Hanımlara haberler

Asude: 3. Bölüm

Devamlı saatine bakıyordu Yasemin. Bu gün onun için de Asude için de önemliydi. Asude’yi yakın takibe alacaktı evine taşınarak. Asude de annesinin taburcu olup olamayacağını öğrenmek için bekliyordu. Beklerken Yasemin’e bakayım diyerek yanına gitti. “Yasemin sen eşyalarını alır verdiğim adrese gelirsin olur mu? Bak çekinme sorun yok bizden yana. Annem de seviyor seni. Ben de Fatih beyle görüşüp bir sorun olup olmadığını öğreneyim, annemi çıkarabilecek miyiz diye bir sorayım” diyerek ayrıldı yanından Asude. Sonra Fatih Beyle görüşmek üzere odasına gitti. Kapısı aralıktı Fatih Beyin. Telefonla konuşuyordu Fatih Bey. Sonra konuşması bitsin diye beklemeye başladı. Kapı aralık olduğu için konuştukları kısık da olsa duyuluyordu, Asude kapının yanında beklediği için. İstemeden de olsa kulak misafiri olmuştu konuşmalara.” “Tamam canım eve gelirken alırım istediklerini. Bu gün nöbetçi değilim unuttun mu tatlım? Tamam hazırla bakalım. Uzun zamandan sonra baş başa bir yemek yiyelim. Seninle bu aralar fazla ilgilenemiyorum diye bana kızmıyorsun değil mi bir tanem? İşlerim yoğun, hastalarla ilgilenmem gerekiyor biliyorsun. Olur canım. Ben de seni seviyorum. Hoşçakal.” diyerek kapattı telefonu doktor. Demek evliymiş diye düşündü Asude. Sonra kendi kendine “Eh yani, yakışıklı, işi gücü yerinde… Ben gibi sorunları yoktur onun.” diye söylendi. Sonra kapıyı tıklatıp “Merhaba doktor bey” diyerek içeri girdi. Telefonu yeni kapatmış olmasından dolayı hala bir gülümseme vardı yüzünde doktorun.“Merhaba Asude. Gel bakalım. Nasılsın?” diye sordu ilgili bir ses tonuyla. “Teşekkür ederim iyiyim. Bir sorun olmazsa bugün annemi çıkartabileceğimizi söylemiştiniz.” dedi Asude. “Ah evet. Bugün çıkacaktı doğru. Ben çıkışını yaptım ama çıkmadan önce bana uğraman iyi oldu. Birkaç konuda seninle konuşmak istiyordum.” diyerek bir nefes aldı. Sonra konuşmasına devam etti “Annenin durumuyla ilgili net bilgiye sahipsin. Ciddiyetini de belirttim sana daha önce. Ama taburcu oluyor diye zannetme ki bir ay daha bekleyebilir. Bu tümör çok hızlı büyür. Belki bir hafta ya da 10 gün anca süre verebilirim sana. Annen için bir şeyler yapman gerekiyor. Ben senin için başhekimimizle görüştüm. Masraflar konusunda maaşından kesinti yaparak sana yardımcı olacaklar fakat bu yeterli değil, hala üstünde yüklü bir meblağ var. Senin için elimden gelen tüm imkanları zorluyorum emin olabilirsin. Keşke elimden daha fazla şey gelse. Ama benim de bir yerde tıkandığım bir konu bu.” diye anlatırken doktor Asude’nin yüzü asıldı, gözleri doldu. “Gidebileceğim kimsem yok. Evimi satışa çıkaracağım. Ama bir haftada satabilir miyim bilmiyorum. Size bilgi veririm doktor bey.” diye kesti konuşmayı. Fatih Beyin karşısında bu şekilde durmak canını sıkmıştı. Güçlü duramıyordu. İzin isteyip çıktı odadan. Annesinin yanına gitti dalgın bir şekilde. Evini satacaktı, karar vermişti artık.
Asude annesini hastaneden çıkartmak için işlemleri tamamlarken, Yasemin de eve gitti. Kapıyı açan Derya’ya “ Bana hemen küçük bir valiz hazırla. İçine günlük giyebileceğim, abartısız kıyafetler koy. Bir kaç da çamaşır… Bu gece evde olmayacağım. Hatta, belki uzunca bir zaman evde kalmayacağım. Bir hafta izin sana. Bülent’e de söyle o da izne çıksın. Bu ara şoföre ihtiyacım olmayacak ama şehir dışına falan gitmesin ihtiyacım olduğunda ulaşabileceğim bir yerde olsun.” diyerek Derya’nın “Peki Efendim!” demesine aldırış etmeden salona geçti. Birkaç gazeteye bakıp Derya’nın elinde valizle geldiğini görene kadar oturdu aynı koltukta. Derya’yı görünce kalktı. “Bana taksi çağır.” diyerek kapıya yöneldi. Gelen mektupları inceledi taksiyi beklerken. Birindeki isme gözü takıldı. Gönderen “Selda Avcı”. Elinde sıktı mektubu. Korna sesini duyunca çantasına attı mektubu ve evden çıktı. Taksi şoförüne elindeki adres yazılı kağıdı verdi ve arkasına yaslandı. Gözleri dalgın dalgın dışarıyı izlemeye başlamıştı araba hareket ettiğinde.
Asude annesini yatağına yatırıp eşyalarını dolaba yerleştirmeye başlamıştı ki kapı çaldı. İki katlı müstakil bir evde yaşayan Asude üst kattan koşar adımlarla aşağı inip kapıyı açtı. Yasemin’i görünce sevinerek elindeki valizi aldı. “Seni bekliyordum ben de. İnşallah fazla oyalanmaz diye dua ediyordum. Çay koydum ocağa. Nasıl acıktım bir bilsen. Hemen yiyecek bir şeyler hazırlayayım.” diye hızlı hızlı konuşuyordu ki Yasemin’in yüzüne bakınca “Ne kadar aptalım başladım konuşmaya seni içeri davet etmeyi unuttum. Gel lütfen. Heyecanlandım sanırım.” diyerek gülümsedi. Yasemin de “Estağfurullah canım önemli değil.” diye gülümseyerek karşılık verdi ve içeri girdi. Merdivenlerden yukarı çıkarken bir yandan da konuşmaya devam diyordu. “Uzun zamandır kalmaya kimse gelmemişti bize. Annemin komşularıyla arası iyidir ama benim çevrede pek arkadaşım yok. Akrabamız da olmadığı için komşulardan başka gelen gidenimiz de yok. Biliyor musun? Teklifimi kabul etmen beni çok mutlu etti.” diye gülümsedi bir odanın önünde durunca. Kapıyı açıp “Senin için bu odayı hazırladım. Çarşafları az önce değiştirdim. Misafir odamızdır burası. Sen yerleş ben aşağıda bir şeyler hazırlayayım. Annem uykuya daldı. Baş başa laflarız biz de.” diyerek elindeki valizi odanın içine bıraktı. Yasemin teşekkür edince merdivenlerden inmek üzere koridora yöneldi.
Yasemin bir süre odaya göz gezdirdi. Küçük şirin bir odaydı Asude’nin Yasemin’e gösterdiği oda. Çift kişilik eski demir başlıklı bir yatak. 3 kapılı eskitme bir dolap. Duvarın önünde bir de boy aynası. Yatağın kenarında da 3 çekmeceli bir komedin ve üstünde gece lambası ve duvarda Asude’nin annesiyle birlikte çektirdiği bir fotoğraf vardı. Fotoğrafa doğru gidip düşünceli gözlerle baktı ve içinden “Umarım bir gün beni affedebilirsin” diye geçirdi. Valizden üstüne giymek için rahat bir şeyler çıkardı sonra dolabın içine koydu valizi. Üstünü değiştirip, cep telefonunu çıkardı çantasından. Bir numara çevirip karşı taraftan ses gelmesini bekledi önce. Sonra da “Geldim, şu an evdeyim. Sen beni arama. Ben müsait olunca sana bilgi veririm. Hoşça kal.” diyerek kapattı telefonu. Çantasına geri koydu ve odadan çıktı. Küçük bir hol vardı burada. Tüm oda kapıları buraya açılıyordu. 4 kapı vardı. Biri kendi kaldığı odanın kapısı. Diğer ikisinin annesine ve Asude’ye ait olduğunu düşündü. Büyük ihtimal 4. de tuvaletti. Merdivenlerden inerken duvarda asılı olan resimlere baktı. Aile fotoğrafları. Anne baba ve çocuk… Sonra Asude olduğunu düşündüğü önlüklü bir kız çocuğu. Sonra formalı bir kız çocuğu. Ve kepli bir fotoğraf daha. Hepsi Asude’ydi. Alt kat da yukarısı gibi küçük bir hole bağlanıyordu. Merdivenlerin bitiminde mutfak vardı. Ve koşturan Asude. Holdeki küçük masaya bir şeyler hazırlamıştı. Merdivenlerin yan tarafında dış kapı vardı. Sağında da salon kapısı. Açıktı kapı. Çok büyük olmayan salon gözüküyordu. İçeriye göz gezdirdi önce Yasemin. Mutfağın hemen sağında da bir kapı vardı. Oraya baktığını görünce Asude “Banyo orası da” dedi gülümseyerek. “Gel bir şeyler atıştıralım. Evi gezdiririm sonra ben sana.” diyerek elindeki çaydanlığı masanın üstünde duran rahleye koydu. İkisi birlikte oturdular masaya karşılıklı. Çayları doldurdu Asude, ekmek uzattı Yasemin’e ve bir yandan karınlarını doyurup bir yandan da sohbet etmeye başladılar.
Hava kararmıştı onlar sohbet ederken. Arada bir gülüşüp, arada bir de anlatılan olayların ağırlığıyla durgunlaşıyorlardı. Asude tüm hayat hikayesini anlatmıştı Yasemin’e. Babasını kaybettiği zamanı, okulda yaşadığı zorlukları, annesiyle hayata nasıl tutunduklarını… Arkadaşlarına uyup okulu nasıl kırdığını, ilk defa bir erkekle sinemaya gidişini, üniversiteyi kazandığını öğrendiğinde duyduğu sevinci… Herşeyi…
Neden bu kadar kendini yakın hissediyordu acaba Yasemin’e? Uzun zamandır annesinden başka kimseyle dertleşmemişti. Düşüncelerini ailesinden olmayan biriyle paylaşıyor olmak hoşuna gitmişti. Öyle çok konuşmuştu ki, ağzının kuruduğunu hissetti Asude. Biraz su içip, derin bir nefes aldı. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi bir bakış fırlattı Yasemin’e. “Başını şişirdim değil mi? Seni de hiç konuşturmadım. Hadi sen anlat kendini. Hiçbir şey bilmiyorum hakkında. Sen de söylemedin bir şey. Hadi inan çok meraklandım şimdi.” diyerek gülümsedi ve heyecanla dinleme moduna geçti. Pür dikkat Yasemin’e bakıyordu Asude. Yasemin kahkaha atmaya başladı. ” Ay öyle bakma kendimi mülakatta gibi hissettim.” deyince Asude “Hadi.. Hadi.” diyerek ısrar etti bakışını hiç değiştirmeden. “Tamam, tamam anlatıyorum.” dedi Yasemin. Önce biraz duraksadı, sonra konuşmaya başladı..
“Annemi henüz ilkokula gidiyorken kaybettim. Aradan bir yıl geçmeden babam başka biriyle evlendi. Hiç itiraz etmedim. Annemin ölümünden sonra çok durulmuş, sessiz sakin bir kız olmuştum. İlkokul bitince Ankara’da yatılı bir okulda okumaya başladım. Hafta sonları eve gidiyordum ama misafir gibi… Bana kötü davranmıyorlardı ama hepsi mesafeliydi. Feride Hanım, babamın 2. eşi. Diğer kardeşlerimin annesi. Kardeşlerimin en büyükleri bendim ama hiç ablalık duygusunu yaşamadım. Annemden sonra kimseye anne de demedim. Yatılı okulda okumaya başlayınca kendi dünyamı oluşturdum. Babam dahil herkes uzak akrabam gibiydi. Ailemin tek mensubu ben ve Fikret amcaydık.” deyince çayından bi yudum aldı. Asude hala tüm dikkatini Yasemin’e vermiş bir şekilde dinliyordu. Çayını yudumlamasını izledi. Sonra bir şey sormaya hazırlanır gibi oldu ama vazgeçti. Belki de sözünü kesip şu anki ruh halini bozmak istemiyordu Yasemin’in. Yasemin sözcüklerini seçerek konuşmaya devam etti. “Fikret amca dediğin öz amcan mı diye soracaksın ama değil. Babamın iş ortağı. İstanbul Atatürk Fen Lisesi’ni kazanmıştım orta okul bittiğinde. Babam olması gereken buydu diye tepki gösterirken, Fikret amca bana kocaman bir pasta getirerek kutlamıştı bunu. Babama beni hep överdi. ‘Zeki bir kızın var Kemal. Onunla gurur duymalısın’ derdi ama babam sanki yabancı birinden bahsediliyormuş gibi geçiştirirdi bu konuşmaları. Kırılırdım ben de… Sonra liseyi de yatılı okudum haliyle. Herkesi geride bıraktım Ankara’dan çıkarken. Bayram ya da özel bir gün olmadıkça geri dönmedim Ankara’ya. İyice resmileştik. Babamsa sadece parasal destek oluyordu. Sonra lisedeyken onu da kaybettim. Hayatta kan bağım olan son kişi. Fikret amca babam olmuştu. Her zaman yanımdaydı, her sıkıntımda, mutlu her günümde. Sonra üniversiteyi kazandım. Hemşirelik… Ve hep yanımda olmaya devam etti. Ne yaparsam yapayım bana olan güvenini hiç kaybetmedi. Babamdan daha çok sahip çıktı, korudu, kolladı. Ona çok şey borçluyum”. Yasemin susunca Asude “Senin de bir koruyucun varmış demek, buna çok sevindim.” dedi ve birbirlerine bakarak gülümsediler.
Kısa bir sessizlik oldu. Yasemin iç çekti önce. Sonra “Benim hikayem de böyle işte. Sonrasında üniversiteyi bitirdim hemşire oldum. Bu işi bulmamda da emeği çoktur Fikret amcanın. Seni de tanıştırırım bir gün onunla.” diye gülümsedi. “Çok isterim. Sana böyle sahip çıkmış birini merak ettim ben de.” diye karşılık verdi Asude. “Annenle ilgili son durum ne?” diye sordu Yasemin. “En son Fatih Bey fazla zaman kalmadığını, annemin en geç 10 gün içinde ameliyata girmesi gerektiğini söyledi.” Cümlenin bitiminde astı suratını Asude, gözleri yaşardı. “Peki ne yapmayı düşünüyorsun? Bu sürede gerekli parayı bulabilecek misin? “dedi Yasemin. Asude ise “Bulacağım bir şekilde. Mecburum. Evi satışa çıkartmayı düşündüm ama bu kadar kısa sürede satılacağını sanmıyorum. O yüzden ipotek etmeye karar verdim.” Dedi. Ama bu fikir Yasemin’in pek de hoşuna gitmemişti. Hemen bir şeyler düşünmeliydi.Hemen konuşmaya girdi. “Bak sana ne teklif edeceğim. Fikret amcanın bir şirketi var. Gayet varlıklı biri. İhtiyaç sahiplerine yardım ettiğine, defalarca tanık oldum. Eminim sana da bir çıkar yol bulabilir.” Şaşkın şaşkın dinlerken Asude, içinde bir ümit belirdi. Acaba kendisine de yardım eder miydi Fikret Bey? Diye düşündü. “Gerçekten mi? Ama karşılıksız kabul edemem bu kadar parayı ancak borç olarak alabilirim.Gece gündüz çalışırım onun için. Öderim borcumu. Bu iyiliği yapar mı bana gerçekten?” diye heyecanla sorular sormaya başladı Yasemin’e. “Ah be Asude!” diye geçirdi içinden. Kendisinin teklif etmesine fırsat vermeden, kendi eliyle nasıl da geliyordu. Her şey planladığından daha da iyi bir şekilde gelişiyordu. “Ben Fikret amcayla konuşacağım. İşleri vardiyalı yürütülüyor. İş çıkışında, akşamları çalışabileceğin bir iş ayarlar sanırım sana. Dur bakalım yarın olsun ben bir görüşeyim, tamam mı?” diye daha da heyecanlandırdı Asude’yi. Sonra beraber sofrayı toplayıp odalarına geçtiler.
“Belki yarın daha farklı bir gün olur. Belki annesi için bir ümit doğar. Ahh keşke..” düşünceleriyle yatağına uzandı Asude. “Her işi yaparım, gece de çalışırım. Hafta sonları çalışırım. Herşey düzene girer elbet.” diye kendine planlar çiziyordu.
Yasemin bu sırada odaya çıkmış elinde telefon bir numara tuşluyordu. Uzun bir bekleyişten sonra karşı taraf cevap vermeyince başka bir numarayı çevirdi telefonundan. İnce sesli bir bayanın telefonu açmasıyla konuşmaya başladı. “Merhaba Zeynep, ben Yasemin. Alp’i arıyorum cevap vermiyor beyefendi. Neyse durumla ilgili bilgi vermek için aramıştım. Ben hallettim, kabul etti kız. Düşündüğümden daha kolay oldu. Acil para bulmak zorunda olması da ekmeğime yağ sürmedi değil tabi ki. Fikret Beye de durumu anlatır mısın? Aynen konuştuğumuz gibi olacak. Yarın kızı O’na getirmeyi düşünüyorum. Bir aksilik çıkmadan halledelim bu işi. Tamam gelmeden önce haber veririm ben. Olur… Görüşmek üzere.” Telefonu kapattıktan sonra aynanın karşısında şöyle bir kendine baktı ve sonra yatağa uzandı.
3.Bölümün Sonu
Değerli yorumlarınızı bizden esirgememenizi umuyoruz aşağıdaki linke hikaye ile ilgili görüşlerinizi belirtebilirsiniz…



———–
Hikaye : Gülsemin,nk83
Yazan :Gülsemin,nk83

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bir Tutam Aşk: 6. Bölüm

6.Bölüm Naz heyecanla beklediği sürprizin yaşattığı hüsranın ardından toparlanıp “Senin yapacağın sürprizde bu kadar olur …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir