Çocuklara anlatılabilecek dini hikayeler

ilk_nur

Daimi Üye
Katılım
9 Aralık 2009
Mesajlar
32.413
Tepki
37.064
Puan
113
Konum
.....
çocuklara dini en güzel şekilde öğretmek bizim görevimiz..onların yaşamından biz sorunluyuz bi ömür boyu...çünkü bizim attığımız temeller üzerine yetişiyorlar...onlara arada dini hikayeler anlatmalıyız...bu şekilde dini biraz daha iyi kavrayabilirler...

Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu. \"Gel seni camiye götüreyim\", dedim. \"Bugün Cuma biliyorsun.\" \"Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun,\" dedi. \"Biliyorum ama,sebebini gerçekten merak ediyorum.\" \"Ne bileyim olmuyor işte, dedi. Hem pantolonumun ütüsü bozulup, dizleri çıkar diye endişe ediyorum.\" Gayri ihtiyari gülmeye başladım. \"Herhalde şaka yapıyorsun,\" dedim. \"Bunun için cami terk edilir mi?\" \"Ciddi söylüyorum,\" dedi. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin.\" Gerçekten öyleydi. Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı. \"Peki, dedim. Hayatında hiç camiye gitmedin mi?\" \"Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim,\" dedi. Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum. Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti. Daha sonra el sıkışıp ayrıldık. Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra,kendisinin camide olduğunu söylediler.Hemen gittim. Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı. Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle: \"Hani, dedim.Camiye gelmeyecektin?\" Hiç sesini çıkarmadı. Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu. \"HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR.
 
OP
ilk_nur

ilk_nur

Daimi Üye
Katılım
9 Aralık 2009
Mesajlar
32.413
Tepki
37.064
Puan
113
Konum
.....
Büyük bir ilim adamı olan Ebu Hanife aynı amanda kumaş ticaretiyle uğraşan bir esnaftı.Bir akşam üzeri dükkanına iki müşteri geldi.Kumaş toplarından birini beğendiler;fakat kumaşları ancak sabah alabileceklerini,parasınıda sabah ödeyeceğini söyleyerek ayrıldılar. Sabah olunca dükkana erkenden gelen başka bir müşteri tezgahın üzerindeki kumaşı beğendi ve almak istedi.Ebu Hanife,(Bu kumaş satıldı.Siz başka bir kumaşa bakın.)diyerek adamın isteğini geri çevirdi.Ancak adam o kumaşıiki kat para vererek almak istedi.Ebu Hanife,tekrae(Bu kumaş satıldı) diyerek teklifi reddetti.Müşteri ısrarlıydı ve bu defa kumaşın değerinin üç katı para teklif etti.Bunun üzerine Ebu Hanife,(İsterseniz değerinin yüz katını verin,yinede bu kumaşı size veremem.Çünkü ben bu kumaşı başka müşterilere sattım.,sözümden dönemem.)diyerek adamın isteğini geri çevirdi.
 
OP
ilk_nur

ilk_nur

Daimi Üye
Katılım
9 Aralık 2009
Mesajlar
32.413
Tepki
37.064
Puan
113
Konum
.....
Bir adam yolda yürürken çok susadı.Yol üzerinde bir kuyuya inip su içti.Suyunu içtikten sonrasusuzluktan dili damağına yapışmış bir köpeğin yaklaştığını gördü.Kendi kendisine (Bu köpekde çok susamış.)deyip köpeğe su içirdi.Yüce Allah bu kişinin davranışından memnun kaldı. Hz.Peygamber bu olayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen sahabelerden bazıları: -Ey Allah\'ın resulü,yani bize hayvanlara yaptığımız iylikler için de sevap var mıdır? diye sordular. Peygamberimiz: -Evet,her canlıya yapılan iylikte sevap vardır. diye buyurdu.
 
OP
ilk_nur

ilk_nur

Daimi Üye
Katılım
9 Aralık 2009
Mesajlar
32.413
Tepki
37.064
Puan
113
Konum
.....
Hurmaların yeni yeni olgunlaştığı günlerden birinde, küçük bir çocuk hurma ağaçlarını taşlamaktaymış. Amr isimli sahabinin küçük oğlu Râfi’den başkası değilmiş bu haşarı ve sevimli çocuk… Sonunda, bahçe sahibi onu yakalayıp, hiçbir şey yapmadan doğruca Peygamberimizin huzuruna getirmiş…
Düşünün bir kere sevgili çocuklar. Suçlu olarak Peygamberimizin karşısına çıkarılmak o kadar kolay mı? Gerçekten de Râfi, utancından ne yapacağını şaşırmış, yüzü kızarmış, başını önüne eğmiş. Peygamberimiz onu bu halde görünce hemen gülümsemiş ve Râfi’nin saçlarını okşayarak:

- Yavrucuğum! Niçin hurma ağaçlarını taşlıyorsun, diye sormuş. Râfi, büyük bir utangaçlık içinde, mahcup bir edâ ile, sadece: “Acıkmıştım, Ey Allah’ın Resulü! Karnımı doyurmak istemiştim,” diyebilmiş.

Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz, ipek yumuşaklığındaki tatlı ve sevecen sesiyle: “Bir daha ağaçları taşlama yavrum. Ama istiyorsan, altına düşenleri alıp yiyebilirsin,” diyerek Râfi’yi salıvermiş. Ardından da onun için “Allah’ım bu yavrunun karnını Sen doyur” diye duada bulunmuş.

Böylece Râfi çok rahatlamış… Çünkü, o hem Peygamberimizin duasını, hem de ağaç altına düşen hurmaları yiyebilme iznini almış…
 
OP
ilk_nur

ilk_nur

Daimi Üye
Katılım
9 Aralık 2009
Mesajlar
32.413
Tepki
37.064
Puan
113
Konum
.....
Sevgili çocuklar, Peygamber Efendimiz, kendisine peygamberlik gelmezden önce, Mekke yakınlarındaki Hira isimli mağarada, yüceler yücesi Allah’ı, uçsuz bucaksız evreni ve insanların halini düşünür dururmuş…



Bir gün Cebrail isimli melek Ona, Allah’tan “Oku!” emrini getirmiş… Oysa o günlerde insanlar okumayı terk etmiş, bilgisizlik, başıboşluk ve sorumsuzluk içindeymişler.

Sık sık savaşlar oluyormuş. Kanlar dökülüyor ve insanlar acımasızca öldürülüyormuş. İçki ve kumar, o zamanki insanların vazgeçemediği zararlı ve kötü alışkanlıklardan sadece ikisiymiş…

Özellikle bir kötü âdetleri daha varmış ki, belki de bu, onların en kötü davranışlarıymış. Neymiş bu kötü âdetleri biliyor musunuz? Kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek !...

İşte, merhamet duyguları körelen bu insanların yaptıkları kötülüklere son vermek için Rahman ve Rahim olan yüce Rabbimiz, sevgili Peygamberimizi göndermiş… Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim ile de, kız çocuklarının toprağa gömülmesini, haksız yere adam öldürülmesini, içki içilmesini yasaklamış.

Peygamber Efendimiz özellikle sevgili kızı Hazreti Fâtıma’ya büyük değer vererek insanlara bu konuda da “en güzel örnek” olmuş…

Öte yandan, sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyormuş :“Çocuklarınız size Allah’ın bir armağanıdır.” “Küçüklerimize şefkat göstermeyen bizden değildir” Bu tavsiyeleriyle o, insanlara bu değerli armağana iyi davranmalarını öğütlüyormuş…

Peygamberimiz, İslâm dinin güzelliklerini anlattıkça, insanlar gerçek mutluluğu buluyor ve huzura kavuşuyorlarmış. Tabii ki çocuklar da… Pek çok sahabi , yani “Peygamberimizin arkadaşları ve o dönemde yaşayan Müslümanlar”, çocukluk yıllarında , Peygamberimizle birlikte geçirdikleri o güzel günleri hiç unutmazlarmış.

Onlar çocukluk yıllarının unutulmaz anıları olarak hafızalarında sakladıkları bu güzel günleri, sonraki nesillere hep anlatıp durmuşlardır.

İşte sevgili çocuklar, bu bölümde size anlatacaklarımız, “Asr-ı Saâdet” denilen o “Mutluluk Çağı”ndaki çocukların, Peygamber Efendimizle yaşadıkları güzel hatıralardır.

İslâm tarihinin dönüm noktası olan Hicret, aynı zamanda Müslümanlar için kölelikten kurtuluşun, hürriyete kavuşmanın öyküsüydü… Mekke’den Medine’ye, bu kutlu göçün son yolcuları, sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed -sallallahu aleyhi ve selem- ile yakın dostu Hazreti Ebu Bekir’di…

“Seniyyetül-Veda” denilen tepede Peygamberimizi büyük bir sevinçle karşılayan Medineli’lere sanki dünyalar verilmişti. Çünkü, çeşitli tehlikelere ve sıkıntılara rağmen, sonunda “Rahmet Peygamberi” ulaşmıştı Medine’ye…

En çok sevinen de çocuklardı… Onlar ki, görmeden sevdikleri, sevgisini küçücük kalplerine sığdıramadıkları Peygamberlerine kavuşmuşlardı artık …

Kız-erkek bütün çocuklar, o gün en güzel elbiselerini giyerek Peygamberimizi karşılamışlar ve “Hoş geldiniz, Sevgili Peygamberimiz” diyerek sevgilerini, okuduklarını şiirle, kasidelerle belli etmeğe çalışmışlar.

Onların sevinçle söyledikleri bu sözleri, insanlar nesilden nesile aktarmış durmuşlar. Ne diyormuş biliyor musunuz, Medine’nin sevimli çocukları?:

“Ay doğdu üzerimize

Veda tepelerinden

Şükür gerekti bizlere

Allah’a davetinden.

Ey bizden seçilen elçi!

Yüce bir davetle geldin.

Geldin, Medine’ye şeref verdin.

Ey davetçilerin en hayırlısı !

Hoş geldin, hoş geldin…”

Peygamber Efendimiz, bu coşkulu ve içten ifadeler karşısında duygulanmış. Yanlarına kadar giderek çocuklara şu soruyu yöneltmiş :Beni seviyor musunuz ?

Çocuklar hiç beklemeden ve düşünmeden, hep bir ağızdan: Evet, Seni çok seviyoruz ve Allah’ın Rasulü, cevabını vermişler.

Bunun üzerine Peygamberimiz de şöyle karşılık vermiş : Allah da kalbimi biliyor ya, ben de sizleri çok seviyorum.

Sevgili Peygamberimiz ile Medineli çocuklar arasında kurulan bu sevgi bağı sayesinde, artık mutlu ve huzurluymuş çocuklar… Çünkü onları seven peygamberleri her zaman yanı başlarındaymış…

“Mutluluk Çağı’nın çocukları için Peygamberimiz neredeyse, bereket, bolluk ve çocuklara ikram; ilgi, sevgi ve şefkat hep oradaymış…

Sözgelimi, Peygamber Efendimiz, kendisine sunulan yılın ilk turfanda meyvesini eline alır, önce Allah’a şükürlerle dua edermiş. Ardından, önce sağ, sonra sol gözüne üçer defa sürermiş. Sonra … Sonra ne yaparmış biliyor musunuz? O meyveyi huzurunda bulunan en küçük çocuğa verirmiş.

Yine, çocuklara rastladığında selam verip başlarını ve yanaklarını okşarmış. Onların hatırlarını sorar ve çeşitli şekillerde şakalaşırmış.

İşte, böylesine güzellikler içinde geçiriyormuş günlerini Medine’nin mutlu çocukları…
 
OP
ilk_nur

ilk_nur

Daimi Üye
Katılım
9 Aralık 2009
Mesajlar
32.413
Tepki
37.064
Puan
113
Konum
.....
Sevgili çocuklar, Peygamberimize uzun yıllar hizmet eden Enes’in hatıralarından bahsedeceğim. Peygamber Efendimizle ilk tanışmalarını şöyle anlatıyor. Hazreti Enes :



“Peygamberimiz Medine’ye hicret ettiğinde, ben on yaşındaydım. Annem elimden tutarak beni Peygamberimizin yanına götürdü ve :

- Ey Allah’ın Resulü, herkes size bir hediyede bulundu. Benim ise size hediye edebileceğim bir şeyim yok. Ancak bu benim oğlum Enes!... Lütfen teklifimi kabul buyurunuz da, oğlum istediğiniz zaman size hizmette bulunsun, dedi. Peygamberimiz de annemin bu isteğini kabul etti…”

Böylece Hazreti Enes, küçük yaşta Peygamberimizle tanışma şerefine ulaşan şanslı çocuklardan biri olmuş… O yüce insana hizmet etmek, Ona yakın olmak ne büyük mutluluk!... Bakın neler anlatıyor Hazreti Enes :

“Peygamberimize on yıl hizmet ettim. Aslında yaptığım işler pek yerli yerinde olmuyordu. Ama buna rağmen Peygamberimiz, bir defacık bile olsa bana vurmadı ve surat asmadı. Beni azarlamadı ve ayıplamadı. Hatta “öf” bile demedi. Hoşuna gitmeyen bir şey için “Niçin böyle yaptın?” diye beni sorguya çekmedi.

Herhangi bir hatalı davranışım için hanımlarından biri “Keşke şöyle yapsaydın” diyecek olsa, hemen : “Bırakın Çocuğu … O Allah’ın dilediğinden başka bir şey yapmamıştır” deyip beni korudu.

Çünkü O, çocuklara karşı insanların en şefkatlisiydi. Hayatımda Peygamber Efendimizin kokusu kadar güzel kokan bir koku koklamadım. Onun elinden daha yumuşak bir ipeğe ve kumaşa dokunmadım.

” O insanların ahlâk bakımından da en güzeliydi… Bir gün beni bir işe yollamıştı… Önce, -çocukluk işte- “Gitmem” diye itiraz ettim. Ancak içimden de Peygamberimizin gönderdiği işe gitmek geliyordu.

Gitmek üzere yola çıktım, fakat sokakta oyun oynayan çocuklara rastlayınca onların yanında oyalandım kaldım. Bir de ne göreyim, Peygamberimiz beni ensemden yakalamasın mı?. Yüzüne baktığımda, gülümseyerek bana: “Enesciğim! Sana söylediğim yere gittin mi?” diye sordu.

Ben de : “Şey … Derhal gidiyorum Efendim,” diyerek cevap verdim. Oyuna daldığım için gideceğim yere gecikmiş, bu yüzden eve de geç kalmıştım. Akşam eve vardığımda annem: “Niçin geç, kaldın?” diye sordu. Ben de : “Peygamberimiz beni bir iş için bir yere yolladı, ama bunu kimseye söyleyemem,” dedim. Bunun üzerine annem: “Aferin oğlum, sakın Peygamberimizin sırrını kimselere söyleme,” diye tembihledi.

Evet sevgili çocuklar… Zannederim, bu önemli öğüte siz de uyarsınız… Siz de Enes gibi güvenilir bir kişi olun ve büyüklerinizin sırlarını başkalarına sakın söylemeyin.
 
OP
ilk_nur

ilk_nur

Daimi Üye
Katılım
9 Aralık 2009
Mesajlar
32.413
Tepki
37.064
Puan
113
Konum
.....
Sevgili Peygamberimiz, Müslüman olsun-olmasın, bütün çocuklara ilgi gösterirmiş. O, Medine’de yaşayan bütün çocuklara hep şefkat ve merhametle davranırmış. Bakın, Hazreti Enes ne anlatıyor :



“Peygamberimize bazı zamanlarda hizmette bulunan bir Yahudi çocuk hastalanmıştı. Birlikte, geçmiş olsun dileğinde bulunmak için onu ziyarete gittik.

Peygamberimiz çocuğun başucunda oturdu ve ona Müslüman olmasını tavsiye etti. Çocuk yanı başındaki babasının yüzüne bakınca, babası : “Peygamber’e itaat et” dedi. Çocuk da hemen Müslüman oldu. Evden büyük bir sevinçle ayrılan Peygamberimizin dilinden şu dualar dökülüyordu: “Benim vasıtam ile bir kişiyi cehennemden kurtaran Ey Rabbim! Sana hamd ü senâlar olsun…”

Evet sevgili çocuklar… İşte Peygamber Efendimiz böyleydi… Bir kişinin Allah’a iman ederek kurtuluşa ermesi, Onu son derece sevindirir, mutlu ederdi…
 
OP
ilk_nur

ilk_nur

Daimi Üye
Katılım
9 Aralık 2009
Mesajlar
32.413
Tepki
37.064
Puan
113
Konum
.....
Sevgili çocuklar, “Mutluluk Çağı”nın, mutlu çocuklarından biri de, sevgili Peygamberimizin evlat edindiği Zeyd’in, Üsâme isimli oğluymuş.



Üsâme de, Peygamber Efendimize yakın olma şerefine ulaşan şanslı ve mutlu çocuklardan biriymiş. Hasan ile aralarında yaş farkı olmasına rağmen, beraberce oynarlar, Peygamberimiz tarafından beraberce sevilirlermiş. Üsâme, Peygamber Efendimizin, onlara karşı sevgi dolu davranışını şöyle anlatıyor:

“Peygamberimiz beni bir dizine, torunu Hasan’ı da diğer dizine oturtur, sonra bizi bağrına basarak kucaklardı. Bizi öptükten sonra şöyle dua ederdi: “Rabbim! Ben bunları çok seviyorum. Bunlara karşı çok merhametliyim. Sen de onlara merhamet eyle…”

Üsâme için Peygamber Efendimiz, “Üsâme en sevdiğim insandır” iltifatında bulunmuş. Bundan dolayı Ashâb-ı Kirâm, ona “Peygamberin sevdiği” anlamına gelen “Mahbûb-i Resûl” diye hitap ederlermiş…

Peygamberimizin Üsâme’ye bir tavsiyesi var ki, bu oldukça önemli, sevgili çocuklar… Bakın ne buyuruyor sevgili Peygamberimiz: “Üsâme! Senin sorumluluğunda olan hayvanlar konusunda aman dikkatli ol! Yoksa kıyamet günü onlar tarafından Allah’a şikayet edilirsin.”

Demek ki sevgili çocuklar, bizim sorumluluğumuzda olan hayvanlardan, mutlaka Allah bizi hesaba çekecektir. O halde, özellikle evcil hayvanlara karşı davranışlarımızda dikkatli olmalıyız. Onların bakımlarına ve beslenmelerine de özen göstermeliyiz.

Üsâme’nin de Peygamberimizle birçok hatırası varmış. Hiç unutamadığı bir anısını şöyle anlatıyor: “Veda Haccı’nda, Arafat’tan Müzdelife’ye inerken Peygamber Efendimiz, Kusva isimli devesine binmişti. Devenin üstünde, Peygamberimizin arkasında kim vardı biliyor musunuz: Ben!..”

Sevgili Peygamberimiz, hakkında dualar ederek, böylesi iltifatlarda bulunduğu Üsâme’yi, üstün nitelikli bir insan olarak yetiştirmişti. Sonunda onu, daha onsekiz yaşında iken, Hazreti Ebu Bekir ve Hazreti Ömer gibi önemli isimlerin bulunduğu orduya komutan tayin etmişti.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst