Bir çiçek kurut benim için, bir yaprak, bir kelebek. Şiirler yazılmış bir defter aralığında değil ama, okunmuş bir kitabın, sağlam bir sözünün bittiği yerde olsun. Ünlem işareti’nin altında olsun meselâ. Bir şeyler anlatsın sana bana.
Bir çiçek kurut benim için, bir kelebek. Tozpembe hayallerin burukluğu olsun mesela, olmamışlığı. Ütopyaymış diyelim. Ya da "amma da hevesmiş beee." Kelimeleri dökülsün dudaklarımızdan. Taa sen oralarda, ben buralardayken ve birbirimizden habersiz.
Bir çiçek kurut benim için, bir yaprak, bir kelebek. İsimler koyalım birer birer, doğmamış çocuklarımız farz edip, doğmamış heveslerimiz, olmamış hayallerimiz, yeşermemiş ümitlerimiz. Taa sen oralarda ben buralarda tebessüm edelim geçip giden zamanın arkasından. Saniye saniye an an savrulup dağılsın gülüşlerimiz; Boşluğa bakan gözlerimiz.
Bir çiçek kurut benim için. Sana zambak demeyeceğim. Hani neydi? Bir gölün etrafında olurdu; Nilüfer değil.
Bir çiçek kurut benim için, Bir yaprak bir kelebek. Kelebeğin ömrü gibi biten heveslerimiz olsun, sayfalarca anlatılası, saatlerce konuşulası, konuştukça içilesi ve içip içip sızılası.
Bir nefes kurut benim için, bir yürek, bir emek, bir atışı gibi kalbin.
Bir beni kurut.
Okunmuş bir kitabın,
İyi bir sözünün sonundaki,
Ünlem işaretinde...!