..tebessum..
Daimi Üye



İnsanoğlunun bilinen en eski süs eşyalarından olan oltutaşı, Erzurum’un en önemli simgelerinden biridir ve en kalitelisi de bu topraklarda bulunur. Oltu ilçesinin Güzelsu, Güllüce, Yeşilbaşlar, Alatarla, Dutlu, Çataksu ve Sülünkaya gibi çevre köylerinde bol olarak görülen oltutaşı, yöre insanının emeği ile yeraltından bin bir güçlükle çıkarılır. Taşın saklanması ve şekil verilmesi de ayrı bir özen ve emek gerektirir. Her usta bir heykeltıraş titizliğinde çalışır, yumuşak oltutaşını çifte su verilmiş bıçakla yontup zımparalayarak şekil verir. Tebeşir tozu ve zeytinyağı ile cilalanan taşlar, kolyeden küpeye, sigaralıktan yüzüğe pek çok süs eşyasına dönüşüverir. Özellikle erkeklerin ellerinden düşürmedikleri oltutaşından tespihler tüm ihtişamlarıyla “ben de varım” der gibidir.

KRALİÇE VİKTORYA’NIN TAŞI
Fosilleşmiş reçine ya da fosilleşmiş ağaç gövdelerinden oluşan oltutaşı, yumuşak bir linyit türüdür. Hakim renk siyahtır, ancak nadiren de olsa gri-yeşilimsi renkli olanları da vardır. Dünyanın pek çok yerinde çıkarılan oltutaşının tarihi Bronz Çağı’na dek uzanır. Zengin Romalıların mücevherlerini ve değerli süs eşyalarını süsler. Ortaçağda tespihler, kutsal emanet sandıkları ve heykeller yapılır bu siyah taştan. Yazılı kaynaklara göre, 17. yüzyılda oltutaşının tozu doktorlar tarafından ilaç niyetine kullanılır. En ihtişamlı günlerini Viktorya döneminde (1837-1901) yaşar. Kocası Prens Albert’in yasını tutan İngiltere Kraliçesi Viktorya’nın hayatının sonuna dek oltutaşından mücevherler takması bir moda başlatır. O dönemde gücü yeten herkes, bu taştan yapılma yüzük, broş ve kolyeler taşımaya başlar. Erzurum’da ise ata yadigarı sanatlarını devam ettiren ustalardan öğrenildiği kadarıyla oltutaşının işlenmesi 200-250 yıllık bir maziye sahiptir.



