Böbrek hastalıkları

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
9EAF9F79CC38FD4280573700r.jpg


BÖBREK HASTALIKLARI SİNSİCE İLERLER

Böbrek hastalıklarının çoğu bilinenin aksine son derece belirtisiz ve ağrısız seyreder. Halk arasında genel olarak idrarın kanlı gelmesi, idrar yaparken yanma ve acıma, belin iki veya tek tarafında yan ağrıları böbrek hastalığı belirtisi olarak bilinir. Böbreklerin işlevlerinin azalması veya kaybolması, ani başlangıçlı (akut) veya yıllar içerisinde sessizce (kronik) oluşabilir. Kandaki atık maddelerin atılamayıp birikmesi sonucu bütün organları etkileyen ve komaya kadar gidebilen bir zehirlenme tablosu meydana gelir.

Bunların oluşturacağı klinik belirti ve bulgular ise hastalığı oluşturan etmene göre farklılıklar gösterir. İdrar yollarında akımın engellenmesi ve iltihaplanma dışında böbrek hastalıklarında ağrı sık görülmez. Buna karşılık bulantı, kusma, halsizlik, iştahsızlık, inatçı kaşıntı, çok su içme, günlük idrar miktarında azalma veya aşırı miktarda idrar yapma, cildin sarımsı-kahverengi renk alması, çabuk yorulma, çarpıntı, nefes darlığı, işitme zorluğu veya sağırlık, ani ve sürekli tansiyon yükselmeleri, göz kapaklarında ve ayaklarda daha belirgin olmak üzere tüm vücutta su birikmesi (ödem), sık idrara çıkma, ağrılı idrar yapma, kanlı idrar, bulanık idrar, gece birden fazla idrara kalkma, kişilik değişiklikleri ile başlayan saldırganlık, bilinç bulanıklığı ve komaya kadar uzanan şuur ve davranış değişiklikleri, havale geçirme (konvülsiyon), özellikle çocuklarda gece idrar kaçırmaları ve gelişme gerilikleri saptanabilir.

KLİNİK BULGULARA DİKKAT EDİLMELİ
Yukarıda belirtilen bulguların büyük bir kısmı başka hastalıklarda da rastlanır. Bu sebeple bu bulguların başka hastalıklardan değil de böbrekten kaynaklandığının ilgili hekimlerce tetkik edilmesi gerekir. Bir böbrek hastalığına işaret eden klinik bulgular ise anemi, yüksek tansiyon, ödem, idrarın bol fakat yoğunluğunun düşük bulunması, idrarda kan ve iltihap hücreleri ve protein saptanması, kanda kan üre ve kreatinin değerlerinin yüksek bulunması, kan albumin düzeyinin düşük bulunması, ürik asit yüksekliği, kanın çökme hızının derinin kuruması ve renk değişimi gibi muayene bulgularına rastlanır.

BÖBREK HASTALIKLARININ BAŞLICALARI
* Akut veya kronik böbrek iltihabı olarak bilinen nefritler
* Taş hastalıkları
* Ailesel kistik hastalık
* İdrar yolları iltihapları
* Tümörleri
* İdrar yollarının daralması veya tıkanması (prostat büyümesi)
* Kalıtımsal bazı böbrek hastalıkları
* Damarsal böbrek hastalıkları
* Romatizmal hastalıklar sonucu oluşan böbrek hastalıkları
* Viral Hepatit (B,C) ve diğer enfeksiyonlara bağlı oluşan böbrek hastalıkları
* Hipertansiyon ve Diyabet (şeker) Hastalığı gibi sistemik hastalıklara bağlı böbrek hastalıkları
* İlaçlara bağlı oluşan böbrek hastalıkları
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Taş tedavisi

Böbrek taşlarının çoğu kendiliğinden düşme eğilimindedir. Tüm idrar yolu taşlarının yaklaşık yüzde 80'i ilaçla düşer..



Taşın düşmesini etkileyen en önemli faktör taşın büyüklüğüdür. 4 mm'nin altında taşın düşmesi beklenirken, 6 mm'nin üzerindeki taşlara müdahale gereklidir. Ayrıca taşların şekli ve idrar yolundaki yerleşimi de düşmeyi etkileyen önemli faktörlerdir. Taş düşürme yöntemleri:

1)- Kendiliğinden ya da ilaç yardımıyla taşın düşürülmesi, 2-) Şok dalgası ile taşları kırmak):
Bir odaktan çıkan şok dalgaları taşın üzerine yönlendirilerek taş kırılır. X-ray ve ultrason ile odaklama yapan ESWL cihazları mevcuttur. Kırılan taş parçaları idrar yoluyla vücuttan atılır. ESWL bütün taşlarda başarı sağlayamaz. Başarı taşın cinsine, sertliğine, büyüklüğüne ve idrar yolunda yerleştiği yere göre değişir. Tek bir seansta kırılabilen taşlar olabileceği gibi tekrarlayıcı seanslara da ihtiyaç duyulabilir. ESWL seansı sırasında rahatsızlık hissi ve ağrı duyulabilir. Bu nedenle tedavi öncesi ağrı kesiciler kullanılır. İşlem sonrasında çoğunlukla hastanede kalınmaz.

3-) Minimal invaziv girişimler:
Bu girişimlerde amaç üriner sistemi tehdit eden taştan kurtulmayı sağlamak ve hastanın en kısa zamanda günlük hayata dönmesini sağlamaktır. Perkütan nefrolitotomi ve Üreterolitotripsi bu grupta yer alan girişimlerdir. Taş, uygulanan tedaviye rağmen düşmüyorsa, düşmeyecek boyutlarda ise, idrar yolunda idrarın akmasını engelleyecek engelleyecek tam bir blok oluşturuyorsa, tekrarlayıcı idrar yolu enfeksiyonuna yol açıyorsa, böbreklerde hasara yol açmışsa girişim gereklidir. Önceleri, taş için açık cerrahi yapılırken artık günümüzde minimal invaziv girişimler diye adlandırılan yeni yaklaşım mevcuttur. Bu girişimlerde amaç, en kısa zamanda hastalığın ortadan kaldırılması ve hastanın en erken dönemde günlük hayatına dönmesini sağlamaktır. Minimal invaziv girişimlerde hasta erken dönemde normal yaşamına döner. Özellikle böbreğin alt havuzcuklarına yerleşen taşlarda ve büyük boyutlu taşlarda ESWL'nin başarısı önemli ölçüde düşer. Üst üreter taşlarının tedavisinde ESWL genellikle ilk tercih edilen tedavi yöntemidir. Ancak 1 cm'den büyük üreter taşlarında ESWL'nin başarı oranları düşmektedir. Genel kural olarak olarak 1 cm'den büyük üreter taşlarında ve 2 cm'den büyük böbrek taşlarında endokopik girişimler daha yararlı olmaktadır.
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Her yaşta görülebilir

Böbreklerde kalıcı hasara yol açan idrar yolu enfeksiyonları hamilelerde düşük ve erken doğuma neden oluyor.



İdrar Yolu Enfeksiyonları
İdrar yolları; böbrekler, idrarı böbreklerden idrar torbasına taşıyan üreter, idrarın toplandığı idrar torbası (mesane) ve idrarın dışarı atıldığı üretradan oluşur. Bu sistemin herhangi bir bölümünde başta bakteriler olmak üzere, virüs, mantar ve diğer mikroorganizmaların bulunması durumu idrar yolu enfeksiyonu (İYE) olarak tanımlanır. İdrar yolu enfeksiyonları kendi içinde, daha çok görülen ancak daha az korkulan alt idrar yolu enfeksiyonu (sistit-mesane ve üretranın enfeksiyonu) ve az görülen ancak daha çok korkulan üst idrar yolu enfeksiyonları (pyelonefrit- böbrek ve üreterlerin iltihabı) olmak üzere 2 grupta incelenirler.

* İdrar yolu enfeksiyonlarının genel özellikleri:
Üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra 2. sıklıkla görülür. Oldukça sinsi seyredebilirler. Çocuklukta, her yaş grubunda farklı klinik bulgularla seyrederler. Tekrarlama eğilimi gösterirler, bu durumlarda altta yatan ürolojik bir problemin habercisidirler. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları böbreklerde kalıcı hasar yaparlar. Kalıcı hasara bağlı ileri yaşlarda hipertansiyon, ayrıca gebelerde erken doğum ve düşük gibi sorunlara yol açar. Özellikle ülkemizde kronik böbrek yetmezliğinin en önemli sebebidirler. İdrar yolu enfeksiyonları, çocukluk yaş grubunda genel olarak yeni doğan dönemi hariç her dönemde kız çocuklarında daha sık görülür. Bunun en önemli sebebi kızlarda üretranın daha kısa olmasıdır. Özellikle tuvalet temizliğinde yapılan hatalar kız çocuklarını bu konuda şanssız kılar. Erkek çocuklarda ise sünnet derisi bu konudaki en önemli sorundur. Yeni doğan döneminde her iki cinste eşit oranda hatta erkeklerde daha sık görülmesinin sebebi anatomik patolojilerin bu dönemde kendilerini daha sık belli etmelerindendir. Her yaş grubunda enfeksiyonun lokalizasyonuna göre farklı klinik bulgularla seyreden idrar yolu enfeksiyonlarının birçok bulgusu çoğu zaman hekimin ve ailenin gözünden kaçar. Yaş gruplarına göre idrar yolu enfeksiyonlarında klinik bulgular;

* Yenidoğan ve süt çocuğu:
Vücut ısısının düşmesi, ateş, büyüme geriliği, kusma, ishal, irritabilite, letarji, uzamış sarılık, kötü kokulu idrar, sepsis (kanda mikrop bulunması).

* Oyun çocuğu ve okul öncesi:
Karın ağrısı, kusma, ishal, konstipasyon, anormal işeme paterni, kötü kokulu idrar, ateş ve büyüme geriliği.

* Okul dönemi:
Dizüri (idrar yaparken ağrı), sık idrar, karın ağrısı, anormal işeme paterni, konstipasyon (kabızlık), kötü kokulu idrar, ateş, büyüme geriliği.

* İdrar yaparken ağrı, gün içinde idrara çıkma sayısının artması, karın bölgesinde hassasiyet, ateş, kötü kokulu idrar, sıkışma hissi ve büyüme geriliği.
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Günde 2 litre su



Böbrek taşlarından korunmanın ilk koşulu, günde en az 2 litre su için. Ayrıca çay, kahve, kola tüketini sınırlayın...

***

Günde 2 litre su tüketin

Böbrek taşlarından korunmanın ilk koşulu, günde en az 2 litre su için. Ayrıca çay, kahve, kola tüketini sınırlayın....

Böbrek taşları 20 ile 40 yaş arası daha sık görülür. Erkeklerde daha fazla karşılaşılan bu rahatsızlık idrardaki kalsiyum, oksalat veya ürik asit gibi maddelerin idrarda yüksek miktarda bulunması sonucu oluşur. Bu maddeler kristaller halinde büyüyerek böbrek taşlarını meydana getirirler. Bu taşlar hareket ederek idrar yoluyla atılabilir fakat idrar kanalının herhangi bir yerinde takılarak idrar akışına engel oluşturan taşlar genellikle korkulan şiddetli böbrek ağrılarına sebep olur. Normalde idrarda kristal ve taş oluşumunu engelleyecek bazı kimyasal maddeler vardır fakat bazı insanlarda bu engelleyici mekanizma tam olarak çalışmayabilir. Bu kişilerde taş sorunu tekrar görülebilir.

HİÇ BULGU VERMEYEBİLİR
İdrar yolu taşları hiç bir bulgu vermeyebilir. En sık rastlanan yakınma ve ağrıdır. Karakteristik ağrı kolik diye adlandırılan ve böğür bölgesinden başlayıp öne doğru ilerleyen kasık ve testislere de ilerleyebilen (erkeklerde) ağrılardır. Ağrılar taşın hareket etmesine veya üriner sistemin tıkanmasına bağlı olarak gelişir. Bazen gözle görülebilecek düzeyde idrarda kan görülebilir. Zaman zaman bulantı ve kusma olabilir. Kötü bulanık idrar ve ateş de bu hastalığın belirtileri arasındadır. Hasta şikayetleri belli ölçülerde tanı için yardımcı olabilmektedir. Ayrıca taşın görüntülenmesi gerekir. Bunun için kullanılan yöntemler:
* DÜSG grafisi: Yatarak çekilen karın ve kasık bölgesi röntgeni
* Ultrason
* İ.V.P (İlaçlı böbrek filmi)
* Üriner sistem komputer tomografileri... Böbrek taşları çeşitli kimyasal kombinasyonda olabilirler. En sık görülen kalsiyum taşlarıdır. Kalsiyum taşları sıklıkla okzalat veya fosfat ile kombinasyon halinde bulunurlar. Daha az sıklıkla enfeksiyon taşları ve daha da az oranlarda ürik asit ve sistin taşları görülür.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst