Ebru Şallı Biyografi

GÜLÇİN

Daimi Üye
Katılım
5 Eylül 2008
Mesajlar
2.308
Tepki
2.169
Puan
113
Konum
Doyduğum Yerdeyim.

adszjg0zs6.png


Adı, soyadı : Ebru Şallı
Doğum tarihi : 1978
Doğum yeri : İstanbul
Eğitimi : Nişantaşı Kız Lisesi mezunu
Burcu : Oğlak
Ünvanı : 1995 Türkiye güzeli
Mesleği : Manken, fotomodel, sunucu

Boy : 1.74
Kilo : 49
Göğüs : 90
Bel : 58
Kalça : 88
Beden : 36-38
Göz Rengi : Mavi
Saç Rengi : Koyu Kumral
Kot Bedeni : 27-32
Ayak Ölçüsü : 36

imperiaflex0001ix0.jpg


Ebru Şallı

1978 yılı 15 Ocak tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. 1992 yılında henüz 14 yaşındayken şarkılarını dinlediği, televizyondan izlediği Ozan Orhon'a görmeden aşık oldu. 1993 yılında Hakan Seçen'le tanışıp fotomodellik yapmaya başladı.

1995 yılında Queen of Turkey yarışmasında Türkiye güzeli seçildi. 1996 yılında Nişantaşı Kız Lisesi'ni bitirdi. Manken olmayı kafasına koyduğu için üniversite sınavlarına girmedi. 1997 yılının Haziran ayında Ozan Orhon'la evlendi. 1998 yılının Haziran ayında da boşandı.

Boşanır boşanmaz uyuşturucu kullandığı iddiasıyla gözaltına alındı, bir süre sonra bırakıldı. 1999 yılında Emrah'la "Unutabilsem" adlı dizide oynadı. "Belalım Benim" ve "Gölge Çiçeği" oynadığı diğer diziler oldu. Bir ara "Reyting Hamdi"de kendini gösterdi. Hamdi Alkan'la aşk yaşadığı söylentilerini önce doğruladı, sonra yalanladı.

10013292rz2.jpg


Daha sonra Yeni Karamürsel Mağazaları'nın sahibi Harun Tan'la bir süre aşk yaşadıktan sonra evlenen Ebru Şallı podyumları bıraktı. 2004 yılında Beren adlı bir erkek çocuğu dünyaya geldi. Şallı, hamilelikte yaşadıklarını “Hamilelikte Sağlıklı ve Güzel Kalmak” adlı bir kitapta anlattı. Daha sonra Tv ekranlarında “Ebru’nun Mutfağı” adlı bir program sundu.
 

nk83

Admin + Sitenin Hikaye Yazarı
Admin
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.280
Tepki
83.518
Puan
113
Konum
İstanbul
18033339.jpg


DOĞUMDAN 45 DAKİKA SONRA AYAKTAYDIM

Hamileyken yaptığı açıklamalar, o dönemde çok az kilo alması, pilates DVD’si çıkarması... Neredeyse attığı her adım konuşuldu, tartışıldı, kimi zaman ağır dille eleştirildi. Ama o bildiği yoldan şaşmadı, yüzündeki gülümseme silinmedi. İki oğluyla birlikte Parents dergisi için objektif karşısına geçen Ebru Şallı, “Ben erkek ağırlıklı bir ailede ana kraliçeyim” diyor.

İki çocuklu yaşam nasıl geçiyor?
- İki çocuklu yaşam son derece zevkli ama zorlukları da var. Çocuk sahibi olmak çok büyük mesuliyet ve sabır gerektiriyor. Özellikle ilk iki yıl gerçekten zorlu.
Sizce iki çocuk sahibi olmanın en zor yanı ne?
- İkinci çocuk olduktan sonra ister istemez kıskançlık durumu yaşanabiliyor. İki çocuğun psikolojisiyle ayrı ayrı ilgilenmek gerekiyor. Ama Pars artık iki yaşında oldu, her geçen gün abi kardeş birbirlerine daha çok düşkün oluyorlar. İki çocuğum olduğu için çok mutluyum, ben daha çok zevkli yanlarını görüyorum.
Kızınız olsun ister miydiniz?
- Erkek çocukları oldum olası çok sevmişimdir. Biz üç kardeşiz, dolayısıyla kız ağırlıklı bir ailede büyüdüm. Bu yüzden erkek çocuklarım olmasından gayet memnunum. Beren, Pars ve Harun’un (Tan) diğer oğluyla birlikte erkek ağırlıklı bir aileyiz. Tabii ben de ana kraliçe gibiyim (gülüyor).

1ebru.jpg


ANNELİK BENİ DUYGUSALLAŞTIRDI
Anne olduktan sonra hayatınızdaki en köklü değişiklik ne oldu?
- En başta sorumluluğunuz daha çok artıyor. Bir adım atmadan önce bile bin kere düşünüyorsun. Bir yere giderken ya da gelen iş teklifini kabul ederken bile çocuklarını düşünerek hareket ediyorsun. Anne olduktan sonra “ben” demek söz konusu bile değil ama zaten benim tarzım bu şekilde değil. Her zaman “biz” demekten ve öyle hareket etmekten yanayımdır.
Ebru Şallı değişti mi?
- Daha duygusal oldum... Zaten duygusal bir insandım ama artık daha çabuk gözlerim doluyor.
Hamilelikleriniz nasıl geçti?
- İkisi de çok rahat geçti. Hepsinde hamile pilatesi yaptım ve bu sayede çok kilo almadım.
Hamile pilatesine hangi ay başlamak gerekiyor?
- İlk üç ay yürüyüş bile önerilmiyor, dolayısıyla pilates de yapmamak gerekir. Ama üçüncü aydan sonra herkese hamile pilatesi yapmasını öneririm. Gerçi hamilelik pilatesi yüzünden çok eleştiri almıştım. “Hamilelik pilatesi mi olurmuş, çok zararlı” gibi tepkiler almıştım.

dc5hur-5k8w3dsr3ewcymg0gp1_layout.jpg


SAYEMDE HAMİLELER ARTIK DAHA BAKIMLI
Sizin pilatesi ilk keşfetmeniz de Beren’e hamileyken olmuştu değil mi?
- Evet dokuz yıl önce Beren’e hamileyken pilatese ilgim başlamıştı. Doğumdan sonra da pilates üzerine eğitim almaya başladım. Sonra da hayatımdan hiç çıkmadı. Doğuma üç hafta kalaya kadar yapılabilen bir spor bu.
İlk hamileliğinizde sürekli pilates yaptığınız ve bu yüzden sadece 7 kilo aldığınız için tepki görmüştünüz. Buna rağmen yaptınız pilates DVD’leri ve kitapları çok beğenildi. Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Evet, dokuz yıl önce az kilo aldığım için çok eleştirilmiştim. O zamanlar hamilelikte bu kadar az kilo almak, fit olmak yoktu. Bu anlamda sıra dışıydım. Ben öncelikle hamileliğin hastalık olmadığını herkese göstermek istedim. Sağlığınız ve doktorunuz izin verdiği sürece işinize de devam edebilirsiniz, sporunuzu da yapabilirsiniz. O yüzden iki hamileliğimde de kendimi geri plana çekmedim, normal yaşantıma devam ettim. Dikkat edin, şimdiki hamileler daha bakımlılar, çok kilo almıyorlar, spor yapmaya özen gösteriyorlar, kendilerini hiç bırakmıyorlar. Bu tarz hamilelikler çok sıra dışı değil artık. Bu konuda ön ayak olduğumu düşünüyorum açıkçası. Bunun için de çok mutluyum.

ebru%7E1.jpg


DOĞUMDAN 45 DAKİKA SONRA AYAKTAYDIM
Doğumları nasıl yaptınız?
- İkisi de sezaryen. Beren dokuz gün erken geldi. Pars İSE tam tersi günü doldurdu, çıkmak bilmedi. Doktorum riskli olabileceğini söyledi ve yine sezaryen yaptık.
Normal doğumu hiç düşünmediniz mi?
- Düşündüm aslında ama risk almak istemedim. İlk doğumum sezaryendi çünkü... Ama şanslıyım ki iki sezaryenden sonra hemen kendime geldim. Genelde sezaryen sonrasında hemen yataktan kalkılmazmış, anne başkaları tarafından yürütülürmüş. Ben 45 dakika sonra ayağa kalktım. Narkozun etkisinde hiç kalmadım. Ama bu söylediklerim sezaryen doğumu onaylıyormuşum gibi algılanmasın. Ben sadece spor sayesinde sezaryenin hiçbir yan etkisini görmediğimi söylemeye çalışıyorum. Yoksa ben de normal doğumdan yanayım.
Ne kadar anne sütü aldılar?
- İkisi de yaklaşık bir yıl anne sütü aldı.

PARS’LA SİL BAŞTAN BEBEK OLUYORUM
Çocuk sahibi olduktan sonra iş yaşamını bırakan ünlü annelerden olmadınız...
- Evet, bu benlik bir şey değil. Çalışınca daha dinç ve genç kalıyorsunuz. Çalışırken kendimi daha iyi hissediyorum. Bir işe yaradığını görmek, para kazanmak çok güzel şeyler. Çocuğunuzun yaptığınız işle gurur duyması da ayrıca hoşunuza gidiyor. O da üretken bir annesi olduğunu görüyor ve kendine örnek alıyor.
Siz çalışan bir annenin çocuğu muydunuz?
- Hayır, annem çalışmıyordu.
Peki, çalışan bir anneyle çalışmayan bir annenin çocukları arasında ne gibi farklar var sizce?
- Çalışmayan, evle ve çocukla daha ilgili bir anneyseniz, daha fazla yoruluyorsunuz. Mesela ben geçen sezon televizyon programıma ara vermiştim, evdeydim. Daha fazla yorulduğumu, beş dakika bile kendime ayıracak vaktim olmadığımı gördüm.
Çocuk büyütmenin en zevkli yanı ne sizce?
- Öpmek, koklamak, sarılmak... Bir de onlarla her şeyi yeniden keşfetmek. Bazen öyle laflar ediyorlar, öyle cümleler kuruyorlar ki şaşırıp kalıyorsunuz. Unuttuğunuz güzellikleri hatırlatıyorlar.
Kendi çocukluğunuza döndüğünüz oluyor mu?
- Evet dönüyorum. Mesela Beren’le bütün dersleri yeniden öğrenirken, Pars’la sil baştan bebek oluyorum.

ebru1%7E1.jpg


ÇOCUK OLUNCA ROMANTİZM MİNİMÜM DÜZEYE İNİYOR
Çocuk sahibi olmanın evlilik hayatını etkilediği doğru mu sizce?
- Elbette etkiliyor. Aile olmak çok keyifli bir şey. Öte yandan anne-baba olduktan sonra romantizm minimum düzeye iniyor, yalnız kalmak gibi bir şansınız olmuyor. Burada iş yine anneye düşüyor. Bebekleri de, babayı da idare etmesi gereken, aradaki dengeyi sağlayan kişi o oluyor. Tabii babaların da annelere destek olmaları şart...
Harun Bey nasıl bir baba?
- Harun çok iyi bir baba. Özellikle Beren doğduğu zaman çok destek olmuştu. İkincisinde o kadar çok destek vermedi açıkçası.

Hürriyet
 

nk83

Admin + Sitenin Hikaye Yazarı
Admin
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.280
Tepki
83.518
Puan
113
Konum
İstanbul
18238054.jpg


Kabul edelim çocuklar romantizmi yok ediyor

Eski Türkiye güzeli, şimdilerin formda annesi ve pilates hocası Şallı, Hello! dergisinin sorularını yanıtladı, sadece evlilik, çocuklar ve pilatesten değil tutkular ve aşktan da söz etti.

Sizi sağlıklı yaşam ve mutfak sırlarına yönlendiren temel felsefe ve anlayış nasıl gelişti?
- Tabii ki birden bire değil. sağlıklı beslenme konularıyla çocukken bile ilgiydim. Kitap karıştırır, notlar alırdım. Babam bile nasıl beslenmemiz gerektiğini bana sorardı. Daha ilkokuldayken herkes doktor ya da beslenme uzmanı olacağımı söylerdi. Türkiye güzeli olmasaydım, yaşamım normal devam etseydi, gerçekten beslenme uzmanı ya da doktor olurdum.

Yemek yapmayı da çok seviyorsunuz.
- Mutfak bana terapi gibi geliyor çünkü, orada kendimi iyi hissediyorum. Küçüklüğümden beri yemek yaparım. Pilav yapmayı bile küçük yaşta öğrendim. Yani tam bir Türk kadınıyım. Mutfakta yardımcım olsa da hâlâ yemeklerimi kendim yapıyorum.

Çocukların beslenmesi konusunda katı mısınız?
- Hayır. Biraz önce gördünüz, Beren ve Pars’a çikolata verdim. Ama bizim eve asitli içecek girmez, onlar da tadını bilmezler.


ÜÇÜNCÜ KEZ ANNE OLMAM
Ama hamilelik dönemlerindeki beslenme biçiminiz çok eleştirildi.
- Doğru, bu konu iki hamileliğimde de çok konuşuldu. Evet, ikisinde de çok fazla kilo almadım; birinde 7, diğerinde 9 kilo... Ama herkesin bünyesi birbirinden farklı. Hamileliğim boyunca çok doğru beslendim ve hamile pilatesinden yararlandım, bunun etkisi vardı.

Hamilelik boyunca sürekli spor yapmanız da bir diğer eleştiri konusuydu...
- “Hamile pilatesi yok” diye o kadar iddia ettiler, oysa Amerika’da fırtına gibi esiyordu bu spor. Ben de iki hamileliğimde de pilates yaptım. Hatta Pars’a hamileyken, hamile pilatesi DVD’si hazırladım.

Neden buna gerek duydunuz?
- Çünkü hamilelik bir hastalık değil, bir süreç. Sağlıklı bir hamilelik geçiriyorsan, uygun sporu da yapmalısın, işine de devam etmelisin. Hayat durdurulamaz ki. Aksi halde mutsuz olur, depresyona girersin zaten... Sağlığın ve doktorun izin veriyorsa tabii ki hamile pilatesi yapmalı, yüzmeli, yürümelisin. Dokuz yıl önce Beren’e hamileyken ben, pilates yapmam sansasyon yaratmıştı; şimdi bütün kadınlar az kilo alıyor, bakımlılar, spor yapıyorlar.

Hamilelikte ya da loğusalıkta depresyona girdiniz mi?
- Hayır, yaşantımda bir değişiklik olmadı. Bir de her kadının o 9 ayın keyfini çıkarması lazım. Bunu kaç kere yaşayacaksın ki; bir, iki, maksimum üç. Bin kere yaşamıyorsun! Mesela ben üçüncüyü düşünmüyorum, bir daha yaşamayacağım.

HARUN’U ÇOK SEVİYORUM
Harun Tan ile 14 yıldır birliktesiniz... 10 yıllık evlilik, Beren, Pars; bunlar size başka bir dünyanın kapılarını araladı mı?
- Harun benim hayatımı çok dolduran bir insan. Onu çok seviyorum. Harun, çocuklar ve pilates! Bu üç şey 10 yıl önce hayatıma sihirli bir değnek gibi dokundu, hayatımın yönünü değiştirdi. Evet, 10 yıl önce de başarılı bir modeldim ve sunuculuk yapıyordum. Ama bu üç sihir, iş ve duygusal yaşamımda bambaşka bir kapı açtı. İnsan zaten bunu kendisi yaratmalı. Oturduğun yerde hiçbir şey olmaz.

Enerjiniz gözlerinize yansıyor resmen... Hep böyle pozitif miydiniz?
- Pozitif yönüm vardı ama pilatesten sonra farkındalığım çok daha arttı. PTabii ki Harun ve çocuklar da hayatımı değiştirdi; ama pilates farkındalığımı, bedenimi, zihnimi, ailem dahil bütün insanlara bakış açımı değiştirdi.

Artık herkesi olduğu gibi mi kabul ediyorsunuz?
- Evet. Kimseyi değiştirmeye çalışmamalısın. Bu kişi en yakın kız arkadaşın bile olsa... Aksi halde onu da kendini de mutsuz edersin çünkü... İnsanları olduğu gibi kabul etmek, güzel şeyleri paylaşmak şart. Ayrıca kendini sürekli geliştirmelisin. Mesela bazıları “Harun Tan ile evlisin, çocukların oldu. Ne gereği var, otur evde, kuaförüne, sporuna git, vaktini geçir” diyor. Ama nereye kadar? Ben öyle yaşayamam.

KABUL EDELİM, ÇOCUKLAR ROMANTİZMİ YOK EDiYOR!
14 yıl bir ilişkiyi aynı aşkla, tutkuyla sürdürebilmek için çok uzun bir zaman...
- Aşk, evlilik, çocuklar... Bunlar zamanla alışkanlık haline de gelebiliyor, doğru. Ama bunu eğlenceli, heyecanlı ve keyifli hale getirmek, o şekilde devam edebilmek çiftlerin kendi elinde. Şunu kabul etmek lazım: Çocuklar romantizmi yok eder, ama çoook tatlılar ve iyi ki varlar (gülüyor). Bu durumu çiftler bir şekilde dengelemeli. İmkânlar dahilinde iki gün bir yere kaçar, öğlen yemeğine çıkarsınız. Dışarıda olmak, flört etkisi yaratabilir sonuçta...

Siz bunu başarmışsınız anlaşılan...
- Evet, çocuklarla vakit geçiriyoruz ama arada küçük kaçamaklarımız oluyor. O da bir heyecan, bir renk ve ilişkimizi ayakta tutuyor. Ayrıca iletişimimiz iyi... Biz çok konuşuruz. O bana işiyle ilgili bir şeyler danışır, ben ona bir günümü anlatırım. Çiftler konuşmalı. Etrafıma bakıyorum, çoğu çiftin birbirinden haberi yok. İlişkiler çok kopuk, çünkü iletişim bozukluğu var. Bu, 21. yüzyılın sıkıntısı. “Seviyorum” demekten, özür dilemekten çekinen, utanan insanlar var. Oysa açık, net ve doğal olmak gerek.

BABASI, BEREN’İN İYİ BİR TENİSÇİ OLMASINI İSTİYOR
Çocuklarınız için nasıl bir gelecek planlıyorsunuz?
- Yararlı işler yapsınlar, iyi bir yol alsınlar, yeter. Harun, Beren’in iyi bir tenisçi olmasını istiyor ama tabii bunu zaman gösterecek. Açıkçası ben onun kadar iddialı değilim. Beren’in istediği şey olsun: Mutlu olsun, kendini iyi hissettin. Tek istediğim bu... Çünkü etrafımda gördüğüm insanların çoğu mutsuz, kimse olmak istediği yerde değil. Oysa işin, hobin olmalı. Sırf para kazanmak için çalışmamalısın.

Hürriyet
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst