Anti-aging nedir? - Anti Aging

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113

Antiaging çeşitli organlardaki hücre fonksiyonuna zarar veren etmenlere karşı alınan önlemlerin tümüdür. Çeşitli organlarda farklı derecelerde kendini gösterse de yaşlanma projesi, organizmanın bütün fonksiyonlarını ilgilendir. Bu nedenle her ihtisas alanı anti aging tıbbı ile ilgilenir. Bu nedenle anti-aging; dermatoloji, iç hastalıkları, ****bolizma, beslenme, fizik tedavi ve rehabilitasyon, jinekoloji, psikiyatri, geriatri, estetik plastik cerrahi ve gibi bir çok bilim dalını birden ilgilendirir.
Yaşlanma önlenemeyeceğine göre bunun yavaşlatılması kayıpların oluşmadan önlem alınması anti-aging tıbbın ilk amacıdır. Kalp damar sistemi, beyin fonksiyonları beş duyunun sağlıklı kalabilmesi, hormonal tetkiklerle organların yaşlanmasının olumsuz etkilerinin önlenebilmesi, cinsel yaşamdan, psikolojik bozuklukların önlenmesine kadar geniş bir yelpaze ele alınmalıdır. Bu da yaşlandıktan değil, gençlik dönemlerinden itibaren uygun sağlık tutumları geliştirerek mümkündür.

* Genel vücut sağlığını en yüksek düzeye getirmek ve korumak
* Bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlamak
* Vücuttaki yağ kitlesini azaltıp kas kütlesini güçlendirmek
* Kemik gücünü artırmak
* Vücut kan akimini düzenleyip seker ve kolesterolü sabit tutmak
* Hafıza ve kavrama yeteneğini güçlendirmek
* Uyku problemini en aza indirmek
* Enerji harcama seviyesini yükseltmek, kişinin zinde ve sağlıklı hissetmesini sağlamak
* Sağlıklı bir cilt ve vücut hatları elde etmek

Korunma stratejileri ve erken tarama ve tanı önemlidir. Hastalıkları, hastalık tabloları oluştuktan sonra tedavi etmeye çalışmak etkin bir sağlık tutumu olmadığı gibi sağlığın korunması ve uzun bir yaşam için düzenli sağlık kontrollerinin önemi büyüktür.

Sağlıklı bir yaşlılık, öncesindeki sağlık tutumlarına bağlıdır. Yaşlanmanın olumsuz etkilerini azaltmak, bilince dayalı sağlıklı bir yaşam tarzını benimseyerek olanaklıdır. Bu anlamda anti-aging; periyodik düzenli sağlık kontrolleri, uygun bir beslenme, kişiye uygun egzersiz programlarının yanı sıra serbest radikallerle mücadele amacıyla vitamin, mineral ve antioxidan destekler ile stresle başa çıkmayla ilgilenir .

Kalori kısıtlaması
Kalori kısıtlamasının laboratuar hayvanlarının yaşam sürelerini uzattığı gösterilmiştir. Mantar deneylerinde kalori kısıtlamasının DNA''yı stabil tutan SirT1 deacetylase salglatan SIRT1 genini aktive ettiği ve yaşam süresini uzattığı gösterilmiştir. Yapılan deneylerde, kalori kısıtlaması ile rodentler, balık, örümcek ve diğer hayvanlarda yaşam sürelerinin yüzde 30-50 uzadığı gösterilmiştir. Kalori kısıtlaması ile kilonun sabit tutulması ve fizik egzersiz önerilmektedir.

Fizik egzersiz
ABD''de ölümlerin yüzde 18.1''inde sigara yüzde 16.6''sından kötü diyet ve hareketsizlik sorumludur. Düzenli fizik egzersiz yaşlanma ile birlikte görülen fiziksel, psikolojik ve sosyal gerilemeyi stratejik olarak önleyebilir. Bilimsel veriler, düzenli egzersizin güçlü kemik ve adele sisteminin devamlılığına, koordinasyonun gelişmesine, kilo artışı ve stresin kontrolüne ve kalp krizi ve hipertansiyon riskinin azalmasına yardımcı olduğunu göstermektedir.

Vitamin mineral takviyeleri
Vücuttaki kimyasal reaksiyonların düzenli devamı için ko-faktör olan vitamin ve minerallere ihtiyaç vardır. Serbest radikaller ve oksidasyon hücre hasarına yol açar. Kanser, kalp ve damar hastalıkları, artrit, katarakt gibi bir çok kompleks hastalığın altındaki temel süreç oksidasyondur. Besin ve ilaç destekleriyle enzimlerin fonksiyonel çalışması ve oksijen radikallerinin nötralize edilmesi sağlanabilir. Gerekli makro besleyiciler kalsiyum, fosfor, magnezyum ve sülfürdür. Gerekli mikro besleyiciler ise demir, çinko, bakır, iyot, magnezyum, florid, molibden, kobalt, selenyum ve kromdur.

ALC
Enerjiyi uyaran bir bileşimdir. Kalp kaslarını güçlendirir. Hem normal yaslanan bireylerde hem de Alzheimer hastalarında kavramayı güçlendirdiğine dair kanı vardır. ALC mitokondiriyal fonksiyonu çeşitli şekillerde geliştirdiği için yaşlanmayı yavaşlattığı ortaya çıkmıştır. Mitokondri hücrelerin güç kaynağıdır. Burada bütün hayati süreç için enerji üretilir. Mitokondrial fonksiyonun düşmesinin yaslanmaya neden olduğu artık bilimsel bir gerçektir.

CO enzim Q10
Kardiyovasküler sistemi koruyucu, enerji verici ve anti-kanserojen bir bileşimdir. Biliz Nokow tarafından yapılan bir çalışmada Co enzim Q10 iğnesiyle farelerin ömrü %50 oranında uzatılmıştır. Ucla Sağlık Merkezi''nde yine farelerin maksimum ömrü yüksek Co enzim Q10 dozları sayesinde uzatılmıştır. Her iki çalışmada da Co enzim Q10 verilen farelerin ileriki yaşlarında iyi ve sağlıklı göründükleri açıklanmıştır.

Alfa Lipoic Acid
Antioksidandırr. Alfa lipoic asit yaşlanmayı azaltan etkenlerden biridir. Alfa lipoic asitin kanda glukozun zararını azaltıp yaslanma sürecini yavaşlattığı düşünülmektedir. Diyabetli hastalarda oldukça iyi sonuçlar alındığı gözlenmiştir. Halen fareler üzerinde deneyler yapılmaktadır.

Sistein ve prosistein
Sistein protein sentezinde kullanılan bir sülfür aminoasittir. Romanya''da yapılan yeni bir çalışmada sistein''in laboratuar çalışmalarında yaşamı uzattığı belirlenmiştir. Prosistein ise sisteinin değişik bir seklidir ve daha güvenli olduğuna inanılır. Hem sistein hem prosistein insanin her hücresinde bulunmaktadır ve antioksidan olan Glutathon sentezinde rol alır. Yaşlandıkça Glutathon miktarı düşer.

Lycopene
Lycopene, carotenoit denilen bitki pigment ailesinin bir üyesidir. 600 den fazla değişik karotenoid vardır. Licopene ve karoten bunların arasında en önemli olanlardır. Yaprak, domates ve diğer bitkilere açık rengini veren pigmentlerdir. Lycopene bunların arasında yaşlanmayı önleyici görevinde en önemli maddedir. Lycopen seviyesi yas ilerledikçe düşer. Lycopenin farelerdeki değişik kanser türlerine de iyi geldiği bilinmekte.

Vitamin E
Vitamin E, selenyumun antioksidan aktivitesine yardımcı olan bir maddedir. Selenyumla birlikte bağışıklık fonksiyonunun artmasını sağlar. Vitamin E hem erkekte hem de kadında kalp krizi riskini azalttır, birçok kanser türüne karşı vücudumuzu koruduğu araştırmalar ile desteklenmiştir.

Vitamin B5
Dişi, erkek farelere çok miktarda B5 vitamini vererek yaptıkları araştırma sonucunda farelerin diğer farelere oranla %19 daha fazla uzadıkları ortaya çıkmıştır. Yüksek dozda B5 vitamini verilen fareler soğuk suya atıldıklarında diğer hayvanlara oranla iki kat daha fazla yaşadılar.

Vitamin B6
Vitamin B6 ile beslenen farelerin ömürlerinde %10 artış kaydeden yayınlar mevcut. Birçok yasam sürecinde önemli bir rol oynayan Vitamin B6, aminoasitlerin ****bolizması için gereklidir. Kalp krizi ve inme için koruyucu bir etmendir.

Selenyum
Birçok araştırma sonucunda, selenyumun birçok kanser türüne iyi geldiği ve hatta kanser tedavisinde etkili olabileceği iddia edilmektedir. Toksik yan etkilerinden korunmak için, günlük selenyum alımını düşük tutulması gerekir.

Hydergine
Hem erkeklerde hem kadınlarda hafızayı ve öğrenmeyi artırdığı bilinmektedir. Hydergine beyne kan akışını arttırır dolayısıyla beyne giden oksijen miktarı artar. Beyin hücrelerindeki serbest radikallerin zararı en aza indirgenir. Beyindeki ATP düzeyini arttırarak, beyinde kullanılan enerjinin kaynağı olan glukozun kullanımını artırır.

Piracetam
Beyin nöronlarındaki reseptörlerinin duyarlılığını artıran bir aminoasit olan GABA nin bir türevidir. Hayvanlarda ve insanlarda yapılan çalışmalara göre ‘piracetam''in hafızayı güçlendirdiği, dikkat ve konsantrasyonu artırdığı görülmüştür.. Piracetam''in, beyinin alanlarını ve beynin içindeki elektriksel aktiviteyi ayarlayarak, beynin sağlıklı kalmasını düzenlediği görülmüştür.

Deprenyl
Deprenyl; Parkinson ve Alzheimer hastalıklarının olumsuz etkilerini en aza indirir. Uzun süreli kullanımı ile ilgili kesin deneysel bilgiler yoktur. Beyin nöronlarını nörotoksinlerden korur, antioksidan enzimlerin seviyelerini artırıp, dopamin azaltıcı enzimlerin seviyesini düşürür. Yapılan deneylerde farelerin ömrünün uzadığı görülmüştür.

Serbest radikallerle mücadele
Hayatın kaynağı olan oksijen, aynı zamanda hücre içi moleküler düzeyde "serbest radikal" denilen, elektronlarını kaybetmiş zararlı maddelerin ortaya çıkmasına neden olur. Serbest radikaller, hücreleri fonksiyonlarını yapamaz hale getiriyor. Bu etki 30 yaşında başlıyor, 40´lı yaşlarda artarak ilerliyor ve 50´li yaşlardan itibaren dramatik bir şekilde çoğalarak fark edilen bir yaşlanmaya ve pek çok hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Glikolizasyon ise kontrolsüz şekilde inişler ve çıkışlar göstererek kan şekerinin ve insülinin dokulara zarar vermesine yol açıyor. Güçlü bir anti-oksidan sisteme sahip olmak, oksijene dayalı bir yaşam için en temel gereksinimdir. Tek hücreli organizmalar bile eğer serbest radikallere karşı savunma mekanizması geliştirmemiş olsalardı, hayatta kalamazlardı. Oksijenle yaşayan her organizma bu tehlikeyi etkisizleştirecek sistemlere sahiptir, ancak bunun etkili oluş derecesi büyük farklılıklar gösterir. Örneğin fareler serbest radikalleri durdurmada pek de iyi değildir. DNA''larının her gün maruz kaldığı serbest radikal hücumu insanlardakine oranla on kat daha fazladır. Fareler sadece birkaç yıl yaşarlar.

Serbest radikallere karşı vücudun savunmaları:

Enzim sistemleri: Enzimler hücre içi serbest radikal düzeyini düşürürler. Bunlar DNA''da mevcut olan bilgilere göre beden tarafından üretilen molekülerdir.

Biyomoleküller: Kendi elektronlarını vermek suretiyle serbest radikallerin elektron açlığını giderirler. Bu moleküller, hücre dışı serbest radikal etkisizleştiricileri olarak bilinir. Kendilerini feda ederek hücre içinde yaşamsal önem taşıyan moleküllere, onların olmak üzere birer elektronlarını verirler.

Besinler–bedenin dışardan hazır olarak aldığı maddeler: Bu takviye güçler de kendilerini feda ederek işlev görürler. Birinci gruptaki enzimler vücudumuzun doğal işleyişi içinde yer alırlar eğer dış etkiler sebebiyle (sigara, kirli hava soluma, stres yoluyla biriken toksik yük) yetersiz kalmışsa Bio-Oksidatif tedaviler sınıfına giren ozon/oksijen tedavisi gibi yöntemlerle takviye etmek gerekebilir. Enzimler, üçüncü grupta geçen ve dışardan hazır olarak alınan besinler ve kendilerini feda ederek etki gösteren biyokimyasal maddelerden (vitaminler gibi) daha etkilidir. Örneğin, E vitamini yırtıcı bir açlık içinde bulunan bir serbest radikali doyurmak için bir elektronundan vazgeçer ve böylece aslında kendisi bir serbest radikal haline gelir.

Genetik testler
Gelişen genom teknolojisi ile kalp ve koroner damar hastalıkları, felç ve beyin damar hastalıkları, diyabet, ****bolik sendrom, kanser, kemik erimesi gibi çağımızın en yaygın hastalıklarına olan ‘''kişisel'''' yatkınlığınız belirlenebilir. Böylece riskli hastalıklara yönelik korunma ve etkin tarama yapmak mümkündür.
DNA, proteomics, tedavi edici klonlama, gen kökenli tedaviler ve nanoteknoloji gibi bioteknolojik tedaviler başarılı yaşlanmayı geciktirmede önemli rol oynamaya başladılar. Tanı ve tedavilerin ilk yürütüldüğü alan haline gelmekte olan genetik bilimi tıbbi yaklaşımları temelden değiştiriyor.

Hormonlar
Hormonların hepsi birbirleriyle çok hassas ve kompleks bir ilişki içindedir. Kontrolsüz yapılacak bir hormon takviyesi pasif halde olan bir hastalığı aktif hale getirebilir. Kontrolsüz bir es****** takviyesinin meme kanseri gibi birtakım hastalık risklerini artırdığı gibi.
Anti Aging tıbbının stratejilerinin bir diğeri vücutta var olan ancak zamanla azalan hormonların eski seviyelerine ulaşmalarını sağlamak oluşturur. Burada asıl amaç eksiği yerine koymaktır, hormon düzeylerinde farklılıklar yaratmak değildir. Büyüme hormonu olarak adlandırabileceğimiz Growth hormonu otuzlu yaşlardan itibaren azalması, kadınlar menopozla birlikte ös****** üretmez duruma gelmesi örneklerdendir.

İnsan Büyüme Hormonu (GH)
Bağışıklık sistemi korumasına yardımcı olur. Genç kas gücünü inşa eder. Ergenlik dönemlerinde en yüksek seviyelerde bulunan bu hormonun, vücuttaki miktarı yaslanma ile azalıyor. Büyüme hormonu seviyesinin korunmasının, kadın ve erkeklerde yaşlanmayı yavaşlattığını gösteren bulgular mevcut. Dakota''dan gelen çalışmalar büyüme hormonu enjekte edilen farelerin çok daha fazla yaşadıklarını gösteriyor. Büyüme hormonu ihtiva eden ilaçlar piyasada mevcuttur.

DHEA
DHEA hem kadında hem de erkekte yaslanma başladıkça seviyesi düsen bir hormondur. Birçok araştırma sonucu DHEA''nun sinir sistemi, immün sistem, stres bozuklukları, kanser ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu olduğunu gösteriyor. California üniversitesi 6 ay boyunca kadın ve erkek deneklere her gün 50 ml DHEA vererek, deneklerin fiziksel ve psikolojik olarak iyileştiklerini ve kas güçlerinin arttığını açıkladı.

Melatonin
Beynin hemen alt bölümünde üretilen bir hormondur. Antioksidan olan melatonin her gece üretilir ve vücudun uykuya dalmasına neden olur. Yorgunluktan korunmayı sağlar ve anti kanserojen etkilerinin olduğu düşünülen bir hormondur. İtalya''da hayvanlar üzerinde yapılan bir çalışmada; genç hayvanlardan yaşlı hayvanlara verilen melatonin sayesinde yaşlı hayvanların ömrünün uzadığı görülmüştür.

Beslenmede dikkat edilmesi gerekenler
Diyet tam buğday ve bakliyat gibi düşük glisemik indeksi olan iyi karbonhidratlar, rafine un ürünleri, kök sebzeler ve rafine şeker v.s.''dir. Beyaz et, soya ürünleri gibi bitki kökenli proteinler, yağlı kırmızı et veya yumurta sarısı yerine tüketilmelidir. İyi yağlar, balık yağı, zeytinyağı gibi sature olmamış yağlardır. Bunun yanında kötü yağlar, margarin ve işlem görmüş bitki yağlarıdır. Diyet düşük kolesterol içermelidir. Orta derecede alkol alınımına izin vardır. Kırmızı şarap phyto besinlerinden zengindir ve kanser önleyici etkisi vardır.

1. Hücrelerin, serbest radikallerin zararlı etkilerinden korunması için her gün 5 - 9 porsiyon sebze ve meyve tüketilmeli
2. Konserve besinler değil, taze veya donmuş olanlar tercih edilmeli
3. Sebzeleri mümkün olduğunca çiğ veya az pişmiş olarak tüketmek gerekir. Çiğ ve taze sebzelerin sahip olduğu antioksidan özellik pişirmeyle yok olur. Az pişirme beta karoten emilimini de artırır.
4. Hayvani yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçeği yağı, kanola yağı, soya yağı gibi sıvı yağlar tercih edilmeli
5. Kuru fasulye, nohut, bakla, bezelye, mercimek, yeşil fasulye, soya ve yulafta bol miktarda bulunan saponinler, antioksidant etki göstererek hücrelerdeki DNA mutasyonlarını önleyerek antikanserojen etki gösterirler. Bu yüzden kuru baklagiller sıklıkla tüketilmeli
6. Zeytinyağı en iyi antioksidan yağ. Bol E vitamini içerir. Ayrıca, kötü kolesterolün (LDL) okside olmasını ve damar duvarına girmesini önleyerek, iyi kolesterolü (HDL) artırır. Böylece zeytinyağı, damar sertliği, kalp-damar sistemi hastalıkları, kalp krizi ve inmeden uzak durmanızı sağlar.
7. Avokado, kötü kolesterolü düşürerek, kalp hastalığı riskini azaltır.
8. Yağsız süt ürünleri (light süt, light yoğurt, light peynir), protein ve kalsiyumdan zengin, doymuş yağdan fakir besinler kemik, diş ve kasların yapısını sağlamlaştırır, yüksek kan basıncının kontrolünde yardımcı olan potasyum içerir.
9. Demir, kırmızı kan hücrelerimizde oksijen taşıyan hemoglobin ve kaslarımızdaki myoglobin proteinlerinin yapısında yer alır. En çok bulunduğu besinler, ciğer, yumurta sarısı, kırmızı etler, nohut, mercimek, balık, istiridye, yeşil yapraklı sebzelerdir. Eksikliğinde, kansızlık ve bağışıklık sisteminde bozukluklar oluşur. Ancak, demir fazlalığı vücutta aynen paslanma benzeri oksitlenme yaparak, damar sertliğine ve tüm vücut hücrelerinin erken yaşlanmasına, yağlanmasına neden olur. Bu yüzden demir preperatlarını doktor kontrolünde almak gerekir.
10. Yüksek ısıda pişirilen, kızartılan etlerin içinde kanserojen etki yapan heterosiklik aminler oluşur. Önlemek için fırınlama, buharda veya mikrodalgada pişirmek gerekir.
11. Beyza unlu gıdalar, beyaz ekmek, pirinç, patates ve tüm şeker katkılı gıdaların glisemik indeksi yüksektir. Beyaz pirinç yerine, posa bakımından zengin esmer pirinç veya bulgur pilavı tercih etmek iyi bir çözüm.
12. Lif, bitkisel gıdaların iskeletini oluşturduğundan, ne kadar fazla sebze, meyve ve işlenmemiş tahıl tüketilirse o kadar fazla lif alınmış olur. Günde 30 – 35 gram kadar lif almak vücut için yararlı.

Cilt yaşlanması ve likopen
İnsanların giderek daha uzun yaşaması, yaşlanmanın en gözle görülür belirtilerinin izlendiği ciltlerine olan ilgilerini artırdı. Hiç kimse, özellikle de kadınlar daha uzun bir yaşamı, kırışık ve sarkmış bir ciltle sürdürmeyi istememektedir.
İşte bu nedenle Anti-aging skin care (cilt yaşlanmasını geciktirici tıbbi bakım) günümüzün ışıltılı bir alanı. Kozmetik ürünlerle sağlanan “geçici saklamalar” yerini, kozmofarmasötik ürünlerle yapılan koruyucu ve tedavi edici “kalıcı başarılara” bıraktı. C vitamini, Keenzim Q 10, Alfa-Lipoik Asit, Likopen ve Proantosiyanidinler gibi güçlü antioksidanlardan artık bilinçli ve yoğun bir şekilde yararlanılmaktadır.

Cilt yaşlanmasında vitamin ve mineral takviyeleri
Cilt yaşlanmasının fizyopatolojisi, şimdi anti-aging tıbbıyla ilgilenenlerin ve dermatologların daha yoğun bir ilgi alanı. Antioksidan etkili vitamin-mineraller, bitkisel ve besinsel desteklerin cilt yaşlanmasını önlemede ve kırışıklıkları tedavi etmede kullanılması büyük başarılar sağlamaktadır. Bakır peptitleri, Furfuyl Adenine (kinetin ve kineraz), Dimetil Aminoetanol (DMAE), Alfa ve Beta Hidroksi Asitler, Retinol ve Retin-A, bu alanda gelecek vaat eden ürünler.

Kozmofarmasötikallerden bazıları cilt yaşlanmasını ve kırışıklıkları önlemekte (likopen, alfa-lipoik asit), diğer bazıları oluşmuş kırışıklıkları da bir ölçüde giderebilmekte (C vitamini), diğer bir kısmı ise cildi güçlendirmekte ve yenilemektedir (Retin A, furfuyl adenin).

Likopen''in yakın bir gelecekte kadınlar için de vazgeçilmez bir doğal ürün haline geleceği anlaşılıyor. Likopen, hücreleri serbest radikal hasarından korumasının yanı sıra, hücreler arasındaki bağları güçlendirmekte ve hücre ****bolizmasını geliştirmektedir. Yağda çözünen, yağ miktarı fazla doku ve organlarda etkinliği artan likopenin yağ içeriği oldukça fazla bir organ olan ciltte de antioksidan-koruyucu etki gösterdiği saptanmıştır. Likopen muhtemelen cilt hücreleri arasındaki bağları da kuvvetlendirmektedir. Diğer bir yararlı etkisi ultraviyole ışınlarına karşı koruma sağlamasıdır. Bütün bu nedenlerle cildinizi korumak ve yaşlanmasını geciktirmek için likopen zengini besinlerden, ticari kullanıma sunulan besin desteği, tablet ve kapsüllerden veya likopen katkılı cilt ürünlerinden yararlanabilirsiniz.

Diyetle doğal takviye için günde en az 100 gr kadar pişmiş domates tüketmeniz önerilmektedir. Likopen cilt bakımı, kırışıklıkların geciktirilmesi ve azaltılması için kullanılacaksa, diyetle alınan miktar çoğu kez yeterli olmaz. Likopen tüm vücuda yayılmakta, cilt dokusuna pek az kısmı ulaşabilmektedir. Likopen ihtiva eden cilt bakım ürünü ticari olarak piyasada satılmaktadır. Bu ürünler genellikle pahalıdır. Ancak asıl problem, likopenin oksijenle süratle reaksiyona girerek etkisinin azalmasıdır. //alert(****************.href);
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst