Cocukların masum dünyası

Gülümse

Daimi Üye
Katılım
28 Şubat 2009
Mesajlar
3.793
Tepki
7.105
Puan
113
Konum
istanbul
bebek-004.gif

Çocukluk sıcaktan bunaldığında nerede olursan ol üstünü başını çıkarıp, kenara bir yere atmaktır. Ayakkabılarını fırlatıp bir kenara, çıplak ayak taşlara basmaktır. Hiçbir şeyi kafaya takmadan içinden geldiği gibi davranmak, büyüklerin sana güldüğünde utanıp ağlamaktır. Restoranda tabağındakii yemekleri mıncıklamak, masalara çıkmak ya da masa altına girip, sandalyelerin arasında konuşlanıp, büyüklerin ayağını gıdıklamaktır.

Çocukluk büyükannenin evindeki koltuk minderlerinden çadır yapmak ve içine girip o küçücük alandayken büyük bir müteahhit edasıyla mağrur, evindeymişsin gibi hissetmek ve mutlu olmaktır.

Çocukluk en sevdiğin arkadaşının evine ziyarete gittiğinde saatlerce oyuncaklarla oyunlar oynamak, bazen onunla saç saça, baş başa girmek; sonra ağlayıp, birbirine sarılıp barışmak ve gitme vakti geldiğinde seslenen annene cevap vermeden arkadaşınla birlikte saklanıp, hiç sesini çıkarmadan babanın seni bulamayacağını sanmaktır.

Çocukluk evde oynanan saklambaçta ablanı ebe yapıp, kıkır kıkır gülerek saklanırken perdenin arkasında ayaklarının göründüğünü bilmemek, koltuğun arkasında çöktüğünde poponun havada kaldığını düşünememektir.

Çocukluk ağabeyinin arkadaşlarıyla takılmanın gururunu okşamasıdır. Onlar önden koşarken arkadan 'Beni bekleyin!' diye bağırıp, seni takmadıkları halde kendini göstermeye çalışmaktır. Ama sonunda kendini kabul ettirmektir de...

Çocukluk baban traş olurken 'Ben de olucaaam!' diye banyoya koşup, jiletin ters tarafıyla olmayan sakallarını traş etmektir.

Çocukluk komşu teyzenin evindeki çiçekleri koparıp, kötü bir şey yaptığını onun tepkisinden anlamaktır. O mekanı bir an önce terk etmenin yolunu anında bulup, kaçmaktır.

Çocukluk yuva öğretmeninin göğsüne yapıştırdığı yemek tablosunda işaretlediği yemediğin yemeğin '-' işaretini, kurşun kaleminle '+' ya çevirerek anneni kandırdığını sanmaktır.

Bütün çikolata ve şekerlemelerden önünde dağ yapıp, o dağı yerle bir etmek istemektir...

Bir şeyi yapmak isteyip başaramadığında sinirlenip, hırslanıp; baban yardım ettiğinde de 'Ben yapacaktım, neden sen yaptın?' diye hıçkırıklara boğulmaktır.

Çocukluk hiç durmadan konuşmak, hiç durmadan soru sormaktır. Kelimeleri yarım yamalak söylerken büyüklerin içinin eridiğini, keyfinin yerine geldiğini, ruhunun beslendiğini, dertlerinden uzaklaştığını bilmemektir.

Çocukluk geceleri karanlıktan korkmaktır. Gölgelere anlam yüklemek, 'Cadı'dan korkmaktır, o her neyse...

Çocukluk bitmeyen bir enerjidir. Adamı yorar, ama yokluğu hissedilir.

Çocukluk biraz da bencilliktir, kendi keyfini düşünmek, sadece kendi çıkarlarını önemsemektir. Ancak, ömrünün en naif döneminde olunmasına rağmen 'gerçek sevgi'yi kimin verdiğini bilmektir. En pahalı, en popüler oyuncakları kim verirse versin; onu taşıyan, iliğiyle, kanıyla, sütüyle besleyen; uykusuzluğa ve yorgunluğa alışmış annesine bağlı ve bağımlı olmaktır.
Onun kollarında huzurla uyumaktır...Başı sıkıştığında 'Anneeee!' diye mızmızlanmaktır.

Çocuklarını canı gibi sevip sakınan, onları büyük emeklerle büyüten, özveri ve fedakarlık gösteren ebeveynlerin çocuklardan tek beklediği şey sevgidir. Bir gülücük, bir kucak tüm yorgunluğunu unutturur insana; bir öpücüğü ömre bedeldir...

Tüm yavrularımızı Allah melekleriyle korusun...

Aydan Tümay

bebek-072.gif


 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst