yarısında cep telefonum özel bir numaradan aranmaya başlamıştı. Arayanın kim olduğu bence aşikardı. Ben de “O” na, onu sürekli aşağılayıp taciz edecek sms ler gönderdim, zaman zaman hala gönderiyorum.
Duygularım gelgit halindeydi artık. Bir an onsuz asla yapamayacağımı düşünürken, başka bir an her şeyi bırakıp gitmeyi ve hatta bazen ölmeyi düşünüyordum. Alkol tüketimim artmıştı, kimseyle görüşmek istemiyor, kimsenin gözüne bakamıyordum, gözlerimden acımı anlayacaklarmış gibi geliyordu. Artık eşimin yanında başım dik, gururlu ve kendinden emin bir kadın olarak oturamıyordum. Hiç bir şey eskisi gibi değildi artık, Sezen Aksu “Eskidendi” parçasını sanki benim için söylüyordu. Onun her hareketine, her sözüne, yüzünün her ifadesine aşırı duyarlaşmıştım, cep telefonunu nereye koyduğuna, gelen-giden mesajlarına, arayanlara, onun aradıklarına vs.
Seyahat dönüşünde tam bir dedektife dönüşmüştüm, artık araştırma yapabileceğim daha çok veri vardı elimde. Hafızamı da zorla***** tüm seyahat belgelerini, fatura ve fişleri, internetten ulaşabildiğim tüm kaynakları taramaya başladım. Kızımın kişisel bilgisayarından “O” na eskiden göndermiş olduğu ve ne yazıkki duygularını ifade ettiği bir mesajın kopyasını ve “O”nun başka fotoğraflarını da bulduğumda üçüncü şoku yaşamış ve nihayet onu terketmiştim. O mesajda ifade ettiği duygular suniydi, “O” nunla bir kez daha birlikte olabilmek için ortam yaratma çabasından ibaretti. Hayatı boyunca sadece beni sevmiş, sadece bana aşık olmuştu ve hayatının sonuna kadar sadece beni sevmeye, beni tekrar kazanmak için çalışmaya devam edecekti. Bensiz bir yaşam düşünemezdi, onu bırakırsam ölürdü, bensiz bir hiçti. Ertesi gün kızımız dönüyordu bizden ayrı ilk seyahatinden, hiç bir şeyden haberi yoktu, kavga ettiğimize bile tanık olmamıştı daha, bizimle “kumrular” diye dalga geçerdi hep o ve arkadaşları. Geri döndüm, çaresizdim, o da çaresizdi.
Kızım döndüğünde hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını çabuk kavramıştı. Ateşli sigara karşıtına dönüşmüş olan ebeveynlerinin tekrar sigaraya başladıklarını şaşkınlık ve üzüntüyle yakalamış, neredeyse her gece içiyor olmalarından kaygı duymaya başlamış, saatlerce balkonun karanlığında sessizce konuşup ağlıyor olmalarını farketmiş, hepsini şakaya vurmaya çalışıyordu. Sabah uyandığında annesinin gözleri şişmiş ve kızarıktı çoğu zaman, annesi çok dalgındı, pek sık gülümsemiyordu artık. Kızım tedirgindi, farklılıkların farkındaydı. Eşim ona benim işlerimdeki sıkıntılardan ötürü bir tür bunalım geçirdiğim, zamanla düzeleceğim şeklinde bir açıklama yapmak zorunda kaldığını söyledi.
Tatile çıktığımızda gelgitlerim bitmedi, hafiflemedi. Bir gün olmasa diğer gün bir kriz yaşıyor-yaşatıyordum, geceleri uyuyamıyor, onu da uyutmuyordum. Sorular kafamda çoğalıyor, ondan alamadığım yanıtları kendi kurgularımla dolduruyordum. Tatilden yorgun dönmüştük.1-2 kez yine onu terk etme noktasına gelmiş, son anda yine geri dönmüştüm. Tatilde ve döndükten sonraki krizlerimden birkaçına ne yazıkki kızım da tanık olmuş, benim için üzülmeye, kaygı duymaya başlamıştı. Bense dedektiflik çalışmalarımı derinleştirmiş, her gün yeni bir yalanı ortaya çıkarmaya başlamıştım. Ortaya çıkan her yeni yalan krizlerin ağırlaşmasına sebep oluyordu. Psikolojik yardım almaya başladım (eşim de başladı) ve “prozac sosyetesine” katıldım (eşim de katıldı).
İlk şoktan yaklaşık birbuçuk ay kadar sonra, nihayet bana herşeyi tüm açıklığıyla anlatmak zorunda kalmıştı. İlişki dörtbuçuk ay kadar once başlamıştı. “O” (belli ki ilgi ile uzaktan izlediği) eşimin yaşadığı şehre iş ziyaretini bir şekilde önceden haber alınca, ilk kişisel e-posta mesajını atarak, ziyareti sırasında eşimle görüşmekten memnuniyet duyacağını belirtmiş, eşimde “elbette” diye yanıtlamış. Bu iş ziyareti sırasında grup halinde birlikte yemeğe ve gece klubüne gitmişler, gecenin ilerleyen saatlerinde herkes yavaş yavaş ayrılmış, bizimkiler yalnız kalmışlar. Sohbet öyle tatlıymışki, gece klubünün kapanma saatinin nasıl geldiğini anlamamışlar bile, eşimin kaldığı otelin gece klübünde devam etmeye karar vermişler, ama bir gitmişlerki oradada içki servisi kapanmış, görevli ancak odaya içki servisi yapılabildiğini söylemiş. Hatun OK deyince eşimin odasına çıkıp sohbet ve içkiye odada devam etmişler. Gün ağarmaya başladığında aralarında halen hiç bir şey olmamış ancak hatun odadan ayrılmadan once bir kez öpüşmüşler. Sonraki iki günde grup programlarına hatun kendini bir şekilde ucundan bucağından dahil ettirmiş ve böylece biraz daha görüşme ve sohbet etme imkanları olmuş ve nihayet eşimi havaalanında yolcu etmeye kadar zahmet etmiş. Esas olay bundan sonra hatunun başlattığı sms lerle başlamış ve eşimin sonraki (6-7 kez) yurtdışı iş gezilerinde nereye gitse, hatun da oraya gelmiş ve her fırsatta birlikte olmaya başlamışlar. Ne yazıkki eşim çok istemiş olmasına ve hatunun da tüm tecrübe ve gayretlerine rağmen bir kez dışında bir türlü tam ereksiyon olamamış (sorunun suçluluk duygusundan kaynaklandığı zaman içinde anlaşıldı). Eşim aslında ilk ilişkiden sonra bundan nasıl çıkacağını düşünmeye başlamış ama bir türlü bitirme iradeside gösterememiş. Bu arada hatun ülkemizi iş bahanesiyle 1-2 kez ziyaret ettiğinde de, bizim yaşadığımız kent dışındaki büyük kentlerde birlikte olma olanakları yaratmış ve birlikte olmuşlar.
Şok günü o mesajı görmemiş olsaydım, bu ilişki belki halen sürüyor olacaktı ve belki başka noktalara ulaşmış olacaktı. Eşimin iddiasına gore, ilişkiyi bitirmeye zaten kararlıydı, ama bu iddiadan asla emin olamayacağım. Bu ilişki o günden beri bitti gibi görünüyor, bizimki ise çok ciddi yara aldı, hala gidip kalma konusunda kesin kararımı verebilmiş değilim, gel git periyodlarımın ve krizlerimin arası giderek açılmakla birlikte konu hala düşüncelerimin neredeyse yüzde doksanını kapsıyor ve bana hala çok acı veriyor. Hala, sabah uyandığımda ilk aklıma gelen ve gece uyurken son aklımda kalan şey olmaya devam ediyor.
Tabii bu süreci yaşarken ilişkimizi ve kendimi çok sorguladım, hala sorgulamaya devam ediyorum. İlişkimizi bu noktaya getiren, eşimi böyle bir hataya iten sebepleri irdelemeye çalışıyorum. Bunu çoğu zaman kendi kendime, düzenli olarak doktorumla ve zaman zamanda eşimle birlikte yapıyorum. Konuyu eşim, doktorum, kısmen “O”, kuzen ve şimdi bu forum dışında kimseyle paylaşmadım, paylaşmak ta istemiyorum. Eşim çok utanıyor, onu daha fazla utandırmak istemiyorum. Bu gün geldiğim noktada, çaresizliğimi kabul ediyorum. O ne kadar pişman olsa da, benim kararım ne olursa olsun yaşananları değiştiremeyeceğimi, hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorum. Gitsem de, kalsam da bu yaranın asla kapanmayacağını, aşkımızın saflığının artık bozulmuş olduğunu biliyorum. Şimdi bana zor gelen şeylerden bazıları: artık her şeye şüphe ile yaklaşıyor olmam, eşimin sms, e-posta ve arama kayıtlarını kontrol etme ihtiyacı duyuyor olmam, ona artık güvenemeyeceğimi (en azından eskisi kadar) biliyor olmam, “O” nun karşısında düşürüldüğüm aşağılayıcı ve telafisi olmayan durumu kabullenmek zorunda olmam, evliliğimizi, eşimi ve bana bağlılığını takdir edenler karşısında sadece yutkunmak zorunda kalmam.
Eminimki aranızda benim geçtiğim yerlerden çok daha önce geçenleriniz, hatta daha acılarını yaşayanlarınız vardır. Aranızda belki “aldatılırsam asla affetmem, bırak git” diyenleriniz de vardır, ben de “eskiden” öyle düşünürdüm. Şimdi ihtiyacım olan sadece duygularımı paylaşmak ve benzer yollardan geçenler var sa onların tecrübelerinden ve dostluklarından yararlanarak “ihanetle başa çıkma” konusunda biraz insani destek alabilmek.
Sabrınıza ve ilginize teşekkür ederim.

ALINTI
 

tobe

Genel Yönetici
Genel Yönetici
Katılım
7 Nisan 2011
Mesajlar
3.397
Tepki
3.765
Puan
113
Yaş
37
Konum
Eskişehir
Büyük konuşmak sadece bu ihaneti yaşamamış kişilerin yada bunu yaşadıklarının farkında olmayan kişilerin işidir.Kimse böyle bişeyi yaşadığında ne yapacağını bilmez bununla caresizce baş etmeyi düşünürler. Rabbim hiç kimseye bu olayı yaşatmasın İnşallah.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst