Hanımlara haberler

Asude: 4. Bölüm

Güneş ışığı camdan içeriye vuruyordu. Camdan gelen ışıkla kamaştı gözleri Asude’nin. Sonra eliyle ovuşturdu gözlerini. Yataktan kalkıp pencereyi açtı. Mis gibi toprak kokusu geliyordu. Gece yağmur yağmış dedi kendi kedine. Üşümüştü biraz. Şimdiyse güneş çok güzel ısıtıyordu kendisini. Sonra saatine baktı, alarmın çalmasına daha 5 dakika vardı. Aşağı inerek çay koydu ocağa. Kahvaltılık bir şeyler hazırladı. Yasemin’den hala ses çıkmayınca uyandırmak için yukarı çıktı.
Yasemin alarmın sesiyle uyanmıştı. Yataktan kalkmak istemiyor, tüm günü yatağında geçirmenin planları yapıyordu. İşe gitmese, hastayım dese… Nerde kalmıştı bu Derya, bu saatte kahvaltınız hazır demesi gerekiyordu. Saate bakmak için komodine uzandığında farklı bir yatakta olduğunu fark etti. Gözünün önünde dün Asude’yle konuşmalarını düşündü. Asude’nin evinde kalmıştı ya gece. Yataktan kalkıp dışarıya baktı. Sıkıcı bir gün diye düşündü. Dolabından akşamdan hazırladığı kıyafetlerini çıkartıp giyinmeye başladı. O sırada Asude kapısını tıklatarak “Uyandın mı Yasemin?” diye soruyordu. “Uyandım canım üstümü giyiniyorum.” diye yanıtladı Yasemin. “Tamam, aşağıdayım ben. Kahvaltı hazır, hadi gel.” diyerek aşağı inince Asude, Yasemin üstüne bluzunu de giyerek yanına gitti. Asude çayları koyuyordu bardaklara. “Günaydın canım” dedi gülümseyerek Yasemin’i merdivenlerde görünce. “Günaydın” dedi Yasemin de. “Sen kahvaltını etmeye başla, ben anneme bir şeyler hazırladım, bırakıp geliyorum.” diyerek, mutfağa koyduğu tepsiyi aldı ve annesinin odasına çıktı Asude. Geri geldiğinde “Fikret amcanla ne zaman görüşebilirsin Yasemin?” diye sordu Yasemin’e. “Sabah kalktığımda o aradı beni. O zaman bahsettim senden. 09:30 gibi bekliyor yanına.” diye cevaplayan Yasemin’e şaşkın şaşkın baktı Asude. “Bu çok iyi bir haber. Bu kadar hızlı görüşebileceğimizi düşünmemiştim. İşe haber vereyim biraz geç geleceğimi. Kahvaltımızı edip çıkalım o zaman.” diyerek telaşla kahvaltısını yapmaya başladı. Birlikte kahvaltılarını yapıp, hazırlandıkları sırada Nermin Hanım geldi. Annesini ona emanet ederek Yasemin’le Fikret Bey’e gitmek üzere evden çıktılar. Heyecanlıydı Asude. Annesinin yaşamı Fikret Bey’e bağlıydı. Bir taksiye atlayıp, Fikret Bey’in şirketine doğru yola koyuldular.
Şirketin önünde Alp, Fikret Bey’i bekliyordu, her sabah olduğu gibi. Arabadan indiğinden itibaren Fikret Bey’in sağ kolu olarak devamlı yanında bulunur, günlük raporları iletirdi. Otoriter biri olan Fikret Bey, yanında çalışanların da işlerine aynı özeni göstermelerini beklerdi. Alp de bunu bilir, ona göre davranırdı. Taksiden Yasemin’le beraber bir kızın indiğini gördüğünde Asude’nin kim olduğunu anlamıştı. Buna rağmen sinsi bir gülümseme yerleştirerek yüzüne Yasemin’e takılmaktan kendini alamadı ve “Günaydın Yasemin, bu güzel kız da kim? Yoksa senin kızın mı?” diye sordu aynı gülümsemeyle. Yasemin’in yüzü ekşidi bu cümleyi duyunca. ” Şu üstün zeka ürünü şakaların da olmasa Alp’çiğim biz ne yapardık!..” diye sitem ettikten sonra Asude’ye dönerek; “Bak Asude, bu Alp; görüp görebileceğin en sulu adam. Yani ondan uzak dur!..” diyerek göz kırptı. Bunun üzerine Alp altta kalmamak adına Asude’yle tanışma girişiminde bulunarak “Demek Asude sensin. Memnun oldum. Yasemin senden çok bahsetmişti ama kıskanmış olacak ki güzelliğinle ilgili ağzından hiçbir bilgi çıkmadı.” dedi Yasemin’e bir bakış fırlatarak. Yasemin bu söylem üzerine bozulduğunu belli etmemek için “Bu tanışma faslı şimdilik yeterli. Fikret Bey geldiyse odasına çıkalım, bizi bekleyecekti.” diye konuyu kapattı. “Eyvah Yasemin üç numaralı bakışını attı, kaçın!” diyerek alay etmeye devam etti Alp. Sonra sorusunu “Henüz gelmedi ama gelmek üzeredir. Buyurun, odasına geçelim orada bekleyelim.” diye yanıtladı. Birlikte Fikret Bey’in odasının önündeki bekleme salonuna geçtiler. Uzunca bir bekleyişten sonra, o an camdan dışarı bakan Asude “Sanırım Fikret amcan geldi Yasemin.” diye Yasemin’e döndü. Alp bunu duyunca “amca mı?” diye sırıtmaya başladı. Yasemin’in ters ters baktığını görünce uzatmadı ve Fikret Bey’i karşılamak için aşağı indi. Beş dakika geçmeden korumalarıyla ve yanında Alp varken geldi Fikret Bey.
İri yarı, esmer bir adamdı Fikret Bey. Yanlarından geçerken Yasemin’e başıyla selam verdi. Biraz sonra odanın kapısını açan Alp, Yasemin’le, Asude’yi içeri çağırdı. Tedirgin bir şekilde içeri giren Asude’nin elleri titriyordu. Hem korkuyor hem de tarifsiz bir umut besliyordu içinde. Bu iri yarı, insanın içine korku salan adam belki de Asude için hayatı boyunca daha fazla minnet duyulamayacak bir iş yapmış olacaktı. Ellerinin titrediğini fark eden Yasemin, Asude’nin ellerini sıktı yüzüne bakıp gülümseyerek. “Sakin ol tatlım.” diye fısıldadı kulağına. Fikret Bey’in “Buyurun oturun hanımlar.” demesiyle masanın önündeki koltuklara oturdular karşılıklı. Konuşmaya Yasemin başladı öncelikle. “Size bahsettiğim Asude Hanım, Fikret Bey.” diyerek Asude’yi gösterdi gözleriyle. “Merhaba Asude. Yasemin bu sabah bana senle ilgili bazı konulardan bahsetti. Çok detaya girmedik, senden duymayı tercih ettim. Şimdi bana durumunun ne olduğunu, sen anlat bakalım.” diyerek sözü Asude’ye bıraktı. Önce yutkunarak boğazını temizleyen Asude, çekingen bir şekilde konuşmaya başladı. Babasından, onu kaybettiğinden, liseyi ve üniversiteyi nerede okuduğundan, derecelerinden bahsetti kısaca. Sonra annesinin hastalığını, şu an bu sebeple Yasemin’in çalıştığı hastanede, temizlik işlerinde çalıştığını söyledi. Ciddiyetle Asude’nin söylediklerini dinleyen Fikret Bey, “Ameliyat için ne kadar zaman biçtiler?” diye sordu. “En geç 10 gün dedi doktor bey. Daha üzün süre durması, ameliyatı da riske sokabilirmiş. Babamdan kalma bir evim var. Onu ipotek ettirmeyi düşündüm. Fakat zaman bu işlem için de yeterli değil. Yasemin sizden bahsedince, son çare size gelmek istedik.” diyerek başını eğdi Asude. Fikret Bey’in “Yasemin’in sana referans olması benim için çok önemli. Ama yine de bahsettiğin meblağ çok yüksek. Açıkçası senin gibi başarılı bir genç hanımı kaçırmak istemem istikbalin parlak sana yardım ederim ama bunun karşılığında benimle çalışmanı teklif ediyorum.” demesi üzerine “Elbette çalışmaktan asla kaçınmam.” diyerek sevinçle yanıt verdi. “Ama bu yeterli olmaz.” diyince yüzündeki gülümseme dondu, merakla baktı Fikret Bey’e. . “Evini ipotek ettirmeyi düşündüğünü söyledin. Burada, benimle 5 yıl çalışmanı istiyorum. Bunu garantilemek için de sözleşme imzalayacağız. Aksi halde evine el koyacağım. Bunun senin için sakıncası yok değil mi?” diye devam etti Fikret Bey sözlerine. “Hayır yok.” dedi Asude kısık bir sesle. “Haklı, çok büyük bir tutar bana verdiği. Onunla çalışıp çalışmayacağımı garantileyemez ki başka türlü.” diye kendini tatmin etmeye çalıştı bu istek karşısında. Fikret Bey’in, Alp’e sözleşmeyi hazırlaması için emir vermesi üzerine Alp odadan dışarı çıktı. “Şimdi bizimle nasıl çalışabilirsin bunu konuşalım” dedi Fikret Bey. “Biliyorsunuz efendim, hastanede sabah 09:00 -17:00 arası çalışıyorum.” diye konuya başladı Asude.”O zaman akşam 18:00’den sonra bizde başlarsın işe. Yalnız gece kaç gibi çıkabileceğinin net bir saati olmaz bizde. İş ne zaman biter, sen o zaman çıkarsın. Sana ne yapman gerektiğini Yasemin anlatır. Hafta sonları da iş olduğunda çalışırsın. Zaten bunun ayarlamasını Yasemin veya Alp’le birlikte yaparsınız. Sana telefonla bilgisini verirler.” diyerek Yasemin’e baktı Fikret Bey. “Tabi efendim” diye yanıtladı Yasemin. Alp’in getirdiği sözleşmeyi imzaladıktan sonra çıktılar şirketten.
Şirketten çıktıktan sonra Alp’in onlar çıkmadan önce çağırdığı taksiye bindiler. Yasemin ne kadar gergince, Asude de bir o kadar heyecanlıydı. Devamlı bu olanlara hala inanamadığını söyleyip duruyordu Yasemin’e. Yasemin sıkılmaya başlamıştı artık. Sonra Asude, aklına bir anda bir şey gelmiş gibi Yasemin’e döndü; “Yasemin, aklıma bir şey takıldı. Sen niye Fikret Beye amca diye hitap etmiyorsun?” diye sordu. Şaşıran Yasemin bir an ne diyeceğini bilemeyerek paniklese de sonra durumu toparlamaya çalıştı; “Şirkette resmiyeti korumayı sever Fikret amca. Yanında birileri varken ya da şirketteyken bey diye hitap edilmesini ister. Ondan..” diye cevapladı sorusunu. “Hımm doğru” diye gülümsedi Asude. Sonra neşeli neşeli konuşmaya devam etti ikna olarak. “Fatih Bey’e haber verelim. Annemin ameliyatı için başlasın hazırlıklara. Ay hala inanamıyorum. Bu gün miladım olsa gerek.” Yasemin garip bir ruh halinde tepki vermeden izliyordu Asude’yi. Çocukça sevinişine şaşırıyor, mutluluğunu anlamaya çalışıyordu. Annesinin ameliyatı tüm dünyası olmuştu Asude’nin. Annesi için canını verebilir diye düşündü. Gerçi annesi için girdiği işin mahiyetini henüz bilmiyordu. Öğrendiğinde de iş işten geçmiş olacaktı. Birisi için kendinden vazgeçmek nasıl bir duyguydu acaba? Dalmış bir vaziyette Asude’nin ruh halini anlamaya çalışırken, kolunda bir el hissetti. “Yasemin iyi misin? Niye daldın öyle? Duydun mu dediklerimi?” diye söyleniyordu Asude. “Ah! affedersin dalmışım.” dedi kendini toparlayarak. “Ne demiştin?” diye sordu. “Benimle hastaneye gelecek misin diye sordum? Mesaine daha var ya senin.” dedi Asude. “Ha evet. Geleyim, yapmam gereken bazı işler var hastanede. Sonra beraber geliriz. Olur mu?” dedi Yasemin. Başıyla onayladı Asude.
Hastaneye vardıklarında, Asude taksi parasını ödeyip, Yasemin’e döndü; “Yardımların için çok teşekkür ederim canım. Sana çok minnettarım biliyorsun değil mi? Hadi işlerimizi halledelim, buluşuruz sonra.” dedi. Yasemin gülümsemekle yetindi sadece. Hastaneye girince ayrıldılar. Asude üst kata Fatih Bey’in odasına doğru yöneldi. Merdivenleri üçer beşer çıkıyordu Asude. Heyecanından yerinde duramıyordu. Fatih Bey’in odasının olduğu kata geldiğinde odanın önünde bir kalabalık olduğunu görünce yüzü asıldı. Beklemesi gerekecekti şimdi. Bekleme koltuklarından birine oturup teker teker hastaların odaya girmeleri izledi. Saniyeler saat gibi geliyordu ona. Etrafındakileri incelemeye başladı sıkıntıdan. Yaşlı bir çift bekliyordu kapının önündeki banklarda. Tam karşısında bir bayanla, bir çocuk… Kadına bakıp ne güzel bir bayan diye geçirdi içinden. Hemen onun yanında oturan 3-4 yaşlarındaki küçük kız kendisine bakıp bakıp gülüyor, sonra kafasını yanındaki bayana yaslayıp utanmış gibi yüzünü saklıyordu. Gülümsedi kıza. Çantasından şeker çıkarıp uzatınca aldı kız sonra hemen ağzına attı. Teşekkür etti yanındaki güzel kadın. O sırada içerdeki hasta çıkınca yaşlı çift girdiler. Bir müddet sonra onlar da çıktı. Kendisine sıra geliyordu. Heyecanlanmaya başladı Asude. Çiftten sonra bayanla kızı girdi içeri. 10 dk. kadar çıkmadılar. “Hadi yaa! Çıkın artık.” diye geçiriyordu ki içinden Fatih Bey kapısını açtı, bayanla konuşuyorken. Kız çocuğu bacağına yapışmış “Baba, baba alacaksın dimi?” diye sorup duruyordu. Asude buz kestiğini hissetti. Bayanla çocuk çıkınca odadan Fatih Bey odaya geri girdi. Kendisini fark etmemişti. Kapı açıldığında ayağa kalkan Asude, bilinçsizce kapıya doğru ilerlemiş, gidenlerin arkasından bakarken kapıya yaslanmıştı. O kadar da güzel değilmiş dedi kadın için. Sonra “Saçmalama Asude, bal gibi de güzel işte. Ne diye kıskanıyorsun ki! Kim bilir nasıl mutludurlar.. Yüzlerinden mutluluk akıyordu resmen.” diye düşünürken kapı açıldı tekrar. Dengesini kaybeden Asude kendisini, Fatih Bey’in kollarında buldu. Apar topar kendini toplamaya çalışırken “Asude?” dedi Fatih Bey soru sorar gibi şaşkın bakışlarla. Bir yandan da toparlanmasına yardım etmek için kolundan tutuyordu. Asude toparlandığı halde hala elinin kolunda olduğunu fark edince hemen çekti elini. “Affedersiniz Fatih Bey.” dedi utanarak Asude. “Bir yerine bir şey olmadı ya?” diye sordu Fatih Bey. “Yok, yok iyiyim teşekkür ederim.” diye yanıtladı. Fatih Bey odaya buyur edince içeri girdiler. Konuşmaya Asude başladı; “Ben şey için gelmiştim. Şey.. Ben ameliyat için gerekli parayı buldum. Annemi ne zaman getirebilirim tekrar? Hemen işlemlere başlayabiliriz değil mi?” Fatih Bey Asude’yi anlamaya çalışır biçimde dinlerken, Asude ardı ardına sorularını sıralıyor neler yapması gerektiğini soruyordu. Fatih Bey Asude’nin sözünü keserek “Parayı bulmana sevindim fakat evini nasıl bu kadar çabuk satabildin?” diye sordu durumu garip bulduğunu ima eder bir ses tonuyla. “Evimi satmadım. Bir şekilde hallettim işte. Siz ameliyatı ne zaman yapabiliriz onu söyleyin.” diye yanıtladı çok fazla detaya girmek istemediğini belli ederek. “Bir dakika Asude. Bu çok önemli bir meblağ. Nasıl bu kadar çabuk bulabildin? Aklım almadı, yanlış bir şey yapmadın değil mi?” diye yeniledi sorusunu şüpheci bir tavırla. “Yo hayır tabi ki, Fatih Bey. Yanlış ne yapabilirim ki? Bir yakınımdan borç aldım diyelim. Çok detaya giremem ama emin olun yanlış bir durum yok.” diye telkinde bulundu Asude. “Peki öyleyse. Önümüzdeki iki gün içinde işlemleri hallederim ben. Yarın da uygunsa anneni hastaneye yatırır bir taraftan da onun tetkiklerini yaparız ameliyat öncesi.” dedi fakat aklındaki soru işareti hala gitmemişti. Asude doktora teşekkür ettikten sonra, daha fazla doktoru meşgul etmemek için odadan çıkmaya yeltendiğinde, Fatih Bey; “Asude, kartımı al. Üstünde numaram var, bir şey olduğunda bana ulaşabilmen için. Sakın çekinme olur mu?” diye kartını Asude’ye doğru uzattı. Asude, gözleriyle teşekkür ederek kartı alıp odadan çıktı.
İşinin başına dönen Asude, içinde bir burukluk hissediyordu. Hâlbuki sevinmesi lazımdı, havalara uçmalıydı hatta sevinçten. Aklındaki düşünceleri bir kenara koyup annesine yoğunlaşmaya çalıştı. Annesini düşündükçe tarifsiz bir sevinç dolmaya başladı içine. Telefonda vermişti annesine müjdeyi az önce. Ses tonundaki değişimi hemen fark etmişti annesinin. Parayı nerden bulduğunu anlayamasa da Semiha Hanım, kendisi için bir umut doğmasına sevinmiş, üstündeki ölü toprağını atıp bir anda yaşama umuduyla dolmuştu. İş çıkışında bir saat kadar bekledi bahçede Yasemin’in de mesaisinin bitmesini. Sonra birlikte eve geldiler. Asude hemen annesinin yanına gelip sarıldı ona. Sanki bu güzel haberi daha ilk duyuyormuş gibi gözleri yaşardı annesinin. Kısa bir sessizlikten sonra Nermin Hanımı evine uğurlamak üzere peşinden aşağı indi Asude. Çok teşekkür ederek gönderdi onu. Yasemin’le birlikte sofrayı hazırladılar. Semiha Hanım da katıldı akşam yemeğinde onlara. Huzurlu bir şekilde yemeklerini yediler. Biraz televizyon izledikten sonra herkes odasına çekildi. Asude pijamalarını giymişti. Çantasını düzenlerken eline Fatih bey’in verdiği kart geçti. Cüzdanına koymak için eline aldı. Kapıda gördüğü, kadınla küçük kızı düşünmeye başladı. Düşüncelere dalmıştı ki kapıyı tıklatan Yasemin’in “Uyudun mu Asude?” diye soran sesiyle kendine geldi. “Yo gel canım uyumadım hala. Aksine ben seni uyudu sanmıştım.” dedi gülümseyerek. “Ah! Nerde? Saymadığım koyun kalmadı ama gözüme tek damla uyku girmedi.” diyerek Asude’nin yatağının kenarına oturdu Yasemin. “Elindeki ne?” diye sordu karta bakarak. “Bu mu? Fatih Bey’in kartı. Bir şey lazım olursa diye telefonunun bende bulunması için verdi bugün.” diye yanıtladı. “Hımm, niye aşk mektubu vermiş gibi elinde tutuyorsun bakayım sen bunu?” diye imalı bir gülümseme fırlattı Asude’ye Yasemin. “Aşk olsun ya ne alakası var. Çantamın içinde kaybolmasın diye cüzdana koyacaktım.” diye çekişti Asude. Yüzü kızarmıştı biraz. Yanaklarının yandığını hissetti. Asude’nin utandığını fark edince Yasemin üstelemeye başladı. “Yakışıklı adam. İşi gücü de yerinde. Yakışır arkadaşıma.” diye omzuna vurdu Yasemin’in. “Saçmalama Yasemin evli adamla ne işim olur.” diye tersledi Yasemin’i. “Aa! Nasıl evli, hiç duymadık.” diye şaşırınca Yasemin, kendini tutamayarak “Top model gibi kız kapmış senin yakışıklıyı işte.” deyiverdi birden, Asude. “Yani senin anlayacağın bugün gördüğüm üzere yakışıklı doktorumuz evli, mutlu, aynı zamanda da çocuklu.” diye devam etti. Yasemin de muzip bir şekilde “Allah Allah evli olduğunu hiç duymamıştım. Tüh bak, gitti gül gibi enişte, elin kızına.” diye kıkırdadı tekrardan. “Sana da eğlence çıktı Yasemin aşk olsun ama.” diye sitem etti Asude. Sonra konuyu değiştirmek için gününün nasıl geçtiğini sordu. Sıradan bir gün olduğunu söyledi Yasemin. O sırada Asude’nin esnediğini görünce uyuması için onu yalnız bırakıp iyi geceler dileyerek odasına geçti.
Sabah saatinin alarmıyla uyandı Yasemin. Tuvalete gitmek için kapısını açtığında Semiha Hanım’ın odasından seslerin geldiğini duydu. Kapı aralıktı. İçeriye doğru bakınca Asude’nin annesine sarılmış olduğunu gördü. Yasemin’in başını uzatarak içeri baktığını görünce, Semiha Hanım, “Gel kızım bakma öyle sende otur yanıma. Artık bir kızım Asude ise diğer kızım da sen oldun” diyerek yanına çağırdı. Şaşıran Yasemin çekinerek Semiha hanımın yanına oturdu. Bir anne şefkatiyle her ikisini de sarmalayan Semiha Hanım “Ne güzel bir iken iki kızım oldu benden şanslısı var mı acaba?” diyince vicdanen huzursuz olan Yasemin “Annelik böyle bir şey değil mi Semiha hanım? Herkes için kalbinizde bir yer var.” dedi mahzun bir edayla. Semiha Hanım “Anne olmak tarif edilmesi çok zor bir duygu. “Gözümü kırpmadan canımı veririm” diyebileceğin bir varlığa sahip oluyorsun. O iyi ise, sende iyisin. O ağlıyorsa, sende ağlıyorsun. İnşallah sende anne olduğunda anlarsın.” deyince Yasemin iyice durgunlaştı ve gözleri doldu. “İnşallah.” diye yanıtladı. Sonra “Şey, ben gidip çaya bakayım, Asude çay suyunu koymuştur eminim.” diyerek ani bir şekilde odadan ayrıldı. Semiha hanım “Bilmeden onu üzecek bir şey mi söyledim kızım?” diye sordu mahcup bir şekilde Asude’ye. Asude ise “Yok anne sen yanlış bir şey söylemedin ki. Annesini kaybetmiş olmanın hüznü herhalde. Annesiz büyümek zor olmalı. Ben gidip bakayım bir ona.” diyerek Yasemin’in yanına gitti. Eli kolu karışmış halde bardakları doldurmaya çalışan Yasemin’e bir süre baktı. “Yasemin iyi misin?” diye sordu haline üzülerek. “İyiyim merak etme. Bir sorun yok. Sadece, sanırım evde bir annenin varlığının ne demek olduğunu unutmuşum” deyince Asude’yle birbirlerine sarıldılar. Sonra izin isteyerek yüzünü yıkamak üzere yukarı çıktı Yasemin.
Yüzünü lavaboda yıkadıktan sonra odasına girerek eline telefonunu aldı. Kapının kapalı olduğunu tekrardan kontrol edip bir numara çevirdi. Karşıdan gelen sese “Zeynep merhaba. Senden bir şey istiyorum. Lütfen Can’ın yanına giderek telefonu kulağına tutar mısın?” diye sordu. Zeynep’in “Yasemin bunu yapamam biliyorsun?” şeklindeki olumsuz yanıtına ısrarla “Lütfen Zeynep, şu an buna çok ihtiyacım var. Benim için sadece birkaç saniye telefonu kulağına daya.” diye yalvardı ağlamaklı bir sesle. Zeynep “Tamam bekle” diyerek Can’ın yanına gitti. Yasemin telefondan gelecek sesi duymak için beklerken, Zeynep “Yasemin, yanındayım şimdi. Telefonu kulağına dayıyorum.” diye haber verdi. Ağlamaya başlayan Yasemin kendini toparlamaya çalışarak, konuşmaya başladı. “Can’ım bir tanem. Annen yakında gelecek hayatım. Sen iyileşince evimize gideceğiz tamam mı? Sakın anneciğini unutma. O hep senin yanında bebeğim. Seni çok seviyorum.” derken Zeynep telefonu tekrar aldı. Birinin geldiğini, kapatmak zorunda olduğunu söyleyerek telefonu kapattı. Yasemin, “Zeynep, dur lütfen, biraz daha” derken, elinde telefon, yatağının üstüne oturarak gözlerinden süzülen yaşlara aldırmadan öylece kalakaldı.
4.Bölümün Sonu
————-
Değerli yorumlarınızı bizden esirgememenizi umuyoruz aşağıdaki linke hikaye ile ilgili görüşlerinizi belirtebilirsiniz…
———


Hikaye : Gülsemin,nk83
Yazan :Gülsemin,nk83

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bir Tutam Aşk: 6. Bölüm

6.Bölüm Naz heyecanla beklediği sürprizin yaşattığı hüsranın ardından toparlanıp “Senin yapacağın sürprizde bu kadar olur …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir