Doğum sonrası depresyon

okypete

Daimi Üye
Katılım
2 Ekim 2010
Mesajlar
16.867
Tepki
19.396
Puan
113
Konum
antalya

11521_420x315.jpg

Doğum sonrası aileye bebeğin katılmasıyla yeni bir dönem başlar. Doğumdan sonraki ilk yıl kadınlarda psikiyatrik hastalıklar açısında riskli bir süre. Psikiyatr Dr. Gülçin Arı Sarılgan doğum sonrası depresyonu ve belirtilerini anlattı.
”Lohusalık Hüznü” ile arasında ne fark var?
Doğum sonrası depresyonun bulgularını, doğum sonrasındaki ilk günlerde sıklıkla görülen “Postpartum Blues ya da Lohusalık Hüznü”nden ayırt edilmesi güç olabilir. Postpartum Blues yeni doğum yapmış annelerin %50-70‘nde görülen normal sınırda olan bir üzüntü veya endişe hali, kolay ve sık ağlama, en yakınlarına sıkıca bağımlılık tablosu şeklinde ortaya çıkar. Bu durum genellikle en fazla on gün sürer ve belirtiler kendiliğinden yakınların sosyal desteği ve ilgisiyle kaybolur. Lohusalık Hüznü’ne sebepleri; kadında doğumla birlikte ani gelişen hormonal değişiklikler, doğum süreciyle ve bebekle ilgili endişeler ve annelik rolünün kadına getirdiği sorumlulukların farkındalığı sayılabilir. Daha nadir olarak on doğum yapan kadından birinde daha şiddetli bir depresyon tablosu gelişebilir. Doğum sonrası depresyon genellikle daha geç 2.-8. haftalar arası başlar ve en çok 1 yıl kadar sürer. Tedavi görmeyen kadınlarda 3 ay ile 1 yıl arasında kendiliğinden düzelebilir.

Ağır depresif belirtiler yanında intihar düşünceleri ya da girişimleri görülebilir. Doğum sonrasında ortaya çıkan ağır bir depresyon, kadının ileriki yaşamını da etkileyecek Bipolar Bozukluk-Manik Depresif Hastalığın ilk atağı da olabilir. Bu nedenle PPD geçiren kadınlar psikiyatri uzmanı tarafından uzun süreli olarak izlenmeli.
Kimler risk altında
Bazı risk etmenlerini taşıyan kadınlarda doğum sonrası depresyonun daha sık görüldüğü bilinir. Bu risk etmenleri kadının ya da eşinin işsizliği, sosyal desteğin yetersiz olması, evlilik sorunları, beklenmedik yaşamsal olaylar(ölüm, ayrılık gibi), planmamış gebelikler, multiparite, daha önceki gebeliklerde depresyon geçirilmesi, yüksek riskli gebelik yaşamış olması, kayıpla sonlanan gebelik ve doğum deneyimleri, erken anne-bebek ayrılığı ve bebeğin bakımı ile ilgili duyulan kaygılar. Annenin ailesinde geçirilmiş “Doğum sonrası depresyon” öyküsü de riski arttıran bir etmen. Bir ya da daha fazla risk etkeni taşıyan kadınların doğum sonrası depresyon için taranması önerilir. Tarama için en sık kullanılan yöntem Edinburgh Postpartum Depresyon Skalası’dır.
Anne sütünün etkileri
PPD ele alındığında anne sütü ile beslemenin olumlu ve olumsuz etkileri olabilir. Anne sütü veren kadınlar, kendilerine ayıracak zamanlarının çok az oluşu, emzirme nedeniyle uykusuz kalmaları, ilaç kullanmaları gerektiğinde bebeğe zararı olacak endişesi duymaları gibi nedenlerle kolaylıkla negatif duygudurumuna girebilirler. Bunun yanında anne sütünün hızla kesilmesinin bazı hormonal değişiklikler yoluyla depresif belirtileri daha da kötüleşebilir.
Yapılan bir çalışmada PPD’u olan ve anne sütü kesilen 51 kadından, %83'ünde depresyonun anne sütünün kesilmesinden sonra başladığını, 17'sinde ise depresyona bağlı olarak anne sütünün kesildiği, ayrıca depresyonun ağırlığının anne sütü ile besleme süresini anlamlı olarak etkilemediği gösterilmiştir. Doğum sonrası depresyon sık görülmesine karşın çoğu kez tanı konulamamaktadır. Bu durumun başlıca nedenleri kadının negatif duyguları nedeniyle kendini yalnız hissetmesi veya kaygılarından utanması, rutin kontrol için çağrıldığı doğum sonrası 6.haftaya kadar doktorla görüşme olanağı bulamamış ya da hangi bölüme başvuracağını bilememiş olması, yeni doğan bebeğin verdiği heyecanla yakınmalarını dile getirememesi olabilir. Ayrıca çevrenin ilgisinin daha çok yeni doğan bebek üzerinde oluşu sebesibiyle PPD atlanabilir.
alıntıdır
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst