..tebessum..
Daimi Üye
Prof. Dr. Taylan Altuğ, babaların otoriter kimliklerinden sıyrılıp çocuklarını "kendisi" olmalarını sağlayacak şekilde özgür bırakması gerektiğini savunuyor. Taylan'a göre baba-çocuk arasındaki ilişki ancak bu şekilde bağa dönüşebilir ve ancak o zaman Babalar Günü de duygusal ortam yaratır
RÖPORTAJ: MÜJGAN KULLE
BİRİNCİL OLMALI
* Adları Anneler ya da Babalar Günü olduğuna göre kutlanan günün öznesi evlat... Evlat için de biliriz ki anneler önceliklidir hep... Babalar Günü de Anneler Günü'nün yanında çok çok sönük kalır... Sizce bu durum da evlatların doğal yaklaşımıyla mı ilgili?
- Babalar Günü geçmişte olmayan bir gün. Yakın dönemde böyle bir kutlama oluşturma amacıyla kurumsallaştı. Anneler Günü ise bizim için çok özsel, hep birincil durumda. Ve sizin de dediğiniz gibi Babalar Günü oldukça sönük geçiyor Anneler Günü'ne kıyasla.
Çünkü babalar biraz ikincil... Bu da bu özel gününün ikincil derecede değer taşıyan bir gün olarak görülmesine neden oluyor.
Anneler Günü denildiğinde içimizi bir heyecan sarıyor. Bir coşku içinde o güne giriyoruz. Ama Babalar Günü denince böyle bir heyecan ve coşku söz konusu değil.
Burada sorun sevgi ile ilgili. Sevgiyi söz konusu ettiğimizde ilk aklımıza gelen annemizdir. Bu yalnızca bize özgü bir şey de değil aslında. Tüm dünyada böyle. Sevgi yönelimimiz özünde anneye doğru gidiyor. Baba bu yönde geride kalıyor. Bu da otomatik olarak bu özel günün sönük geçmesi demek.
BAĞ KURULMALI
* Babalarla kurulan sevgi bağındaki kopukluğun sebebi ne sizce?
- Genel olarak baba eşittir otorite anlayışı söz konusudur. Ama anne sığınılacak liman. O durumda da yakınlık anne ile kuruluyor.
Böyle günlerde kendilerini kutladığımız kişilerin, aile topluluğu içindeki konumlarını gözden geçirmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Baba dediğimiz kişi ister istemez erkek egemen dünyanın içinde yer alıyor. Dolayısıyla da aile topluluğunda babaya yönelik sevgi ilişkisini engelleyen bir faktör oluşuyor. Baba aileyi şekillendiren otorite demek.
Çocuğun o otorite karşısında anneye doğru yönelimi artıyor.
Tüm derdimizi, sıkıntımızı, mutlu ve mutsuz anlarımızı hep annemize anlatırız. "Babam da var, ona da anlatayım" diye bir şey aklımıza gelmez bir türlü. Çünkü arada bir uzaklık var. 'Mesafe'de baba dediğimiz insanın konumu çok etkili. Evlatlerın hiçbir suçu yok. Babanın yapısıyla alakalı bir durum. Bu yüzden de Babalar Günü Anneler Günü gibi duygusal ve anlamlı gelmez çocuklara...
Bu günde babalar, kendimde ne gibi değişiklikler yapmalıyım ki çocuğumla aramızdaki sevgi bağı güçlensin, diye düşünmeli.
Adım atılmalı
* Anlattıklarınız hemen her Türk ailesinde rastlanan şeyler. Peki bunları kırmak mümkün değil mi?
- Kesinlikle mümkün... Özellikle bu gibi özel günler baba ile olan mesafeyi ortadan kaldırmak için ideal ortam yaratıyor aslında. Hem baba hem çocuk birbirine doğru adım atmalı.
Çocuk babayı her zaman gördüğü şekilde görmemeli, sadece otorite olarak almamalı. İnsan olarak görmeli ve öyle yaklaşmalı. Bu yönde de çekingenlik ya da korku ortadan kaldırılmalı.
Babalardan beklediğim birşey var: Baba denince asık suratlı, sert insan imgesi geliyor akıllara. Mümkün olduğu kadar bu imgenin dışına çıkmalarını öneriyorum.
Tam tersini yapmalılar. Eğer bunun dışına çıkılırsa çocukla baba arasında bir ilişki oluşabilir.
Baba otoritesinin yerini, gözetip kollama, destekleme, teşvik etme almalı. Tabii ilişki aşırı himayeci bir biçime bürünmemeli. Kısacası aile içersinde çocuk özgür bırakılmalı. Çocuk, kendisi olmasını sağlayacak ölçüde özgür bırakılmalı.
Baba çocuğunu tanımalı. Onun bir insan olarak var olduğunu görmeli ve onaylamalı, ona göre davranmalı. Böylece aradaki ilişki bağa dönüşeçektir.
Böylece Babalar Günü ikincil durumdan çıkacaktır.
Onu hatırlayın
* Sizce bir evlat böyle bir günde babasının ruhunu en güzel nasıl okşayabilir?
- Hediyenin maddi anlamı önemli değil. Önemli olan düşünüp küçük de olsa bir hediye vermektir. Önemli olan budur.
'Sevgimi hediyeyle sana iletiyorum' mesajı var burada. Hediyenin cismani varlığı o kadar önemli değil. 'Baba seni hatırlıyorum' demek esas olan