Asla Evlenmemesi Gereken Kişiler

maviboncuk

Daimi Üye
Katılım
3 Ağustos 2010
Mesajlar
25.638
Tepki
16.859
Puan
113
Yaş
35
Konum
bitanemin kalbinden
Evlilik kişiye sorumluluklar yükleyen önemli bir müessese. Evliliğe niyet eden kişinin birçok şeyden fedakârlık yapması gerekiyor. ‘Ben sorumsuzca bildiğim gibi yaşarım’ diyerek evlenenler, eşlerine bir ömür boyu ızdırap çektiriyor.
Her genç, belirli bir yaşa geldikten sonra evlenmek ister. Düşler görülür, hayaller kurulur. Mutluluk kapıda hazır sanılarak beklenir. Beyaz atlı prens ve prenses için dualar edilir. Talih kuşunun konması için gözler yukarılara çevrilir. Oysa, evlilikteki mutluluk ne prensin beyaz atında ne de talih kuşunun kanatları altındadır. O, gencin ruh bedenine uygun elbisenin etekleri arasındadır. İnsan bedeni, giydiği elbisenin içinde rahat etmek ister. Şayet elbise bedenine uymaz, dar veya bol gelirse hemen çıkarır. Mesela, kutuplardaki bir insan altın sırmalarla işlenmiş elbiseyi güzelliğine aldanarak giyse bir müddet sonra çıkarıp atar. Ne kadar eski de olsa kürkünü giyer. Çölde yaşayan insan da sıcaktan bunaldığı için lime lime olan ince elbisesini kürke tercih eder.

Kimileri mükemmel birisiyle evlenir. Fakat ruh bedenine dar veya bol gelir. Rahat edemediğinden “eş” denilen elbiseyi çıkarıp atar. Günümüzde ruh bedenine uygun olmayan elbiseler giyildiği, “kalbe mukabil kalp” seçilmediği için boşanmalar bu denli artmıştır.
Kimler evlilik elbisesi giymemeli?
Meslek âşıkları: Bu kişilerin gözü mesleklerinden başka bir şey görmez. Eve dosyalarla dönerler. Ya da ellerinde telefonla sürekli iş takibinde bulunurlar. “Ben size para kazanıyorum zamanım yok ki sizinle ilgileneyim vb.” diyerek eşlerini ve çocuklarını yalnızlığa iterler.
‘Ben’merkezciler: Onlar “ben” merkezli yaşayan bencil insanlardır. Kendilerinden başka kimsenin mutluluğunu düşünmezler. “Ben rahat edeyim, ben mutlu olayım” diyerek gözlerini hep almaya dikip fedakarlık, şefkat ve merhamet duygularından yoksundurlar.
Büyüyememişler: Bunlar annelerine bağımlıdırlar. Kendilerine ait bir kişilikleri yoktur. Karar mekanizmaları annelerinin elindedir. Şayet her iki tarafın annesi de kötüyse o evlilik yürümez.
Rekabetçiler: Eşlerini hayat arkadaşı, can yoldaşı değil de rakip olarak görürler. Kadın ve erkek ailenin idarecisi olma yarışına girerler. Bu rekabet koşusunda ya eşlerden birisinin kalbi durur ya da eşler, “sen ben” diye saltanat savaşını sürdürüp dururlar.
Kumarbazlar: Bütün paralarını kumara yatırırlar. Eş ve çocuklarını sefalete terk ederler.
Bağımlılar: Bunlar hem paralarını alkol ve maddeye yatırırlar. Hem de eşlerine şiddet uygularlar. Eşlerine şiddet uygulayan erkeklerin yüzde 70′inin sarhoşken bu işi yaptıkları tespit edilmiştir.
Şiddet meraklıları: Her işi şiddete başvurarak yaparlar.
Eşini aldatanlar: Eşlerini devamlı aldatırlar. Bir başka kadına tercih edilmek kadınına ağır darbeler vurur.
‘Para’cılar: Hayatı “rahat yaşayacağım” düşüncesiyle paraya taparlar. Hep gözleri yükseklerdedir. Hiçbir zaman ellerindekilerle yetinmezler.
Bu listeye, tedavisi olmayan, çevresine mutlaka zarar verme potansiyeli bulunan, sürekli müşahede altında olması gereken psiklojik rahatsızlık sahibi kişileri de ekleyebiliriz. Eğer evlenen kişiler bu noktaları dikkate alırlarsa o zaman ne yuvalar yıkılıp, eşler mutsuz olur ne de çocuklar evlilik enkazının altında kalır. Çünkü elbiselerini koruyup kolladıkları gibi eşlerini koruyup kollar onu ebediyen kaybetmek istemezler.
Gülay Atasoy / Zaman Aile Sağlık
 

ayser

Daimi Üye
Katılım
12 Aralık 2009
Mesajlar
6.699
Tepki
7.441
Puan
113
Yaş
69
Konum
Kartepe
Evet bende bencil bir kocanın kahrını çektim tam 34 yıl ne zaman boşanma davası açtım aklı başına geldi.:dertli:
 
G

guzelcem

Misafir
“Ben size para kazanıyorum zamanım yok ki sizinle ilgileneyim vb.” diyerek eşlerini ve çocuklarını yalnızlığa iterler.:alsana::kahve::alsana:bu çok doğru emeğinize sağlık canısı.:eek::hhhhhh:
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst