Ankara

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Ankara şehri Türkiye'nin başkentidir. Ankara (il)'nin merkezidir. İç Anadolu Bölgesi'nin kalbinde yeni kurulmuş cumhuriyetin yeni hükümetine ev sahipliği yapma görevine cumhuriyetin kurucusu Atatürk tarafından layık görülmüştür. Bknz. Ankara'nın başkent olması
Türkiye'nin en kalabalık ikinci şehri olan Ankara'nın rakımı 950-1050 metredir. Keçisi kedisi ve armudu ile meşhur olan kent İç Anadolu Bölgesi'nde yer alır. Ankara'da genel olarak yaz ayları sıcak ve kurak kış ayları soğuk ve kar yağışlı kurak bir karasal iklim tipi görülmektedir. Yağmur genellikle ilkbaharda ve sonbaharda yağar.

TARİHİ
Ankara ve çevresinin tarihi Bronz çağındaki Hatti Uygarlığına kadar gider. M.Ö. 2. bin yılda Hititler bölgenin hakimi durumuna gelmiş ve onları sırası ile Frigyalılar Lidyalılar ve Persler izlemiştir. M.Ö. 3. yüzyılda bir Kelt ırkı olan Galatlar Ankara'yı başkent yapmıştır.
İlin Roma İmparatorluğu zamanındaki adı "Ανκυρα Ankyra"dır. Galatlar Ankara'yı ilk defa başkent olarak kullanmışlardır. Hitit döneminin küçük bir şehri olduğu bilinmekle birlikte bu yörede bu döneme ait herhangi bir eser bulunmamıştır. Frig çağından sonra şehir sırasıyla Pers Büyük İskender Galat dönemlerini yaşamıştır. M.Ö. 25 yılında İmparator Augustus şehri Galatia krallığıyla beraber Roma imparatorluğuna bağlamıştır.
VII. ve VIII. yüzyıllarda İslamiyetin doğuşuyla birlikte şehir Pers ve Arap akımlarına maruz kalmıştır.871-893 tarihleri arasında birkaç kez el değiştirir. 1127'de şehir kesin olarak Türk Ahiler hakimiyetine girer ve adı Ankyra adının Türkler'ce bozuk söylenişi ile "Engürü" "Engüriye" olur. 1402'de Yıldırım Bayezid ve Timurlenk arasındaki Ankara Savaşında şehir kısa bir süre Moğol hakimiyetinde kalır. Ancak 1414'de kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girer.
Kurtuluş Savaşı sırasında 1920'de Ankara merkez üs olarak seçilir ve 13 Ekim 1923'te Mustafa Kemal tarafından coğrafi stratejik siyasi ve Kurtuluş Savaşı'ndaki merkez üs özellikleri nedeniyle başkent ilan edilir. O günlerde Avrupa'dan şehir mimarları getirilerek bugünkü modern Ankara'nın temelleri atılır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk inşa ettiği fabrika olma unvanını taşıyan Maltepe Havagazı Fabrikası 2006 yılında İ. Melih Gökçek (Ankara Büyükşehir Belediyesi başkanı) tarafından yıkılmıştır.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Anadolu Medeniyetleri Müzesi Ankara’da Anadolu'nun arkeolojik eserlerini sergileyen ve dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan bir müzedir. Atpazarı semtinde Ankara Kalesi'nin dış duvarının güneydoğu kıyısında yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı yapısında yer alır. Bu yapılardan biri Mahmut Paşa Bedesteni diğeri Kurşunlu Han'dır.
Başlangıçta sadece Hitit dönemine ait eserlerin sergilendiği müze daha sonra diğer uygarlıklara ait eserlerle zenginleşmiş ve Hitit Müzesi olmaktan çıkıp Anadolu Medeniyetleri Müzesi haline gelmiştir. Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesinde Anadolu Arkeolojisi Paleolitik Çağdan başlayarak günümüze kadar Osmanlı Devrinin bu tarihi mekanlarında kronolojik bir sırayla sergilenmektedir.
1997 tarihinde İsviçre'nin Lozan Kentinde 68 müze arasından birinci seçilerek Ayrupa'da Yılın Müzesi unvanını almıştır.

Yapıların Tarihçesi
Bedestenin Fatih Dönemi baş vezirlerinden Mahmut Paşa tarafından 1464-1471 tarihleri arasında yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kitabesi yoktur. Kaynaklarda Ankara sof kumaşlarının buradan dağıtıldığı yazılıdır. Yapının planı klasik tiptedir. Ortada ön kubbe ile örtülü dikdörtgen planlı kapalı mekân karşılıklı yerleştirilen üstü beşik tonozlarla örtülü 102 dükkandan meydana gelen bir arasta ile çevrelenmektedir.
Kurşunlu Han tahrir defterlerine sicil kayıtlarına dayanan son araştırmalara göre Fatih Dönemi baş vezirlerinden Mehmet Paşa'nın İstanbul'un Üsküdar semtindeki imaretine vakıf olarak yaptırılmıştır. Kitabesi yoktur. 1946 yılındaki onarımda [[II. Murat]]'a ait sikkeler ele geçirilmiştir. Bu buluntular hanın 15. yüzyılın ilk yarısında var olduğunu kanıtlar niteliktedir. Han Osmanlı Devri hanlarının tipik plan karakterinde olup ortada avlu ve revak sırası ile bunları çeviren iki katlı odalardan oluşur. Zemin katta 28 birinci katta 30 oda yer alır. Odalar ocaklıdır. Odaların batı ve güney yönlerinde yer alan bodrum katta L tipinde bir ahır kısmı mevcuttur. Hanın kuzey cephesinde 11 doğu cephesinde 9 ve giriş eyvanı içerisinde karşılıklı yerleştirilen 4 dükkan yer alır.
Bugün müzeyi oluşturan bu iki yapı 1881 yılındaki son yangından sonra terkedilmiştir.

Müzenin Tarihçesi
Ankara'da ilk müze Kültür Müdürü Mübarek Galip Bey tarafından 1921 yılında kalenin Akkale olarak isimlendirilen burcunda kurulmuştur. Bu müzenin yanı sıra Augustus Mabedi ile Roma Ham******* da eser toplanmıştır.
Atatürk'ün isteği ile merkezde bir 'Eti Müzesi' kurma düşüncesinden hareket edilerek diğer bölgelerdeki Hitit eserleri de Ankara'ya gönderilmeye başlanınca geniş mekanlara sahip bir müze binası gerekli görülmüştür. Zamanın Kültür Müdürü Hamit Zübeyr Kosay tarafından devrin Millî Eğitim Bakanı Saffet Arıkan'a metruk halde bulunan Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Hanın onarılarak müze binası olarak kullanılması önerilmiş ve 1938 yılından 1968'e kadar devam eden bir restorasyon çalışması başlatılmıştır. 1943 yılında binaların onarımı devam ederken Alman arkeolog H. G. Güterbock başkanlığındaki bir heyet tarafından düzenlenmiş olan kubbeli orta salon ziyarete açılmıştır. Bu bölümün onarım projesi Y. Mimar Macit Kural onarımı ise Y. Mimar Zühtü Bey tarafından yapılmıştır. 1948 yılında müze idaresi Akkale'yi depo olarak bırakıp Kurşunlu Hanın onarımı tamamlanan dört odasına taşınmıştır. Kubbeli mekanın çevresindeki arastanın restorasyon ve teşhir projeleri Anıtlar Yüksek Mimarı İhsan Kıygı tarafından hazırlanmış ve uygulanmıştır. Müze yapısı 1968 yılında son şeklini almıştır.

Takılar
Baş Takıları
Diademler Taçlar
Küpeler
Saç Takıları
Hızma
Boyun Takıları
Kolyeler
Pandatifler
Boyunluklar
El Kol Takıları
Yüzükler
Bilezikler
Halhal
Pazıbent
Giysi Takıları
Aplikler
Borşlar
Düğmeler ve İğneler
Ölü Takıları
Ağız ve Göz Bantları
Kulak tıkaçları ve Muskalar
Aynalar

Ankara nın Başkent Oluşu

"Türkiye Devleti`nin başkenti Ankara şehridir."
Efendiler Lozan Antlaşması`nın eklerinden olan düşman işgali altındaki topraklarımızı boşaltma protokolu uygulandıktan sonra yabancı işgalinden tamamen kurtulan Türkiye`nin toprak bütünlüğü fiilî olarak sağlanmıştı. Artık yeni Türkiye Devleti`nin başkentini bir kanunla tespit etmek gerekiyordu. Bütün düşünceler Yeni Türkiye`nin başkenti Anadolu`da ve Ankara şehri olarak seçme lüzumunda birleşiyordu.
Bu seçimde coğrafî durum ve askerî strateji en büyük önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce tespit ederek içten ve dıştan gelen kararsızlıklara bir son vermek şarttı. Gerçekten de bilindiği üzere başkentin İstanbul olarak kalacağı veya Ankara olacağı konusunda öteden beri içeride ve dışarıda kararsızlıklar görülüyor basında demeçlere ve tartışmalara rastlanıyordu. Bu arada İstanbul`un yeni milletvekillerinden bazıları R e f e t P a ş a başta olmak üzere İstanbul`un hükûmet merkezi olarak kalması gereğini bazı örneklere dayanarak ispat etmeye çalışıyorlardı. Ankara`nın gerek iklim gerek ulaştırma araçları ve gelişme kabiliyet ve istidadı ve gerekse mevcut tessisler ve kuruluşlar bakımından hiç de uygun ve elverişli olmadığını söylüyorlar; İstanbul`un "payitaht" olması lâzımdır ve mutlaka olacaktır diyorlardı. Bu ifadeye dikkat edilirse bizim "başkent" deyimiyle kastettiğimiz anlam ile bu ifadelerdeki "payitaht"deyimini kullananların görüşleri arasında bir fark bulmamak mümkün değildir. Bundan dolayı bu konuda zaten kesinleşmiş bulunan kararımızı resmen ve kanunî yoldan ilân ettirerek"payitaht" sözünün de yeni Türkiye Devleti`nde kullanılmasına gerek kalmadığını göstermek lâzım geldi. Dışişleri bakanı İ s m e t P a ş a9 Ekim 1923 tarihli tek maddelik bir kanun tasarısını Meclis`e teklif etti. Altında daha on dört kadar zatın imzası bulunan bu kanun teklifi13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşme ve tartışmalardan sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kabul edilen kanun maddesi şudur : "Türkiye Devleti`nin başkenti Ankara şehridir."
Kaynak:Nutuk
ANKARA`NIN BAŞKENT OLUŞU
Lozan Barış Antlaşması`nın TBMM tarafından onaylanmasından sonra İstanbul 23 Eylül 1923`ten itibaren tahliye edilmeye başlandı. 6 Ekim 1923`de İstanbul`un yabancı işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması tamamlandı. Yabancı işgal kuvvetlerinin İstanbul`dan ayrılması gündeme hükümet merkezi sorununu getirdi. İsmet Paşa (İnönü) hükümet üyesi olmakla beraber Ankara`nın başkent oluşunu öngören önergeyi 9 Ekim 1923`te on dört arkadaşı ile birlikte Malatya Milletvekili olarak TBMM`ne verdi. İsmet Paşa Ankara`nın hükümet merkezi olması konusunu acil bir sorun olarak görmekte ve Lozan`dan itibaren zihnine yerleşmiş bulunduğunu ifade etmektedir. İsmet Paşa`ya göre Ankara`nın başkent olması iç ve dış çeşitli sebeplere dayanmaktadır: "Lozan`da Batı dünyasının murahhasları mütehassısları diplomatları ile görüşüyorum. Bunlar İstanbul Hükümeti`ni İstanbul muhitini tanıyan insanlar ve yeni devletin o muhitin insanlarına göre kurulmasını arzu ediyorlar. Bunu her hallerinden anlıyorum. Bizim bakımımızdan meselenin daha ehemmiyetli ve değişik cepheleri var. Bir defa Boğazlar askeri bakımdan tamamıyla açık tamamıyla emniyetsiz. Bu vaziyetteyiz. Lozan Antlaşması`yla elde edebildiğimiz neticeler ve tarihi şartlar bizi endişeye sevk ediyor. Ayrıca Anadolu`nun ortasında bulunarak ve bir Anadolu hükümeti olarak yeni devleti çalıştırmak istiyoruz".
İsmet Paşa`ya göre; Ankara`nın hükümet merkezi olması meselesinin hilafetle bir ilgisi yoktur. Fakat Ankara hükümet merkezi olunca hilafet bir bakıma devletimizin dışına atılmış oluyor: "Gerçi biz hilafeti devamlı bir müessese olarak düşünmüyoruz Fakat Ankara`nın hükümet merkezi olması ve hilafet merkezinin İstanbul`da bulunması ondan kurtulmak için ayrıca bir temel vasıta olacaktır."
Teklif edilen Anayasa maddesi gayet kısadır: Türkiye Devletinin makarrı idaresi Ankara şehridir." Ancak teklif edilen kanun maddesinin gerekçesi Ankara`nın yeni Türkiye`nin merkezi olması gereğini açıklamaktadır. Gerekçe özetle yeni Türkiye`nin varlığının ülkenin kuvvet kaynaklarının gelişmesinin sağlanması Anadolu`nun merkezinde başkent tesis etmek lüzumunu açıklıyor ve coğrafi ve stratejik durum iç ve dış güvenlik de bunu gerekli görüyordu.
13 Ekim 1923`te TBMM`de kabul edilen tek maddelik bir yasa ile Ankara yeni devletin başkenti olmuş ve böylece devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son verildiği gibi Cumhuriyetin ilanı için de bir adım atılmıştır. Bu aynı zamanda Milli Mücadele`nin başından beri uygulanan Ankara`nın İstanbul`a hakim olacağı esasının bir sonucu idi.
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Türkiye Cumhuriyetinin başkenti Ankara, doğuda Kırşehir ve Kırıkkale; batıda Eskişehir; kuzeyde Çankırı; kuzeybatıda Bolu ve güneyde Konya ve Aksaray illeri ile çevrilidir. Ankara, Orta Anadolu’nun kuzeybatısında bulunan Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinin kollarının oluşturduğu ovalarla kaplı bir bölgedir. Güneyinde Tuz Gölü havzası ile Cihanbeyli Yaylası bu platoyu tamamlamaktadır. Bu bölgede orman alanları ile step ve bozkır alanlarının çevresi plato üzerinde yükselen dağlarla çevrilidir.
Ankara Kalesi
Yüzölçümü ile Türkiye’nin ikinci büyük ili olan Ankara, 24.521 km2’lik bir alanı kapsamaktadır. 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu4.007.860'tır.

Ankara'da tipik karasal İklim hüküm sürmekte olup, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve kar yağışlı geçer. Yıllık ortalama sıcaklık 11,6 C'dir. En çok İlkbahar ve Kış aylarında yağış alır. Yıllık ortalama yağış miktarı 386,3 mm.dir.

Çankaya/Ata Kule
Ankara Türkiye’nin Konya’dan sonra ikinci önemli tarım ilidir. Topraklarının 1/3’ünde ekim yapılmaktadır. Çayır, mera ve ormanlar bunlara eklendiğinde tarım alanlarının il toprakları içerisinde oranı 2/3’e yükselir. Bitkisel üretimde öncelikle buğday, arpa, yulaf olmak üzere tahıllar yer alır. Türkiye’nin toplam buğday üretiminin %8’inden fazlası Ankara’da üretilir. Fasulye, mercimek ve 1960’lardan sonra da şekerpancarı üretimi önem kazanmıştır. Sebzecilik, meyvecilik da bunları tamamlamaktadır. Ayrıca Ankara elması ve armudu ile ünlü olup, bağcılık da yaygındır. Hayvancılık Ankara yöresinde eskiden beri yapılmaktadır. En çok koyun ve dünyaca ünlü Tiftik Keçisi yetiştirilir. Arıcılığın yanı sıra sığır besiciliği ve tavukçuluk da gelişmiştir.Bunun yanı sıra sanayi kolları da Ankara’da önemli bir yer tutmaktadır.

İlin tarihteki ismi gemi çapası anlamına gelen "Ankyra"dır. Bizanslı Stephanos kente bu ismin Mısırlıları denize kadar sürüp çapalarına el koyan Galatlar tarafından verildiğini yazmaktadır.Çok sonraki yıllarda kent “Engürü” olarak isimlendirilmiş, bu sözcüğün Farsça üzüm anlamına gelen Engür’den kaynaklandığı da bilinmektedir. Bu sözcük değişerek Ankara’ya dönüşmüştür.

Hitit Güneşi
Ankara ve çevresinin tarihi, Bronz çağındaki Hatti Uygarlığına kadar inmektedir. MÖ.2000 yılında Hititler bölgeye egemen olmuştur. Hitit döneminde küçük bir yerleşim olduğu bilinen bu yörede Hititlere ait herhangi bir kalıntı günümüze ulaşamamıştır. Yörede Alt Paleolitik çağa ait bir yerleşime rastlanamamıştır. Ancak, 1937’de Prof.Dr.Şevket Aziz Kansu Çubuk Çayının doğu kıyısında Keçiören yakınında, Eti Yokuşunda Orta Paleolitik Çağa tarihlenen Levalloison-Mousterion aletlerini ele geçirmiştir. Yörede yapılan kazılar ve yüzey araştırmalarında MÖ.30.000-10.000’e ve 5500-5000’e tarihlenen Çatalhöyük çanak çömleklerine benzer kalıntılar Durupınar yakınındaki höyükte ortaya çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra bölgede Kalkolitik Çağa (5500-3500) ait pek çok höyük de bulunmaktadır.

MÖ.700’de Lidyalılar Kızılırmak’a kadar olan bütün bölgeyi ele geçirmişler. MÖ.547’de de Persler buraya hakim olmuştur. Heredotos’dan öğrenildiğine göre; ordu ticaret ve posta yolu olarak kullanılan Kral Yolu buradan geçiyordu. Ankara’nın bulunduğu yerde de önemli bir konaklama ve ticaret yeri vardı.

Kocatepe Cami
Yazılı kaynaklarda Ankara’nın ismi ilk kez Büyük İskender’in seferleri ile ilgili olarak geçmiştir. Antik kaynaklara göre İskender ordusunu Apameia Kelainaia’dan (Dinar) Gordion’a getirdiğini oradan da “Ankyra” ya ulaştığını yazar. İskender’in Pers egemenliğine son vermesiyle Kral Yolu önemini yitirmiş, Ankyra da önemini kaybetmiştir. İskender’in ölümünden sonra (MÖ.323) Ankyra da MÖ.III.yüzyılın başlarına kadar Seleukosların elinde kalmıştır. MÖ.200’de bir Kelt ırkı olan Galatlar Ankara’yı başkent yapmıştır. MÖ.189’da Romalı komutan Manlius Vulso bu bölgeye gelerek Galatları yenmiş ve Pergamon Krallığına bağlamıştır. MÖ.168’de Pergamon Krallığı ile savaşan Galatlar bölgeyi yeniden egemenlikleri altına almıştır. MÖ.25’te Galatia denilen bu bölge bir Roma eyaleti olmuş, ekonomik ve askeri açıdan da önemli bir merkez konumuna gelmiştir. Bizans döneminde Ankara’nın imparatorluk ordularının konaklama ve ikmal yeri olmasıyla önemi sürmüştür. Bu dönem, VII.yüzyılın başlarında Sasanilerin, IX.yüzyılın başlarında Arapların saldırısına uğramıştır. Bizans’ın doğu ile ticareti arttıkça da Ankara bölgesi önem kazanmıştır.

Malazgirt Savaşı’ndan sonra 1071’de Ankara yöresi Selçukluların eline geçmiştir. 1101 ve 1102 yıllarında burası haçlı seferleri sırasında zarar görmüş, 1127’de yeniden Selçuklular tarafından ele geçirilmiştir.Daha sonraki yıllarda Danişmend hükümdarı Emir Gazi ile oğlu Mehmet Gazi, onların ölümünden sonra da Sultan I.Mesut buraya hakim olmuştur. Sultan Kılıçarslan II, devletini on bir oğlu arasında bölüştürünce Ankara da Muhiddin Mesut’un payına düşmüştür. Alaeddin Keykubat I zamanında (1219-1237) Ankara en parlak devrelerinden birisini yaşamıştır. Moğol saldırılarından sonra bölge bir süre Eretnalıların elinde kalmıştır. Orhan Gazi devrinde (1354) Ankara Süleyman Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Anadolu 1402 yılında Timur’un saldırısına uğramıştır. 1402’de Yıldırım Beyazid ve Timur arasındaki Ankara Savaşında şehir kısa bir süre Moğol istilasına uğrayan şehir, 1414’de kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmiştir.

Atatürk
Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında 1920’de Ankara’yı stratejik konumundan ötürü merkez yapmış, 1923’te de başkent ilan edilmiştir. Böylece yeni Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Ankara, Orta Anadolu’nun merkezi bir noktasında yeni baştan kurulmuştur.

Ankara tarihi yapıları yönünden önemli yapılarla bezenmiştir. Bunların başında Ankara Kalesi, Nymphaion, Augustos Mabedi, Caracalla Hamamı, Julien Sütunu, Tiyatro antik çağlardan günümüze gelen eserlerdir. Bunların yanı sıra, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ait, mimari yönden önemli eserler de günümüze gelmiştir. Bunların başında Alaeddin Camisi, Arslanhane (Ahi Şerafeddin) Camisi, Saraç Sinan Mescidi, Ahi Elvan Camisi, Karacabey Camisi, Hamamı ve Türbesi, Hacı bayram Camisi ve Türbesi, Kurşunlu Han, Mahmutpaşa Bedesteni, Cenabi Ahmet Paşa Camisi ve Türbesi, Çengel Han, Hasan Paşa Hanı, Çukur Han ve Ak Köprü gelmektedir. I.Ulusal Mimarlık akımının önemli örnekleri olan Ankara Palas, Etnoğrafya Müzesi, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü, Gazi Eğitim Enstitüsü, Gümrükler Genel Müdürlüğü, Devlet Resim ve Heykel Müzesi, İş Bankası, Opera Binası ve çeşitli bakanlıklar Cumhuriyet döneminde yapılmış önemli eserlerdir.

Anıtkabir
Ankara’nın en önemli eserlerinin başında da Ulu Önder Atatürk için yaptırılan görkemli bir yapı olan Anıtkabir’dir (1953).
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst