HZ.Sümeyye (r.a)

Oruc

Daimi Üye
Katılım
17 Temmuz 2008
Mesajlar
2.598
Tepki
2.379
Puan
113
Yaş
48
Konum
izmir
HZ.Sümeyye (r.a)

ÖTELERİN ÖTESİNİ ARAYAN KADIN: HZ. SÜMEYYE

Sümeyye ailesinden kim bilir ne şekilde ayrı düşmüş ve Mekke'nin zenginlerinden Ebu Huzeyfe'nin evindeki hizmetlilerden biri olmuştu. Mekke'de cariye olmak, hak ve hürriyeti başkasının elinde olan bir hayatı yaşamak demekti. Sümeyye, hür kadınların bile belli haklardan mahrum bırakıldığı, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir toplumda yaşıyordu. Böyle bir zamanda kadın olmak elbette zordu. Kocası Yasir de Sümeyye gibi Mekke'nin yabancısıydı. Yemen'den Mekke'ye, Haris ve Malik isimli iki kardeşiyle birlikte, kaybolan dördüncü kardeşlerini aramaya gelmişlerdi. Beraberinde gelen kardeşleri geri dönerken Yasir kalmaya karar verdi. Bir yabancı olarak Mekke'de tutunmak kolay değildi. Bu şehirde yaşamak güçlü birilerinin himayesini gerektiriyordu. Çünkü toplum alabildiğine dibe vurmuş, can güvenliği ve ahlak kuralları neredeyse tamamen ortadan kalkmıştı. Bu nedenle birinin himayesi altına girmek hele ki Yasir gibi sahipsiz bir yabancı için daha da kaçınılmazdı. Yasir, Mahzum Kabilesi'nden Ebu Huzeyfe bin Muğire'nin korumasına girdi. Zamanla Ebu Huzeyfe koruması altındaki Yasir'i beğendi ve cariyesi Sümeyye ile evlendirdi. Yasir ve Sümeyye'nin Ammar adında bir oğulları dünyaya gelmişti. Ammar, anne ve babasına Allah'ın verdiği özel bir hediyeydi. Çünkü Sümeyye ve Yasir, biricik oğulları Ammar vesilesiyle İslamla şereflenecekti. Ammar doğduktan sonra Ebu Huzeyfe, Yasir ailesine özgürlüğünü verdi fakat kimsesizlikleri nedeniyle Ebu Huzeyfe'nin emri altında kalmaya devam ettiler. Çünkü ne kendilerine arka çıkacak aileleri ne de hayatlarını yeniden inşa etmeye yetecek paraları vardı.

ERKAM'IN EVİNDEN SÜMEYYE'NİN EVİNE SÜZÜLEN NUR

Ammar İslamın ilk dönemlerinde Rasulullah Efendimiz(sav)'in zor zamanlarında, müminlerin müşriklerden gizlice bir araya gelerek yeni dini öğrendikleri genç sahabe Erkam'ın evinde İslamı kabul etti. Bu dönemde müslüman olanlar gıptayla anılacaktı. Sahabeler birbirlerine Mekke'de mi yoksa Medine'de mi müslüman olduklarını sorarlardı. Erkam'ın evinde Allah'a iman edenlerden olmak başka bir lütuftu. Daru'l-ErkamdaRasulullah(sav)'ın davetine icabet eden o kutlu ilklerden biri olan Ammar, anne ve babasının da İslamla şereflenmesi için içten içe yanıyordu. Peygamber Efendimiz(sav) Ammar'ın içine su serpecek ve Tekvir Suresinin ilk ondört ayetini babasına okumasını söyleyecekti:
"Güneş tekvir edildiği (dürüldüğü, nurun narından ayrıldığı, ışığı giderildiği) zaman! Ve yıldızlar (karartılarak) döküldüğü zaman! Ve dağlar yürütüldüğü zaman! Ve yüklü develer başıboş bırakıldığı zaman! Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman! Denizler tutuşturulduğu zaman! Nefisler birleştirildiği (ruhlar bedenlerle bir araya getirildiği) zaman! Diri diri toprağa gömülen kıza hangi günahtan dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman! Sayfalar (amel defterleri) açıldığı zaman! Gökyüzü (yerinden sökülüp) koparıldığı zaman! Cehennem iyice alevlendirildiği zaman! Cennet yaklaştırıldığı zaman! Her nefs (hayır ve şer) ne hazırlamış olduğunu bilecektir..." Tekvir Suresinin ayetlerini Ammar anne ve babasına okuyordu. Güzel ahlaka ve adalete vurgu yapanİslam hükümleri Yasir ve Sümeyye'yi derinden etkilemişti. Dünyadaki sınıfsal ayırım İslamın nezdinde mevcut değildi. Siyah ya da beyaz, köle ya da hür olmaları, zengin yada fakirlikleri insanları Yüce Allah'ın indinde birbirlerinden farklı kılmıyordu. Onlar da farklı değillerdi. Böyle bir hayat tasavvuru kalplerine ve akıllarına hitap etmişti.

ÖFKELER DİNMİYORDU

Sümeyye ve ailesi için müslüman olarak yaşamak kolay olmayacaktı. Bu küçük aileye kol kanat gerip yaşam alanı açan Ebu Huzeyfe sırf İslamı seçtikleri için onlara hayatı zindan edecekti. Nitekim o da tıpkı diğer Mekkeli müşrikler gibi, Rasulullah(sav)'ın anlattıklarına ölesiye karşı çıkıyordu. Nasıl olurdu da kendi emrindeki insanlar ondan habersiz ve izinsiz başka bir dine geçebilirdi! Huzeyfe ve yandaşları öfkeliydi.
Sümeyye'ye mal mülk, şık elbiseler önerdiler. Hiçbir lüks yaşamı olmayan bu insanlara, onların durumundaki hiç kimsenin hayır diyemeyeceği büyük paralar teklif etmek iyi bir yöntemdi müşriklere göre. Sümeyye, vaad edilen parayı kabul etmedi. Huzeyfe'nin öfkesi kabaran hırçın dalgalar gibiydi. Demek ki bu iş güzellikle olmayacaktı. O halde zorla dinlerinden döndürüleceklerdi.
İlk iş olarak Sümeyye, eşi ve oğluyla aç ve susuz bırakılmak üzere karanlık bir mahzene hapsedildi. Yine de öfkeler dinmek bilmiyordu. Sümeyye ve ailesi sürüklenerek götürüldükleri çölün kavurucu sıcağı altında kendileri için çakılan direklere bağlandılar. Tüm bu işkenceler ağızlarından çıkacak bir iki kelime ile sona erebilecekken hiçbir şekilde dinlerini inkar etmediler. Dövüldüler hakarete uğradılar, aç susuz bırakıldılar, çöl güneşinin sıcağında kavruldular...Onlar imanda karar kıldıkça müşrikler de zulümde ısrar ediyordu. Allah Rasulü(sav) olanları biliyor fakat müslümanların sayılarının çok az olması ve henüz yeni bir vahiy gelmemesi gibi nedenlerden dolayı sabrediyor, Allah'a sığınıyordu.

"SİZİN GİDECEĞİNİZ YER CENNETTİR"

Rasulullah(sav) onlara teselli vermek istiyordu. Bir gün yanlarına yaklaştığında Yasir, Rasulullah Efendimiz(sav)'e "Ya Rasulullah, ömrümüzün sonuna kadar hep bu halde mi kalacağız*" diye sordu. Yasir'in sözlerini duyan Efendimiz(sav) "Ey Yasir ailesi, sabrediniz" diyerek onları teskin etti. "Allah'ım Yasir'i bağışla..." yakarışıyla onlara dua etti. Ve "Ey Yasir ailesi sabrediniz. Sizin gideceğiniz yer cennettir." ifadesiyle onları ebedi saadetle müjdeledi. Rasulullah(sav)'ın nur cemali ve söylediği sözler, Sümeyye ve ailesinin yüreğine ışık oldu, gücüne güç kattı. Artık işkenceler onları hiçbir şekilde yıldıramazdı. Bir an önce Rablarine ve Rasulullah(sav)'ın verdiği müjdeye kavuşmak istiyorlardı bundan böyle.
Sümeyye yalnızca kendi işkencesine değil, biricik oğlunun ve eşinin acılarına da şahitlik ediyordu. Gördüğü işkence sadece dövülmek ya da aç kalmakla sınırlı değildi. Onlara birbirlerinin gözleri önünde acı çektirilerek zulmü psikolojik boyuta da taşıyorlardı. Tüm bu vahşet içinde Yasir'in yaşlı bedeni artık aldığı darbelere dayanamadı ve ruhu Rabbine kavuştu. Böylece o, İslamın ilk şehidi oldu. Sümeyye gözleri önünde sevgili eşinin can vermesine de şahit olmuştu sonunda. Bu bir kurtuluştu Yasir için, biliyordu. Çünkü Rasulullah(sav) kendilerini müjdelemişti. Artık onları bekleyen bir ferahlık vardı ve Sümeyye de bu ferahlığa imanını kaybetmeden kavuşmak istiyordu.

ÇİLESİ VUSLATA DÖNÜŞTÜ

Sümeyye ve ailesine yapılan zulmün başını çeken ahaliden Ebu Cehil'in artık sabrı kalmamıştı. Hür bile olmayan bu insanlar nasıl olurdu da böylesine büyük bir inat içinde dinlerinden vazgeçmezlerdi! Bedenen tükenmiş ama kalben dimdik ayakta duran bir kadın onların gücüne meydan okuyordu. Bu direniş Ebu Cehil'i daha da tahammülsüzleştiriyordu.Sümeyye'ye hakaretlerini arttırdı: "Muhammed'e aşık olduğun için bu dine girdin" dedi. Onca işkenceye rağmen imanından aldığı güçle Efendimiz(sav)'e söz söyletmeyen Sümeyye, bu zalim adamın yüzüne hışımla tükürmüş, bu cesareti Ebu Cehil'i deliye döndürmüş, o hiddetle elindeki mızrağı kaldırıp Sümeyye'nin bitkin bedenine acımasızca, haince saplamıştı...İşte o an...Sümeyye, Efendimiz(sav)'in müjdesine, ilahi rızaya, sonsuz hürriyetine kavuştu. Çilesi vuslata dönüşmüştü. Allah zalimin eliyle de iyilik edendi. Hain elin sapladığı mızrakla Sümeyye'nin acıları son bulmuştu.
Mekke'nin cariyesi o andan itibaren imanlı gönüllerin sultanı oluvermişti. İmanı, teslimiyeti, sabrı ve mücadelesi onu, istediği ötelerin ötesindeki hürriyetine kavuşturmuştu. O artık müslümanların gönül sultanlarından biriydi. İslamı kabul eden ilk yedi kişinin yedincisi olan Sümeyye, İslamın ilk kadın şehidi olma şerefine de ulaşmıştı.
Müşrik Ebu Cehil hakkında ise müslümanların galip geldiği Bedir Savaşı sonrasında Efendimiz(sav) Ammar'a "Allah annenin katilini katletti." diyecekti. Ona İslamla şereflenmek nasip olmayacak hatta ölüm haberini alan tüm müslümanlar Allah'a şükredecekti...
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst