Deniz ‘Cam’ı açtı rüzgârı bekliyor
‘Ferhunde’ karakterinden ‘emekli olan’ Deniz Çakır, 2 yıl boyunca hayallerinin peşinden koşacağını açıkladı
Yaprak Dökümü’nün kötü kalpli Ferhunde’si tiyatroda İpek oldu. Deniz Çakır, yeni oyunu
Cam’ı, teklifleri ve özel hayatıyla ilgili pek çok şeyi tüm içtenliğiyle anlattı.
Dile kolay 5 yıl boyunca kötünün kötüsü bir kadına can verdi Deniz Çakır. Yolda görenler onu “Aaa bak Ferhunde” diye çağırdı. Ben de buluştuğumuz anda benzer bir nidayla seslenmek istedim. Çakır, Ferhunde kadar seksi, onun gibi sert bakışlı, kendinden emin. Sadece kötü değil, aksine olgun, mütevazı ve şeker biri. Kararlılığı insanı heyecanlandırıyor. Dün başlayan tiyatro oyunu “Cam” için “Hayatımın rengi” diyor. Ne çabuk!.. Yaprak Dökümü bitti, Deniz Çakır önündeki maçlara bakıyor. Bu arada ne sorsam yanıt verdi, “Şurayı çıkaralım” gibi laflar etmedi ya da “Yayınlanmadan bir yollar mısın?” demedi. En kötü ne olabilir ki?.. Değil mi?..
■ 5 yıllık Ferhunde macerasından sonra kendinizi her anlamda “iyi” hissediyor musunuz?
Yaprak Dökümü hayatımda çok önemli bir sayfa açtı. Şimdi o sayfa kapandı ama bende çok özel şeyler bıraktı. Hem dostluklar hem de meslek anlamında. Konservatuardan sonra en fazla şeyi Yaprak Dökümü’nde öğrendim. Düşünsenize konservatuvar bile 4 sene, ilk kez hayatımda bu kadar düzenli ve uzun bir iş yaptım.
■ Şimdi yeni hayalleriniz var mı?
Yapmak istediğim çok iş var. 23-28 yaş arası Ferhunde’yle geçti. Şimdi 30’a yaklaşıyorum, artık kalan hayalleri gerçekleştirmek lazım. Ama önce biraz dinlenmek istiyorum.
■ En son hangi gün Ferhunde oldunuz?
Yayınlandığı çarşambadan bir önceki cuma, çekimler ucu ucuna bitti. Cam oyununun yoğun provaları olmasa çok kötü olurdum. Şimdi provalar bitince yaşayacağım asıl boşluğu. Bu arada 'Ya Sonra' diye bir filmde oynadım, yakında vizyona girecek.
■ En iyi dostluğu kiminle kurdunuz?
Halil Ağabey’le... Ailem Ankara’da benim. O hem baba hem arkadaş oldu bana. Yüreği çok güzel biri, yeri çok ayrı bende, başka bir adam o...
■ "Set bitti arkadaş gitti" olmaz yani...
Bazılarıyla hiç olmaz.
■ Erol Taş’ın “kötü adam” diye sokakta linç edilmeye çalışıldığı bir ülkede “En Sevilen Kötü Kadın” seçildiniz.
Nedensiz değil... Senaristler kötülük yaparken Ferhunde’nin pişmanlığını hatta vicdan azabını çok gerçekçi yazdı, ben de bunu altını çizerek oynadım. Ferhunde’den sonra şöyle düşündüm: Herkesin içinde kötü vardır. İnsanlar eminim kendilerinden bir şey buldular Ferhunde’de, özellikle de kadınlar...
■ Ferhunde sizi olgunlaştırdı mı?
Zaten yaşımdan önde gidiyorum. Ferhunde iyice olgunlaştırdı. Bu meslek ister istemez seni oynadığın karakterle büyütüyor. Ferhunde değil Mahmut’u da oynasam bu böyle.
DİZİ TEKLİFİ YAĞDI
■ “Bana artık Ferhunde’yle gelmeyin” diyor musunuz?
Sabit fikirli değilim hatta maymun iştahlı biriyim oyunculuk konusunda. Yine o tarz bir kadın oynamak istemem, yeni bir iş, yeni bir macera olsun. Farklı renkte olsun ki daha çok zevk alayım.
■ Ferzan Özpetek filmi? Çok seviyormuşsunuz...
En sevdiğim o Türkiye’de. Ferzan Özpetek kadınlarını seviyorum, naif, duru bakış açısını, hikâyelerini seviyorum.
■ Bir de Johnny Depp hayranıymışsınız...
Kim değil ki! Çok ısrar etti Yaprak Dökümü’nde oynamak için. “Bir bölüm oynayayım bari” dedi ama izin vermedim.
■ Dizi teklifleri yağdı mı?
Yağdı, aklımın kaldığı birkaç proje de oldu ama bu yoğunluktan sonra olacak iş değil. Güzel yumuşak roller de geldi ama 5 seneden sonra “Hooop şimdi de yumuşak kadın” gibi bir iş değil bu.
AĞLAMAYAN ERKEKTEN HİÇ HOŞLANMAM
■ Kötü karakterli kadın daha mı seksidir?
Yooo. Seksi olmayan kötüler de vardır. Masumiyet seksapeli çok yüksek bir şeydir bence.
■ Sizce seksi misiniz?
Bir insan kendini seksi bulamaz, kendi tavırlarını inceleyemeyeceği için bilemez. Gözlemlemeye kalkarsan da hastalıklı bir durum oluşur ki çok şükür öyle bir kadın değilim.
■ Ama seksi ve sıradışı giyinmeyi seviyorsunuz...
Sıradışı mı bilmem ama kıyafetlerle oynamayı seviyorum.
■ Yaprak Dökümü’nün final gecesinde giydiğiniz elbise de fena değildi seksilik açısından. “Tiyatro için mi” yorumları yapıldı...
Dekoltesi olduğu için seksi bulunmuş olabilir. O kadar heyecanlı bir geceydi ki kim neye takıldı hiç bakmadım vallahi...
■ Evlilikten korkar mısınız ya da çocuktan?
Yooo, evlenmek de çocuk yapmak da çok istiyorum. Kesinlikle çocuğum olmalı. Her kadının anne olması gerekiyor mı bilmiyorum ama benim kesin olmalı. “O şanslı çocuk” dermişim...
■ Ağlayan erkek ne ifade eder?
Ağlamak çok sahici bir duygu. Ağlamayan erkekten hiç hoşlanmam. Yani ağlamamaya çalışan adam sahici değildir. Ağlamak güzeldir.
■ Bir erkekten ne beklersiniz?
Çaba göstermekten çok yoruldum, biri gelsin ve ben çaba göstermeden beni anlasın. Zaten doğrusu bu galiba.
■ Erkek arkadaşınız var mı?
Yok...
■ Kapalı mısınız bu konularda?
Değilim ama özellikle yazılı basında doğru ifade edilmiyor söylediklerim. Söylediğim şeyin aynı şekilde yansıtıldığını neredeyse hiç görmedim. Hassas konular bunlar, “Sonradan ‘ne yazılmış’ diye üzülmektense, konuşmayayım” diyorum. Saklamam yoksa...
KADINLAR NE İSTER?
Levent Kazak’ın yazdığı, Laçin Ceylan’ın yönettiği tiyatro oyunu “Cam”; dün perde açtı. Oyunda Dolunay Soysert, Selen Uçer, Deniz Çakır dışında Mete Horozoğlu ve Bülent Alkış da rol alıyor.
■ Kim kimdir bu oyunda?
Deniz Çakır: İpek cesur, geçmişle yaşamayan, rahat, flörtöz, hoyrat, acılara kafa yormayan biri. Ferhunde geçmişe takıktı, İpek’in maddiyatla işi yok.
Dolunay Soysert: Rüya duygusal, kozası, hayalleri olan bir kadın. Bazı olaylardan sonra nevrotik bir karakter haline geliyor. Duygusallık asabiyet ve isyankârlık olarak ortaya çıkıyor. Herkes iyi ve herkes kötü bu oyunda. En iyisi bile aklından kötülük geçirir.
Selen Uçer: Neslihan çağrı merkezinde çalışan, başından kötü bir evlilik geçmiş, diğerlerine göre daha orta sınıf bir kadın. Bildiği tek şey çalışmak. Erkekleri çözmüş değil ama daldaki üzümü toplamayı biliyor.
■ Kadınlar ne ister?
D.Ç.: Güvenmek ister. Bir şey eksik, herkes stresli. Yanındakinin elini tuttuğunda “Oh be” demek ister. Ben anlaşılmak da isterim.
D.S.: Ben çok talepkâr bir kadınım, bir sürü şey isterim ama her şeyden önce sevgi isterim. Sevgi doğru hareket ettirir. Çok klişe biliyorum ama önemli.
S.U.: Kadın anlaşılmak, duyulmak ister. Türkiye’de kadın rolleri hep kötü. İçlerini görmüyoruz.
■ Oyunda “Bir rüzgâr eser hayatın değişir” gibi bir replik var. Size de oldu mu böyle bir şey?
D. Ç.: Biri girer hayatıma, bir kitap okurum; hayatım değişir. Hayatım rüzgârlarla dolu benim.
D.S.: Bilmeden yaşamış olabilirim. Hayatın matematiği var, ben bunu çok seviyorum. Sliding Doors filmi gibi. “Olsaydı”yı bilmiyorum.
S.U.: Yaşadım, şu an da yaşıyorum. Dizilerimiz farklı zamanlarda başladı ama yakın zamanlarda bitti. Hepimiz için yeni bir dönem bu. ‘Cam’ı açtık bakalım içeri giren rüzgâr ne yapacak?
Habertürk