Hiçbir güç, düş gücü kadar kuvvetli değildir

rüzgar gülü

Daimi Üye
Katılım
20 Şubat 2009
Mesajlar
10.973
Tepki
10.147
Puan
113
Yaş
43
Konum
istanbul
Genç yönetmen yeni filmi için yüzü düzgün, kamera karşısında
rahat, düş gücü gelişkin bir kadın oyuncu arıyordu.

Gazeteye ilan vererek adayları davet etmişti. Gün boyu peş peşe girdiği mülakatlardan yorgundu. O, kendine yeni bir kahve koyarken, sıradaki oyuncu adayını içeri aldılar. Alımlı genç kız, yüzünde meraklı bir tebessümle deneme kamerasının karşısına oturdu ve yönetmenle sohbete başladı. Adı Emile Muller'di. Kısa hasbıhalden sonra yönetmen değişik bir şey denemiş olmak için "Çantanızı açıp bana içindekileri birer birer anlatır mısınız?" dedi. Genç kız arkadaki çantaya uzandı. Fermuvarını açtı. Önce eline gelen iri kırmızı elmayı çıkarıp anlattı: "Bu elmayı sabah tezgah başında meyvelerini parlatırken gördüğüm manav hediye etti. Çok iştahlı bakmış olmalıyım." Sonra bir kitap çıkardı.

Henüz kitabın ilk sayfalarında olduğunu ve okuduğu satırlardan çok
etkilendiğini anlattı. Romanın baş kahramanının dalaverelerinden söz etti.
Ardından bir gazete çıkardı: İş aranıyor ilanını orada okumuştu. Listede,
başvuracağı başka işler de vardı. Sonra makyaj çantası, ajandası ve not
defteri... Yönetmen, bu sonuncudan rasgele bir sayfa çevirip okumasını
isteyince defteri açıp mahcup bir edayla okudu genç kız... Özel duygulardı okudukları... Derken çantanın gizli bölmesine attı elini... Oradan iki
fotoğraf çıkardı. Biri uyuyan genç bir adam fotoğrafıydı: "Sevgilim" diye
açıkladı: "Fotoğraf çektirmeyi hiç sevmez de... Ancak uykudayken
çekebiliyorum fotoğrafını..." İkinci fotoğrafın annesinin evlenmeden önceki
hali olduğunu söyledi. O halini şimdikinden daha çok seviyordu. Genç kızın,
çantadan çıkarıp büyük doğallıkla anlattığı her bir nesne, bir yapbozun
parçaları gibi onun hayatından kesitler sunuyordu.

Bu oyun, 15 dakika kadar sürdü. Sonunda yönetmen Emile'e teşekkür etti. Çıkarken kapıdaki görevliye telefonunu bırakmasını söyledi. "Arkadaşlar gelecek hafta sizi arar" dedi. Emile çıkarken, yönetmenin asistanı girdi içeri... Dışarıda
bekleyen daha pek çok aday vardı. Yönetmen gerindi. Kısa bir mola vermek
istediğini söyledi. Hala aradığını bulamamıştı. Yeni bir kahve doldururken
karşısındaki sandalyeye asılı çantaya ilişti gözü... Biraz önce
içindekilerin birer birer anlatıldığı çantaydı bu... Telaşla asistanını
uyardı: "Giden kız çantasını unutmuş, hemen koşup yetiştirsene..." Asistan
kız sandalyeye baktı ve "Yoo... O benim çantam" dedi. Yönetmen, koltuğundan
ok gibi fırlayıp kapıya seğirtti. Aradığı oyuncuyu bulmuştu.

20 dakikalık bu siyah - beyaz Fransız filmini geçen hafta, 10. Avrupa Filmleri
Festivali'nde izledim. Kısa filmin adı, filmdeki kızın adıydı: "Emile
Muller" Yönetmeni: Yvon Marciano... Konusu: "Hiçbir güç, düş gücü kadar
güçlü değildir."
 

zeyn0M

Daimi Üye
Katılım
28 Ekim 2011
Mesajlar
1.002
Tepki
315
Puan
83
Konum
istanbul
x_3b95bec9.gif
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst