Çeşitli zorlukları aşarak evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz, evlilik yorgunluğu. İlişkinin belirli dönemlerinde ortaya çıkan bu problemin nedenlerini ve önleme yollarını Uzman Nörolog Mehmet Yavuz anlatıyor
Yüzyıllardır kutsal kurum olarak adlandırılan evlilik, çoğu insanın hayallerini süslerken, kimileri için de ciddi bir korku kaynağı. Çeşitli zorlukları aşarak evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz ise evlilik yorgunluğu. İlişkinin belirli dönemlerinde ortaya çıkan bu problemin nedenlerini ve önleme yollarını Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Nörolog Mehmet Yavuz anlatıyor…
4 bin yıllık toplumsal bir kurum olan evlilik; kimilerinin rüyası kiminin de kabusu. Çoğunluk için gereklilik olan bu kurum, bazı çiftleri zamanla yoruyor ve evlilik hüsranla sonuçlanıyor. Eskiden "şiddetli geçimsizlik" olarak adlandırılan boşanma nedeni günümüzde "evlilik yorgunluğu" denilen evlilik yozlaşması halini aldı ve deyim yerindeyse boşanmalarda moda haline geldi.
Evlilik yorgunluğu ne zaman başlar?
"Aşkım, sevgim bitti, artık heyecanım kalmadı" gibi ifadelerle sonlandırılan evliliklerde biten aslında aşk ve sevgi değil, dostluk ve paylaşımdır. Yapılan araştırmalarda evlilik yorgunluğunun evlendikten 2,5 yıl sonra başladığı ortaya çıktı.
Günümüzde birçok çift aşkı, dostluk ve sevgiye dönüştürebiliyor; bunu beceremeyenlerse soluğu mahkemede alıyor.
En önemli faktör eğitim uyumu
Ekonomik ve fiziksel uyum, yaş uyumu, inanç uyumu ve cinsel uyum gibi benzerliklerin hiçbiri evlilik yorgunluğunu önlemede belirleyici değildir. Çiftlerden biri çok zengin diğeri çok yoksul olabilir ya da biri genç diğeri yaşlı olabilir.
Evlilik yorgunluğunu önleyen en önemli faktör, eğitim uyumudur. Böyle çiftler birbirini anlayabilir, birçok konuyu birlikte tartışıp paylaşabilir ve en önemlisi konuşabilir. Konuşan bir çiftin de çok önemli sorunlar olmadıkça evlilik yorgunluğuna yakalanma riski çok azdır.
Boşanma riskinin en yüksek olduğu dönemler
Evliliklerde boşanma riskinin yüksek olduğu dönemler; ilk bir yıl, daha sonraki altı yıl ve evliliğin 20'nci yılıdır. Ani evliliklerde, nişanlılık dönemi geçirenlere göre ilk yıl boşanma riski daha fazladır. Aniden evlenenler birbirlerini aynı evde yaşamaya başlayınca tanırlar ve uyumlu olmamaları halinde ilk bir yıl içinde boşanırlar genelde.
Uzun süre flört etmek önemli
Görücü usulü ile bir süre nişanlı kalıp evlenenlerin ilişkileri aile büyüklerinin seçimleri ve tecrübeleri ile şekillendiği için flört evliliğine göre biraz daha sağlam olabilir. Bu noktada çiftler arası sorunlarda aile büyüklerinin hemen devreye girip arabuluculuk yapması önemli bir faktördür. 20'nci yıldan sonra boşanmalarda görücü usulü evlilik ve flört evliliği arasında sayısal açıdan bir fark yoktur.
Teknoloji evliliği yoruyor
Günlük hayatımızı kolaylaştıran teknoloji, özel hayatımızı tehlikeye atıyor. Çok odalı evler, yazlıklar, kışlıklar, farklı televizyon ve bilgisayarlar, çiftleri birbirinden koparıyor ve yalnızlaştırıyor. Bunlar duygusal yönden kopma ve ayrışmalara neden oluyor. Teknolojik imkanların daha az kullanıldığı kırsal kesimlerde boşanma olaylarının nadir görülmesini de buna bağlayabiliriz.
Akraba ve komşu ziyaretleri ilişkiyi canlı tutuyor
Akraba ziyaretleri ve komşuluk ilişkileri evliliği sürekli dinamik tutarak yorgunluğa engel olabiliyor. Haftada en az iki defa akraba ya da komşu ziyaretinde bulunanlarda, evlilik yorgunluğu riski azalıyor.
Bu ziyaretler hem eşler arasında paylaşımı artırır hem de monotonluğu yok eder. Evlerinde hizmetçi ya da bakıcı olanlarda da olmayanlara göre boşanmalar daha fazla görülür. Yemek sonrası çay-kahve sohbetleri evliliği pekiştirir
Olumlu düşünmek evliliği sağlamlaştırıyor
Karşılıklı empati de evlilik yorgunluğunu önleyen önemli faktörlerden biridir. Kendini eşinin yerine koyarak hareket etmek çoğu zaman sorunların başlamadan çözümlenmesi ile sonuçlanır.
Psikolojide "kendini gerçekleştiren ön kabul" yasasına göre, bir insanın herhangi bir konuda ön yargısı varsa, bir müddet sonra ön kabul oluşan yasa kendini gerçekleştirmeye başlar. Örneğin, "Eşime güvenmiyorum, beni aldatabilir" düşüncesine sahip bir eşin güvensizliği, bir süre sonra davranışlarına yansıyabilir ve bu da ilişkiyi boşanmaya sürükler. Psikolojideki bu yasanın bir diğer adı da "kuantum olumsuzlama"dır.
Bunun tersine "Eşim beni aldatmaz" düşüncesi ile duygularını yansıtan kişi kuantum olumlama ile evlilik bağlarını sağlamlaştırır.
Çiftler birbirini eleştirirken dikkatli olmalı
Evlilik yorgunluğunu önlemek için çiftler eleştiri ve önerileri "sen" odaklı değil "ben" odaklı yapmalıdır. Örneğin, "Bu evin hali ne böyle? Sen ne dağınık bir adamsın!" yerine eş "Ev dağınık olunca kendimi kötü hissediyorum" derse karşı taraf sorumluluk duygusuyla daha hassas hareket edecektir. "Sen" odaklı eleştiriyi direkt kişiliğine yapılmış bir saldırı olarak algılayan eş, bir süre sonra işlerini yine ihmal edecektir.
En az 5 dakika birbirinizi izleyin
Bilimsel bir araştırmada, 100 kişiye karşı cinsten birine 5 dakika süreyle hiç kıpırdamadan bakmaları isteniyor ve şaşırtıcı bir sonuç çıkıyor. Birbirinin yüzüne bakan çiftlerden bazıları aşık olup evlenmeye karar veriyor. Tıpkı bu araştırmadaki gibi her gün en az 5 dakika birbirinizin yüzüne bakın.
Evlilik, canlı bir organizma gibi beslenmeye ihtiyaç duyar. Evlilikte 2,5 yıldan sonra duygusal beslenme minimuma iner. Bunun yerini, duyma, dinleme ve anlama şeklindeki empatik paylaşımcı iletişim alır. Çiftlerin de bunu en iyi şekilde yerine getirmesi gerekir.
Evlilik yorgunluğuna yakalanmamak için neler yapılmalı?
Elinizdekilerin değerini bilin: Sahip olduğumuz birçok şeyin kıymetini kaybettiğimizde anlarız. Sağlığınızın, ailenizin, çocuklarınızın, dostlarınızın değerini bilin. Eşinizle ortak arkadaşlıklar ve dostluklar kurun. Ne yazık ki bazı eşler, yaptıkları her işte mükemmel olmaları gerektiğine inanır ve dolayısıyla bir türlü kendilerini yeterli bulmazlar. Bu tür insanlar kendileriyle barışık olmadıkları ve kendilerinden kapasitelerinin çok üstünde beklentileri olduğu için evliliklerinde de mutlu olamazlar. Hayat düz bir çizgi değildir, inişli çıkışlıdır. Başarı kadar başarısızlıkların da doğal olduğunu kabul etmek gerekir.
Mutluluğunuz için araya hedefler koymayın: Kendinize ev, araba alınca, çocuğumuz olunca ya da başka bir olay gerçekleşince mutlu olacağız gibi hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil uzun bir yolculuktur ve her an yaşanacak bir duygudur.
Her eleştiriye kulak vermeyin: Çevrenizdeki insanların eleştirilerine ve önerilerine göre yaşarsanız, kendiniz için yaşayamazsınız. Bu yüzden hatalarınıza değil, kişiliğinize yönelik eleştirilere kulak vermeyin.
Hatalara duyarlı olmayın: Hiç kimse mükemmel değildir ve hatalar tekrarlanmadıkça görmezden gelinmelidir. Gördüğünüz şeyi söylemezseniz hafızanızdan uçup gider, söylerseniz hafızanızda yer eder. Bu nedenle her olumsuzluğu sözcüklere dökmemek gerekir. Böylece hem çabucak unutursunuz hem de tekrarlanma ihtimali olmayan bir olay için eşinizi incitmemiş olursunuz.
Evliliğinize zaman ayırın: Eşlerin tüm zamanlarını birlikte geçirmeleri özellikle çalışan ailelerde neredeyse imkansızdır. Çiftler, evde olsun dışarıda olsun akşam yemeklerini birlikte yemeye gayret göstermeli, pazar sabahları hep beraber uzun kahvaltı keyifleri yapmalıdır. Akşam yemekleri haftada ikiden aza indiğinde tehlike başlamış demektir. Ayda birkaç kez konsere, sinemaya, tiyatroya bu da olmazsa pikniğe gidilmeli, seyahatlerden eşlere hediyelerle dönülmelidir.
Başkalarına yardım edin: Yardıma muhtaç insanlara birlikte destek olmaya çalışmak, birliktelik duygusunu pekiştirir. Bu da beraberliğe takım ruhu kazandırarak ilişkinin doğru çizgide ilerlemesini sağlar.
Birlikte hobiler edinin: Çeşitli spor ya da sanat dallarında ortak zevklere yönelmek evliliği güçlendirir.
İdeal bir ilişkiye kavuşmak için sihirli değneğe ihtiyacınız yok. Sizin için küçük, ama ilişkiniz için büyük adımlar atmayı deneyin.
Partnerinizi ne kadar iyi tanıyorsunuz?
Eşiniz ya da sevgiliniz hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunuzu öğrenmek için Pudra.com’un hazırladığı testi çözün!
Evlilik aşkı öldürür mü?
Pek çok kişinin aksine biz “hayır” diyoruz. Ama gerekli koşulları yerine getirdiğiniz sürece…
İlişkide dengeler üzerine
İlişkinizde bazı şeyleri ‘az’ veya ‘çok’ yaşamak yerine denge kurmayı başarabilmek, uzun vadeli ilişkinin sırrıdır.
Alintidir......
Yüzyıllardır kutsal kurum olarak adlandırılan evlilik, çoğu insanın hayallerini süslerken, kimileri için de ciddi bir korku kaynağı. Çeşitli zorlukları aşarak evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz ise evlilik yorgunluğu. İlişkinin belirli dönemlerinde ortaya çıkan bu problemin nedenlerini ve önleme yollarını Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Nörolog Mehmet Yavuz anlatıyor…
4 bin yıllık toplumsal bir kurum olan evlilik; kimilerinin rüyası kiminin de kabusu. Çoğunluk için gereklilik olan bu kurum, bazı çiftleri zamanla yoruyor ve evlilik hüsranla sonuçlanıyor. Eskiden "şiddetli geçimsizlik" olarak adlandırılan boşanma nedeni günümüzde "evlilik yorgunluğu" denilen evlilik yozlaşması halini aldı ve deyim yerindeyse boşanmalarda moda haline geldi.
Evlilik yorgunluğu ne zaman başlar?
"Aşkım, sevgim bitti, artık heyecanım kalmadı" gibi ifadelerle sonlandırılan evliliklerde biten aslında aşk ve sevgi değil, dostluk ve paylaşımdır. Yapılan araştırmalarda evlilik yorgunluğunun evlendikten 2,5 yıl sonra başladığı ortaya çıktı.
Günümüzde birçok çift aşkı, dostluk ve sevgiye dönüştürebiliyor; bunu beceremeyenlerse soluğu mahkemede alıyor.
En önemli faktör eğitim uyumu
Ekonomik ve fiziksel uyum, yaş uyumu, inanç uyumu ve cinsel uyum gibi benzerliklerin hiçbiri evlilik yorgunluğunu önlemede belirleyici değildir. Çiftlerden biri çok zengin diğeri çok yoksul olabilir ya da biri genç diğeri yaşlı olabilir.
Evlilik yorgunluğunu önleyen en önemli faktör, eğitim uyumudur. Böyle çiftler birbirini anlayabilir, birçok konuyu birlikte tartışıp paylaşabilir ve en önemlisi konuşabilir. Konuşan bir çiftin de çok önemli sorunlar olmadıkça evlilik yorgunluğuna yakalanma riski çok azdır.
Boşanma riskinin en yüksek olduğu dönemler
Evliliklerde boşanma riskinin yüksek olduğu dönemler; ilk bir yıl, daha sonraki altı yıl ve evliliğin 20'nci yılıdır. Ani evliliklerde, nişanlılık dönemi geçirenlere göre ilk yıl boşanma riski daha fazladır. Aniden evlenenler birbirlerini aynı evde yaşamaya başlayınca tanırlar ve uyumlu olmamaları halinde ilk bir yıl içinde boşanırlar genelde.
Uzun süre flört etmek önemli
Görücü usulü ile bir süre nişanlı kalıp evlenenlerin ilişkileri aile büyüklerinin seçimleri ve tecrübeleri ile şekillendiği için flört evliliğine göre biraz daha sağlam olabilir. Bu noktada çiftler arası sorunlarda aile büyüklerinin hemen devreye girip arabuluculuk yapması önemli bir faktördür. 20'nci yıldan sonra boşanmalarda görücü usulü evlilik ve flört evliliği arasında sayısal açıdan bir fark yoktur.
Teknoloji evliliği yoruyor
Günlük hayatımızı kolaylaştıran teknoloji, özel hayatımızı tehlikeye atıyor. Çok odalı evler, yazlıklar, kışlıklar, farklı televizyon ve bilgisayarlar, çiftleri birbirinden koparıyor ve yalnızlaştırıyor. Bunlar duygusal yönden kopma ve ayrışmalara neden oluyor. Teknolojik imkanların daha az kullanıldığı kırsal kesimlerde boşanma olaylarının nadir görülmesini de buna bağlayabiliriz.
Akraba ve komşu ziyaretleri ilişkiyi canlı tutuyor
Akraba ziyaretleri ve komşuluk ilişkileri evliliği sürekli dinamik tutarak yorgunluğa engel olabiliyor. Haftada en az iki defa akraba ya da komşu ziyaretinde bulunanlarda, evlilik yorgunluğu riski azalıyor.
Bu ziyaretler hem eşler arasında paylaşımı artırır hem de monotonluğu yok eder. Evlerinde hizmetçi ya da bakıcı olanlarda da olmayanlara göre boşanmalar daha fazla görülür. Yemek sonrası çay-kahve sohbetleri evliliği pekiştirir
Olumlu düşünmek evliliği sağlamlaştırıyor
Karşılıklı empati de evlilik yorgunluğunu önleyen önemli faktörlerden biridir. Kendini eşinin yerine koyarak hareket etmek çoğu zaman sorunların başlamadan çözümlenmesi ile sonuçlanır.
Psikolojide "kendini gerçekleştiren ön kabul" yasasına göre, bir insanın herhangi bir konuda ön yargısı varsa, bir müddet sonra ön kabul oluşan yasa kendini gerçekleştirmeye başlar. Örneğin, "Eşime güvenmiyorum, beni aldatabilir" düşüncesine sahip bir eşin güvensizliği, bir süre sonra davranışlarına yansıyabilir ve bu da ilişkiyi boşanmaya sürükler. Psikolojideki bu yasanın bir diğer adı da "kuantum olumsuzlama"dır.
Bunun tersine "Eşim beni aldatmaz" düşüncesi ile duygularını yansıtan kişi kuantum olumlama ile evlilik bağlarını sağlamlaştırır.
Çiftler birbirini eleştirirken dikkatli olmalı
Evlilik yorgunluğunu önlemek için çiftler eleştiri ve önerileri "sen" odaklı değil "ben" odaklı yapmalıdır. Örneğin, "Bu evin hali ne böyle? Sen ne dağınık bir adamsın!" yerine eş "Ev dağınık olunca kendimi kötü hissediyorum" derse karşı taraf sorumluluk duygusuyla daha hassas hareket edecektir. "Sen" odaklı eleştiriyi direkt kişiliğine yapılmış bir saldırı olarak algılayan eş, bir süre sonra işlerini yine ihmal edecektir.
En az 5 dakika birbirinizi izleyin
Bilimsel bir araştırmada, 100 kişiye karşı cinsten birine 5 dakika süreyle hiç kıpırdamadan bakmaları isteniyor ve şaşırtıcı bir sonuç çıkıyor. Birbirinin yüzüne bakan çiftlerden bazıları aşık olup evlenmeye karar veriyor. Tıpkı bu araştırmadaki gibi her gün en az 5 dakika birbirinizin yüzüne bakın.
Evlilik, canlı bir organizma gibi beslenmeye ihtiyaç duyar. Evlilikte 2,5 yıldan sonra duygusal beslenme minimuma iner. Bunun yerini, duyma, dinleme ve anlama şeklindeki empatik paylaşımcı iletişim alır. Çiftlerin de bunu en iyi şekilde yerine getirmesi gerekir.
Evlilik yorgunluğuna yakalanmamak için neler yapılmalı?
Elinizdekilerin değerini bilin: Sahip olduğumuz birçok şeyin kıymetini kaybettiğimizde anlarız. Sağlığınızın, ailenizin, çocuklarınızın, dostlarınızın değerini bilin. Eşinizle ortak arkadaşlıklar ve dostluklar kurun. Ne yazık ki bazı eşler, yaptıkları her işte mükemmel olmaları gerektiğine inanır ve dolayısıyla bir türlü kendilerini yeterli bulmazlar. Bu tür insanlar kendileriyle barışık olmadıkları ve kendilerinden kapasitelerinin çok üstünde beklentileri olduğu için evliliklerinde de mutlu olamazlar. Hayat düz bir çizgi değildir, inişli çıkışlıdır. Başarı kadar başarısızlıkların da doğal olduğunu kabul etmek gerekir.
Mutluluğunuz için araya hedefler koymayın: Kendinize ev, araba alınca, çocuğumuz olunca ya da başka bir olay gerçekleşince mutlu olacağız gibi hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil uzun bir yolculuktur ve her an yaşanacak bir duygudur.
Her eleştiriye kulak vermeyin: Çevrenizdeki insanların eleştirilerine ve önerilerine göre yaşarsanız, kendiniz için yaşayamazsınız. Bu yüzden hatalarınıza değil, kişiliğinize yönelik eleştirilere kulak vermeyin.
Hatalara duyarlı olmayın: Hiç kimse mükemmel değildir ve hatalar tekrarlanmadıkça görmezden gelinmelidir. Gördüğünüz şeyi söylemezseniz hafızanızdan uçup gider, söylerseniz hafızanızda yer eder. Bu nedenle her olumsuzluğu sözcüklere dökmemek gerekir. Böylece hem çabucak unutursunuz hem de tekrarlanma ihtimali olmayan bir olay için eşinizi incitmemiş olursunuz.
Evliliğinize zaman ayırın: Eşlerin tüm zamanlarını birlikte geçirmeleri özellikle çalışan ailelerde neredeyse imkansızdır. Çiftler, evde olsun dışarıda olsun akşam yemeklerini birlikte yemeye gayret göstermeli, pazar sabahları hep beraber uzun kahvaltı keyifleri yapmalıdır. Akşam yemekleri haftada ikiden aza indiğinde tehlike başlamış demektir. Ayda birkaç kez konsere, sinemaya, tiyatroya bu da olmazsa pikniğe gidilmeli, seyahatlerden eşlere hediyelerle dönülmelidir.
Başkalarına yardım edin: Yardıma muhtaç insanlara birlikte destek olmaya çalışmak, birliktelik duygusunu pekiştirir. Bu da beraberliğe takım ruhu kazandırarak ilişkinin doğru çizgide ilerlemesini sağlar.
Birlikte hobiler edinin: Çeşitli spor ya da sanat dallarında ortak zevklere yönelmek evliliği güçlendirir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
İdeal bir ilişkiye kavuşmak için sihirli değneğe ihtiyacınız yok. Sizin için küçük, ama ilişkiniz için büyük adımlar atmayı deneyin.
Partnerinizi ne kadar iyi tanıyorsunuz?
Eşiniz ya da sevgiliniz hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunuzu öğrenmek için Pudra.com’un hazırladığı testi çözün!
Evlilik aşkı öldürür mü?
Pek çok kişinin aksine biz “hayır” diyoruz. Ama gerekli koşulları yerine getirdiğiniz sürece…
İlişkide dengeler üzerine
İlişkinizde bazı şeyleri ‘az’ veya ‘çok’ yaşamak yerine denge kurmayı başarabilmek, uzun vadeli ilişkinin sırrıdır.
Alintidir......