Son yıllarda dinamik görüntüleme tekniklerinin yardımıyla sadece beyin yapılarının değil
işlevlerinin de renkli resimler ve kliplerle belirlenebilmesi
iki kulağımızın arasındaki 1.350 gramlık et parçasının fiziksel olduğu kadar duygusal alanda da ne denli olağanüstü karmaşık bir yapıda olduğunu bir kere daha ortaya koyuyor.
“Aşka dair” konularda sürpriz sayılacak gelişmelerden bazıları
kadın beyninin gerçekten daha küçük olmakla beraber en az erkek beyni kadar mükemmel olduğunun bunu da gramajdan kaybettiğini “verimli çalışmayla” dengelediğinin gösterilmesi
anatomik yapı olarak
sinir hücresi yoğunlukları
sinirlerarası kimyasal ileticilerin cins ve miktarlarındaki dağılım farklılıkları ve nihayet bilgiyi alma
işleme
depolama ve geri-çağırma konularındaki işlevsel farklılıklar gösterilebilir. Kadınlarla erkeklerin beyni hem yapısal hem işlevsel olarak farklılıklar gösteriyorlar çünkü bazı farklar onların biyolojik olarak üstlendikleri görevleri daha iyi yerine getirmelerini sağlıyor.
İnsanların aşık olacakları ve/veya eş seçecekleri insan hakkında beyinlerinde taşıdıkları şablonların 2 ile 8 yaşlar arasında oluştuğu düşünülüyor. Bu özellikler sadece yakınlarında olan anne
baba
kardeş
bakıcı
akraba
öğretmen
arkadaşlar tarafından değil
sinema
TV
dergi vb kaynaklarda rastladıkları ve etkilendikleri sanal kişilerle de belirleniyor. Beynin derinliklerinde birçok farklı alanda depolanan bu sevgili/eş resmine uygun bir kişiye rastlayınca
şimdi beyinde romantik aşk dediğimiz bir “kimyasal heyelan” ortaya çıkıyor. Basit bir tetiklenme değil bu! İlk etkileri saniyeler
dakikalar içinde (yıldırım aşkı)
daha karmaşık etkileri günler
haftalar içinde beliriyor ve beynimizde – zorlama bir ayırım yaparsak bir çok farklı duygusal ve bedensel olayı harekete geçiriyor. Bunların en önemlileri
otonomik sistemimizi canlandıran dopamin ve noradrenalin salgılarının artması. Testosteron hormonunun artmasıyla artan sex dürtüsünün aksine bunlar
bedensel ve duygusal bir ödüle ulaşma konusunda beynin ve vücudun hedefe kilitlenmesini ve ona ulaşmak için biyolojik anlamda “gaza basmasını” sağlıyor. Kalp atışları hızlanıyor
ateş basmaları
terlemeler oluyor
iştah azalıyor
sevgili dışında herşey ve herkes giderek önem ve açıklık kazanıyor. Konsantrasyon saplantıya varacak düzeylere çıkıyor
uyku kaçıyor
aşık olunan dünyanın en akıllı
güzel
sevimli
iyi huylu bulunmaz hazinesi haline getirilirken bütün olumsuz özellikler beyin tarafından filtreleniyor
çarpıtılıyor ve bastırılıyor. Bu süreç içinde aşık olunana ulaşamama
sadece ulaşma dürtülerini daha da arttırmaya
yanmaya tutuşmaya sebep oluyor. Tahmin edileceği gibi
biyolojik bir sistemin yemeden içmeden uyumadan kısıp ****bolizmasını ve beyin faaliyetlerini tek bir kişide yoğunlaştırması uzun süreli olamaz. Bu noktada iki olasılık var: Birincisi sevgiliye ulaşmak
birlikte olmak
birlikteliği sürdürmek ve bunun sonucu “motorun turunu düşürmek” ikincisi
ilgiyi hastalıklı bir saplantı haline getirmek
yıkıcı ve zarar verici fikirleri giderek arttırmak ve sonunda sevgiliye ve kişiye zarar verecek akıl hastalığı düzeyine vardırmak. Cinayetler
intaharlar
yakmalar
yıkmalar bu aşama ortaya çıkan çaresizliklerin olumlu yoldan çözümlenememsi halidir. Eğer sevgiliye ulaşılırsa beyinde farklı hormonlar
oksitosin ve vazopressin gibi kimyasallar
çiftin “aşkın ateşinden” çıkıp
zamanla “oda ısısında” bir sevgiye
güvene ulaşmalarına
karşılıklı saygı ve bağlılığa ulaşmış bir çift olarak çok uzun yıllar beraber olmalarını sağlıyor. Bütün bu anlattıklarım hem insanlardaki laboratuvar testleriyle
hem de hayvanlar aleminde yaşayan bazı tek eşli hayvanlarda yapılan deneysel yöntemlerle ortaya konmuş bulunuyor.