Hanımlara haberler

Asude: 6. Bölüm

Cebindeki telefonun titremesiyle uyandı Asude. Hastane odasındaki koltukta uyuyakalmıştı. Telefonu cebinden çıkarıp üstünde yazan isme baktı mahmur gözlerle. Sonra “Uykun mu kaçtı?” diyerek telefonu açtı. Yasemin’in sesini duydu sonra; Asude’ciğim, Fikret amcanın sekreteri aradı. Acil bir durum oluşmuş seni çağırıyorlar. Hemen gitmen gerekiyor.” “Bu saatte mi Yasemin?” diye sordu Asude şaşkın bir halde. “Evet canım. Anneni merak etme ben yoldayım hastaneye geliyorum. Sen benim gelmemi beklemeden çık.” deyince Yasemin, Asude apar topar hazırlandı. Asansörü çağırdığında saate tekrar baktı; 00:24. Asansörün kapısı açıldığında karşısında Fatih Bey’i görünce önce duraksadı, doğru ya nöbetçiydi bugün Fatih Bey. “Nereye gittiğimi soracak şimdi?” diye geçirdi içinden. “Merhaba doktor bey.” diyerek selam verdi. “Merhaba Asude. Hayırdır bu saatte dışarı mı çıkıyorsun?” diye sordu doktor. “Ah evet. Evden almam gereken bazı şeyler var. Yasemin geliyor benim yerime. Siz nereye? Hava mı alacaksınız?” diyerek konuyu geçiştirmek istedi Asude. “Kantine iniyorum. Kahve alayım dedim, uyku bastırmaya başlayınca.” Asansörün kapısı açılınca Asude, “Hoşça kalın Fatih Bey. İyi nöbetler.” diyerek hızla çıktı hastaneden.

Taksi çevirip Fikret Bey’in işyerinin yolunu tutan Asude yarı uykulu bir halde sokağı izliyordu. Öyle çok uykusu vardı ki. Yatağımda uyuyabilseydim diye geçirdi içinden. Sonra Fatih Bey geldi gözünün önüne. Acaba inanmış mıdır? diye düşündü. Gecenin bu saatinde bir insan evden bir şey almaya gider miydi hiç? Gündüzler çuvala mı girmişti sanki? Hakkında kötü düşünür müydü acaba? Sonra duraksadı bir an; “Ne diye bunları düşünüyorum ki? Ne düşünürse düşünsün. Ben yanlış bir şey yapmıyorum.” diye kendini rahatlatmaya çalıştı. Taksi binanın önüne geldiğinde kapıda bekleyen Alp’i gördü. “Oooo! Asude Hanımlar mı buradaymış?” diyerek taksinin kapısını açtı Alp. Yalpalıyordu, sarhoştu. Taksi şoförü “Bir terslik mi var hanımefendi?” diye sordu Asude’ye. “Yok, tanıyorum beyi. Buyurun paranız. Teşekkür ederim.” diyerek parayı uzattı ve indi taksiden. “Alp bey sarhoşsunuz siz. Taksiye binin, evinize götürsün sizi.” diye Alp’i kolundan tutup taksiye bindirmeye çalıştı. Kolunu silkeleyerek Asude’yi itti Alp; “Değilim, iyiyim ben.” dedikten sonra Asude’ye gözlerini dikip “Aahh! Asude… Küçük kız Asude!.. Bu hayat için çok temizsin. Ama olsun!” diyerek bir kahkaha patlattı. Ardından “Ne demişler; kirlenmek güzeldir.” diye gülmesine devam etti. Hala yalpalıyor, kahkahalar atıyordu. Asude korkmuştu. Taksi şoförü hala orada bekliyordu. Asude gitmeyin demişti şoföre. Binanın içinden çıkan görevli koşarak geldi yanlarına. “Alp Bey, lütfen gidin artık. Binin şu taksiye.” diyerek bindirdi Alp’i taksiye ve şoföre adresi tarif edip parasını önceden ödedi. Şoför de peşin parayı alınca doğru söylenen adrese yöneldi. Güvenlik görevlisi, yüzü bembeyaz kesilmiş Asude’ye dönerek; “Korkmayın efendim. Geçti. Siz Asude Hanım olmalısınız. Sizi bekliyorduk. Buyurun böyle lütfen.” dedi ve Asude’nin kendisini takip etmesini söyleyerek binanın içine girdi. Asansöre binip -2 yazan düğmeye bastı görevli. “-2 mi?” diye sordu Asude. “Laboratuarlarımız alt katta Asude Hanım.” diyerek geçiştirdi görevli. Asansörden inince dar bir koridorda yürümeye başladılar. 10 metre kadar gittikten sonra görevli kartını okutarak başka bir koridora girdi. Asude de peşinden ilerliyordu. Hiçbir şey sormuyordu. Garip bir yer diye düşündü. İkinci koridorun sonunda başka bir asansör daha vardı. Bir kat daha aşağı indiler. Bu sefer koridordaki ilk kapıdan içeri girdiler. Koridoru diğer alanlardan ayıran duvarlar buzlu camdı. İlginç bir yapısı vardı. Her yer beyazdı. Girdikleri odada görevli dolaptan beyaz bir önlükle bir çift steril eldiven uzatarak Asude’den giymesini istedi. Soru sormadan deneni yapmaya devam etti Asude. Sonra kapıya kartını okuttu görevli ve bir odaya daha girdiler. İçerde biri bayan iki kişi aynı Asude gibi giyinmişler, bir şeyleri inceliyorlardı. Kapının açıldığını görünce işlerini bırakıp kapıya doğru yürüdüler. Görevli Asude’yi bu ikiliye tanıttı önce. Sonra onların isimlerini söyledi; Aslı ve Demir…

Aslı hemen kendini tanıtmak için elini uzattı; “Merhaba tatlım, ben Aslı. Buranın bel kemiğiyim. Ben olmasam burası da olmaz.” diyerek gülümsedi. “Memnun oldum Aslı.” dedi Asude. Demir söze girerek “İşte bizim Aslımız, alışsanız iyi olur bu hallerine… Ben Demir bu arada. Aramıza hoş geldiniz.” dedi ve elini uzattı. “Memnun oldum.” diye gülümseyerek karşılık verdi Asude. Tanışma faslından sonra güvenlik görevlisi işinin başına geçti. Asude ise hala şaşkın şaşkın bakınıyordu etrafa. Sonra Demir’e dönerek; “Bana acil dediler ama ne yapacağımı bilmiyorum ben.” dedi. “Detaylara girmemiş olabilirler ama ana hatlarıyla biliyorsunuz değil mi ne yaptığımızı?” diye sordu Demir. Asude hiçbir şey bilmediğini fark etti. Aslı söze girip “Bak Asude’ciğim, biz çok gizli bir iş üzerinde çalışıyoruz. Sen bu işte kilit…” diyerek konuşmaya başlayınca cümlesini tamamlamasına fırsat vermeden Demir kesti, Aslı’nın konuşmasını. “Aslı, lütfen.” diye ikaz etti öncelikle Aslı’yı. Sonra Asude’nin bir şey bilmediğini fark edip, çok detaya girmeden anlatmaya başladı: “Asude Hanım, bizim işimiz, henüz yeni araştırmaları yapılan bir ilacın, basına sızmadan tüm incelemelerini verilen bilgiler dâhilinde deneylerini yapmak, deneklerden gelen kanların incelemeleriyle eksik gördüğümüz uygulamaları bildirmek. Sana işleyişi neler yapman gerektiğini ayrıntılı anlatırız. Ama dikkat çok önemli. En ufak bir hata büyük kayıplara neden olabilir. Fikret Bey bu konuda çok hassas. Bilginiz olsun.” Bunları az çok biliyordu Asude; Yasemin anlatmıştı bu kadarını. Ama ne yapacağını bilmiyordu. Demir çok detaya girmeden işi gösterdi. Gün içinde düzenli olarak kan tahlillerinin geldiğini; bunlarda tespit edilen hastalıklara göre tedavi yöntemleri uygulandığını; kat edilen kademelerin incelendiğini anlattı ayrıntılarıyla. “Ben gelen giden tahlillerle ilgileniyorum. Aslı da tahlil sonuçlarını çıkartıyor. Sen de gelen kanların ilaçlarla etkileşimlerini inceleyeceksin. Senin sorumluluğundaki iş, bizimkilere nazaran daha ince bir mevzu. Bu yüzden ağırlık senin omuzlarında. 40-50 kadar tüp bekliyor seni. Bunlar birkaç gününü alır. Hazırsan başlayalım. Az laf, çok iş çıkaralım.” diyerek gülümsedi. Aslı da oflayıp puflayarak dinliyordu Demir’i. “Bakma sen buna. İşini fazla ciddiye alır. Birkaç güne sıkıştırmana gerek yok. Rahat rahat yaparız. Bir yandan da laflarız.” diyerek kıkırdadı. Demir’e bakarak da sırıttı. Birbirleriyle atışmalarına gülümseyerek eşlik ediyordu Asude. Sevmişti bu ikiliyi. Gece geç saatlere kadar çalışacaktı belki ama şimdiden anlamıştı ki sıkıcı geçmeyecekti vakit. Gecenin ilerleyen saatlerinde ellerindeki cihazların nasıl çalıştığını öğrenmiş, birkaç tüp de incelemeye almıştı. Raporlarını çıkartıyor, kayıt altına alıyor; gittikçe yaptığı işi sevmeye başlıyordu. Kendi mesleğini yapıyor, öğrendiklerini uyguluyor olması zevk vermeye başlamıştı ona. Hava aydınlanmaya başladığı sırada gözleri iyice kapanmaya başlamıştı Asude’nin. Gözlerini ovuşturup, incelediği tüpleri saymaya başladı. Asude’ye bir göz atan Aslı; “Bunların hepsini inceledin mi? Raporlarını da yazdın mı? Bu ne hız Asudeciğim?” dedi şaşkın bir halde. Demir de şaşırmıştı tüpleri görünce. Asude saydığında 34 tüp olduğunu gördü incelenenlerin. “Bunları doğru raporladın değil mi Asude?” diye sordu Demir. “Bir incele istersen, yanlış bir şey yapmış olmak istemem.” diyerek çekildi bilgisayarın önünden. İncelemeleri, tuttuğu notları, raporları inceledikten sonra; birkaç düzeltme yaptı Demir. “Bunları bu şekilde yazarsan daha anlaşılır olur. Ama harikasın, bunları değiştirmiş olmasak bile hatalı diyemeyiz rapora. Tebrik ederim; çok çabuk kavrıyorsun Asude.” diye gülümsedi. Asude de teşekkür ederek karşılık verdi. Hoşuna gitmişti takdir görmek.

Asude eline yeni bir tüp alacaktı ki Demir durdurdu; “Tamam Asude; bu günlük yeter bu kadar. Yarın akşam da buradasın kalanını da yarın tamamlarsın. Biz de çıkmalıyız. Çalışanların gelmesine fazla kalmadı. Kapatalım burayı.” dedi ve toparlanıp çıktılar. Aslı’yı Demir bırakacaktı evine. Asude’ye de onu hastaneye bırakmayı teklif ettiler. Birlikte hastanenin yolunu tuttuklarında gün aydınlanmıştı iyice. Yaklaşık 3 saat sonra iş başı yapacaktı Asude. Uyuyamamıştı, yorgundu. Gözleri de şişmişti. Hastaneye vardıklarında Asude teşekkür ederek indi arabadan. Annesinin odasına çıktı doğru. Yasemin koltukta uyuyordu. Sandalyenin üstüne oturdu biraz kestirmek için. O sırada Semiha Hanım uyandı. “Kızım sen yeni mi geliyorsun?” diye sordu. “Yok annecim dışarı çıkmıştım biraz.” diyerek geçiştirdi Asude. Semiha Hanım uzatmayıp tekrar uykuya dalınca, kısa da olsa uyuyabilmek için sandalyenin üstüne kıvrıldı sessizce.

Omzuna dokunan eli hissedince irkilerek uyandı Asude. “Asude, iş saatin başlamak üzere. Hala uyuyor musun sen?” diye soruyordu biri başında dikilmiş. “Gece geç geldi sanırım doktor bey. Ben de kaç kez seslendim uyandıramadım.” Diyen sesini duydu annesinin. Gözlerini araladığında Fatih Bey başucunda dikilmiş ona bakıyordu. “Gece geç mi geldin Asude?” diye sordu Fatih Bey. Uyku mahmurluğunda sersemlemiş gibi etrafına bakınıyordu. Nerde olduğunu bile kestiremedi önce. Gözlerini ovuşturunca geldi aklı başına. Ani bir hareketle saatine baktı. “Geç kaldım.” diyerek apar topar hazırlandı. Fatih Bey, Asude’nin gece nerde olduğu konusunda şüpheye düşmüştü. Ama üstelemedi. Asude’nin hızlı hızlı hazırlanıp çıkmasını izledi sadece. Sonra Semiha Hanım’a dönerek; “Bu gün nasılsınız bakalım Semiha Hanım? Sonuçlarınız bir saate elimde olacak. Dün çıkanlar da beklediğimiz gibi çıktı. Bugünküler de böyle çıkarsa ameliyat için hiçbir engelimiz kalmayacak. Yarın sabah ameliyata alabiliriz bu durumda sizi. Hazır mısınız?” diye sordu. “Hazır olmayıp bekleyemem ya evladım. Bir an önce zaman geçsin ne olacaksa olsun. Bu şekilde Asude’min yıprandığını görmek bana daha ağır geliyor.” diye yanıtladı Semiha Hanım. Yine dolmuştu gözleri. Fatih Bey, Semiha Hanım’ın elinin üstüne koydu elini. “Sizi anlıyorum, güçlü olun. Kızınızın size ihtiyacı var.” diyerek şefkatle baktı gözlerine. Semiha Hanım da tebessüm ettim karşılık olarak. Semiha Hanımın tansiyonunu ölçtürmek üzere hemşireyi çağırdı doktor bey. Tetkikleri yapıp odasına geri döndü.

Geç kalmanın ve uykusuzluğunun sıkıntısıyla isteksiz isteksiz işlerini yapmaya koyuldu Asude. Beyni kazan gibiydi. Neyi düşüneceğini kestiremiyordu. Annesi bir yandan, gece işleri bir yandan zihnini de yoruyor, güçsüz düşmesine sebep oluyordu. Bir saat kadar çalıştıktan sonra Fatih Bey çağırdığı için yanına gitti. Sonuçların çıktığını, ameliyat için hiçbir olumsuzluğun olmadığını; fakat bilinç kaybına sebebiyet vermemesi için yarı uyanık olarak ameliyatın gerçekleştirileceğini söyledi doktor. Her hangi bir kan kaybına karşılık kan bankasında kan bulundurulduğunu da öğrenince Asude derin bir nefes aldı. “Her şey yolunda gidecek diyorsunuz değil mi doktor bey?” diye sordu. “Her şey diyemem. Aksilikler her ameliyatta olabilir. Fakat şu anki tahlil sonuçlarına bakarak annenin ameliyata hazır olduğunu söyleyebilirim. Acil bir durum için kan da hazır. Ama her ihtimali düşünmek gerekir. Tümör beynin çok riskli bir yerinde. Bölgesel anestezi yapma ihtimali hala yüksek. Bu yüzden ameliyata tek girmeyeceğim. Ayşenur Hanım da benimle olacak. Ters bir durumun oluşmaması için elimizden geleni yapacağız Asude. Bana güven olur mu?” derken öyle şefkat ve sevgi dolu bakıyordu ki Asude’ye Fatih Bey; Asude gözlerini kaçırdı hemen. “Güveniyorum.” dedi usulca. “Ben işimin başına döneyim.” diyerek ayağa kalktı. Teşekkür edip çıktı odadan. “Niye atıyor böyle kalbim şimdi?” diye sordu kendine. “Saçmalama!” diye susturdu sonra kendini. İşine yoğunlaşıp unutmaya çalıştı: Annesinin hastalığını, gece çalıştığı işin nasıl bir iş olduğunu; niçin gizli saklı iş yaptıklarını ve özellikle de Fatih Bey’i…

Günü nasıl geçirdiğini, saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadı Asude. Nerdeyse iki üç günlük iş yapmıştı bugün. Yorgunluğu, düşüncelerini dağıtmıştı; ama bir yandan da uyku bastırmıştı. Gözlerinin şiştiğini hissediyordu. Ah! Evine gidip de yatabilseydi keşke.. Mesaisinin bitmesiyle soyunma odasına gidip üstünü değiştirdi. Annesine uğrayıp dışarıda işi olduğunu, onları halledip geleceğini söyledi. Yaseminle haberleşip çıktı hastaneden. Dünden kalan tüplerin incelemelerini yaptı önce. Sonra raporlarını çıkarttı. Hepsini derleyip topladı. Düzenlemelerini de bitirdikten sonra Demir “Asude sen çık istersen. Bitirdin işlerini. Ayakta zor duruyorsun. Git de dinlen biraz.” diyerek gönderdi Asude’yi. Hastaneye geldiğinde saat gece yarısını geçmişti. Odaya girdiğinde annesi uyuyordu. Yasemin yanında değildi. Odadan çıkıp etrafa bakındı. Yasemin’i bulamadı görünürde. Telefonunu çıkartıp Yasemin’i arayacakken; sesini duydu. Sese doğru ilerleyince yan koridorun camının önünde siluetini gördü. Karanlıktan tam seçilmiyordu kim olduğu ama sesi tanıyordu. Her şeyin yolunda gittiğinden bahsediyordu. “Plan işliyor; yarını da sorunsuz atlattık mı tamam” diyordu Yasemin, karşıdakine. Konuşmaları çat pat anlayan Asude; Yasemin’e iyice yaklaşmıştı. “Hıhı, kahveyle hallet işi. Bütün gün odasında dosyalarıyla ilgilenir olacaktır. Tamam, ben oyalarım onu. Ruhu bile duymaz.” derken omzuna dokunan ele bakmak üzere dönünce Asude’nin gözleriyle karşılaştı, Yasemin. “Tamam konuştuğumuz gibi. İyi geceler.” diyerek kapattı telefonu apar topar. “Sen burada mıydın? Hiç duymadım yaklaştığını. Ne zamandır arkamdasın?” diye sordu. Konuşmalarının ne kadarını duyduğunu anlamak için. “Yeni geldim. Hayırdır kimin ruhu duymaz?” diye sordu Asude. “Bir arkadaş. Sürpriz doğum günü hazırlığı yapıyoruz. Haberi olmasın diye… Sen erken gelmişsin.” diye geçiştirmeye çalıştı Yasemin; sesi titriyordu, tedirgindi. “Evet, erken geldim. İşleri bitirince çıkabileceğimi söylediler. Çok yorgunum; uyumak istiyorum. Sonra görüşürüz.” diyerek odaya döndü Asude. Yasemin derin bir oh çekti arkasından. Aslında bir şeyler döndüğünü anlamıştı Asude. Ama üstünde durmadı önemli olan yarınki ameliyattı onun için; annesiydi. Ve çekeceği güzel bir uyku… Annesinin odasındaki refakatçi yatağına uzanıp; başını yastığa koyar koymaz da derin bir uykuya daldı.

Tüm geceyi hastanede geçiren Fatih Bey, dosyaları yeniden eline alarak bakması gereken bir şeyler kalmış mı diye son kez göz gezdirdi. Gece hiç uyumamıştı, internetten makaleler okumuş, ameliyat için devamlı yeni bir şeyler aramış, yurt içindeki ve dışındaki doktor arkadaşlarıyla irtibata geçip durumu anlatmış, onlardan fikir almıştı. İki gündür de ameliyata birlikte gireceği Ayşenur doktorla enine boyuna her ihtimali değerlendirip tartışıyorlardı. Bu zorlukta dört ameliyat daha yapmıştı daha önce. Hepsi zorlu geçmişti ama olumsuz sonuçlanmamıştı hiç biri. Bu da öyle olmalıydı; olumsuz sonuçlanmamalıydı. Fatih Bey odasında incelemesine devam ederken, telefonunun alarmı çaldığında yarı uyur, yarı uyanık vaziyette yatıyordu Asude. Komedinin üzerindeki telefonunu uzanarak alıp kapattı alarmını. Gözlerini ovuşturarak dikildi yatakta. Annesine baktığında hala uyuyordu Semiha Hanım. İzinliydi bugün, tüm gününü annesine ayıracaktı. Büyük gün diye düşündü. Ameliyata belki de bir saatten az zaman kalmıştı. Kalkıp üstünü düzeltti önce; sonra doktorun odada olup olmadığını görmek için odasına gitti. Kapı aralıktı; tıklatarak içeri girdi. “Günaydın doktor bey. Ameliyat için yapmam gereken bir şey var mı? Annem hala uyuyor, uyandırmam gerekiyorsa kaldırayım.” diye sordu. Günaydın demesine fırsat vermeden konuşmasına devam ettiği için Fatih Bey de direk konuya girdi: “Yok Asude. Dosyada incelenecek son birkaç yer vardı. Onları gözden geçiriyorum. Oturmaz mısın?” deyince zaten sorması gereken bir şeyler olduğu için aklında; gösterdiği yere geçip oturdu Asude. “Fatih Bey, şu bahsettiğiniz bölgesel anestezi hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Ben araştırdım internetten ama çok fazla bilgi yok. Bu konu beni tedirgin ediyor. Annem tüm ameliyatı hissedecek öyle mi?” diye sorarken gözleri doldu yine Asude’nin. Fatih Bey Asude’nin bu halini sevmiyordu. Onun gözleri dolduğunda kalbi sıkışıyor gibi hissediyordu. Narindi, kırılgandı. Kalın duvarları olmasına rağmen bazen çok güçsüz geliyordu gözüne. Asude’nin sorar gözlerini fark edince hemen silkelenip konuya döndü: “Asude, annenin durumu beklendiğinden daha zor geçebilir. Elimden geleni yapacağım. Olumsuz bir sonuç beklemiyorum ama buna rağmen ameliyat esnasında neyle karşılaşacağımızı da kestiremiyorum. Demiştim tümör riskli bir bölgede. Beyin filminde, tümör hücresiyle, normal hücrenin sınırını net olarak göremiyoruz. Bu da ameliyatı zorlaştıracak. Tümör dokuları harap ederek ilerler; bu da felç riskini artırır ki annendeki tümör göz hücrelerine çok yakın. Ameliyat esnasında mikroskop yardımıyla bu hücreleri birbirinden ayırmaya çalışacağız. Olur ki son sınırda hala tümör dokusunu normal dokudan ayıramazsak, duruma göre ya hücreyi orda bırakmamız ya da riski göze alıp hücreyi temizlememiz gerekecek. Bu karar çok zor. Böyle bir risk içindeyken anneni uyutmak felç olmasına davetiye çıkaracaktır. Bölgesel anesteziyle riskleri en aza indirmeye çalışacağız. Korkmanı istemiyorum. Elimden geleni yapacağıma inan. Lütfen…” diyerek yalvarırcasına gözlerinin içine baktı doktor. Bu bakışlara maruz kalmayı sevmiyordu Asude. Düşünceleri annesinin ameliyatından kayıyor, içi ürperiyor, kalbi hızlı hızlı atmaya başlıyordu. Gözlerini indirdi hemen yere. “Ben size inanıyorum doktor bey. Ben sadece…” derken kapının vurulmasıyla kesti cümlesini. İkisi de kapıya yönelmiş Fatih Bey’in “Girin.” demesiyle içeri Yasemin girmişti. “Özür dilerim konuşmanızı bölüyorum. Ameliyathane hazırmış. Asude’yi alayım Semiha Teyze’yi hazırlayalım. Siz de son hazırlıklarınızı tamamlayın doktor bey.” diyerek Asude’yi almaya gelmişti. Asude, doktoru başıyla selamlayıp, tam kapıdan çıkacakken, Ayşenur Doktor, elinde bir fincan kahveyle içeri girdi. “Nasılsın Asude?” diye sordu. “Teşekkür ederim doktor hanım, iyi olmak için çabalıyorum. Ameliyatla ilgili bilmem gereken bir şey var mı diye sormaya gelmiştim.” diyerek yanıtladı doktoru. “Ah, anladım. Ameliyathane hazırmış; az önce haber verdiler. Birazdan ameliyata alırız anneni. Ters bir şey yok şimdilik.” diyerek bilgilendirdi Asude’yi. Asude de annesini hazırlaması gerektiğini söyleyip çıktı odadan. Ayşenur Doktor, Fatih Bey’e dönerek; “Sana kahve getirdim. Bütün gece uyumadın, dinlen biraz. Ameliyatta uyumanı istemeyiz.” diye gülümsedi. Çok teşekkür eden Fatih Bey, kahveyi memnuniyetle kabul etti. Uykusunu bir nebze olsun açabilirdi kahve. Ayşenur Hanım kahveyi bırakıp çıktıktan sonra, son birkaç şeye daha göz gezdirdi kahveyi içerken. Kahvesi bitince de dosyaları kapatıp çıktı odadan.

Kalbi korku ve heyecanla karışık atıyordu bugün Asude’nin. Sanki annesi değil kendi girecekti ameliyata. Hiç konuşmadan giydirdi annesini. Sedyeye yatırıp ameliyathaneye götürmek üzere Yasemin’le beraber koridora çıkardılar. Yanlarında bir hemşire daha vardı. Annesinin elini sımsıkı tutuyordu Asude. Semiha Hanım tek kelime söylese her şey bir anda toz duman olacakmış gibi susuyor, sadece gözleriyle kızını takip ediyordu. Ameliyathanenin kapısına geldiklerinde Yasemin Asude’yi durdurdu. “Canım bundan sonrasını bize bırak. Semiha Teyze’yi ben yerleştiririm içeride. Her şey yolunda gidecek. Tamam?” diyerek bıraktı kapı dışında ve içeri girdi. Nermin Hanımı koridorda görünce koşup boynuna sarıldı. Belki de günlerdir yapmadığı ve içinde biriktirdiği şeyi yaptı. Hıçkıra hıçkıra ağladı.
Fatih Bey ellerinin titrediğini hissediyordu. Halbuki uzun süreli ameliyatlara alışıktı. Haftada en az iki sefer girerdi böyle ameliyatlara. Hemşireye terini silmesi için ikazda bulunduğu sırada, hemşire doktora bakakaldı. “Doktor Bey, elleriniz titriyor? İyi misiniz?” diye sordu telaşla. “Yok bir şeyim, iyiyim ben. Alnımı sil.” diyerek keskin konuştu. Hemşire uzatmadan deneni yaptı. Ayşenur Doktor duyunca konuşmayı, dikkatini Fatih Bey’e vererek; “Fatih, sorun ne?” diye sordu. “Bir şey yok devam edelim.” dedi Fatih Bey. Aradan biraz süre daha geçtiğinde Fatih Bey saati sordu. “16:22” diye yanıtladı hemşirelerden biri. Daha 6,5 saat olmuştu, yaklaşık bir saat daha sürer diye düşündü. Ama gözleri kararıyordu. Ellerinin titremesi de artmıştı. Tekrar terini sildi hemşire. Ameliyat masasına tutundu Fatih Bey. Kalbi çok hızlı atmaya başlamıştı. Ter basıyordu. Ateş içinde kalmıştı. Ayşenur Hanım dikkatlice izliyordu Fatih Bey’i. “Fatih, çık sen. İyi değilsin. Ben devam ederim ameliyatın bundan sonrasına. Fazla bir şey kalmadı. En fazla bir saat.” deyince, zaten ayakta durmakta zorluk çeken Fatih Bey ellerini yıkamak üzere iç bölmeye geçti. Bir müddet orda dinlenmek için oturdu. O sırada Ayşenur Hanım, Doktor Sedat’ın anons edilmesini istedi. Hemşirelerden biri hızlıca ameliyathaneden çıkıp anons yaptırmak üzere lobiye çıktı.

Asude için saatler geçmek bilmiyor, arada bir Yasemin çıkıp gelişmelerle ilgili bilgi veriyordu. Aylar, yıllar gibi gelen 6 saatten sonra ameliyathanede bir koşuşturma başlamıştı. Hemşirenin biri koşar adımlarla ameliyathaneden çıkmış, telefonla konuştuktan sonra geri girmişti. Asude telaşlanmıştı. Odadan her çıkana ne oluyor diye sorsa da bekleyin cevabını alıyordu. Kimse bir bilgilendirme yapmıyor, doktor bey açıklayacak diyorlardı. Asude bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Durmadan ağlıyor, bağırıyordu koridorda. Nermin Hanım sakinleştirmeye çalışsa da fayda etmiyordu. Yasemin çıktığında yakasına yapışmış “Ne olduğunu bana söyle hemen.” diye çıkışmıştı. Yasemin de cevap vermemiş, geçiştirerek ayrılmıştı yanından. Bir müddet sonra Fatih Bey çıktı ameliyathaneden. Elini ovuşturuyordu. “Annem?” diye sordu Asude sert bir ses tonuyla. Yutkunamıyordu bile. Başka hiçbir şey söyleyemeden bekliyordu. Ağlamaktan gözleri şişmişti. Fatih Bey de Asude’den farklı değildi. Gözleri şişmiş, elleri titriyordu. “Asude. Her şey yolunda. Tedirgin olmana gerek yok. Ameliyata Dr. Ayşenur devam ediyor. Ona da en az bana güvendiğin kadar güvenebilirsin.” diyerek uzaklaştı hemen yanından. O sırada anonsun sesi yükseldi: “Sayın Dr. Sedat Çakıroğlu, acilen ameliyathaneden bekleniyorsunuz.” Anonsu da duyunca şaşkınlığı arttı, doktorun ne demek istediğini de anlayamamıştı Asude ama Fatih Bey’e karşı içinde kızgınlık belirmeye başlamıştı. Ters giden şey, her neyse sebebini Fatih Bey’den bilecekti. Dakikalar gözünde daha da büyüyordu artık. İçeri giren doktordan sonra ses yine kesilmişti. Kimse dışarı çıkıp bilgi vermiyordu. Yaklaşık bir saat daha geçmişti ki Ayşenur Doktor çıktı içeriden. Asude’nin kalbi duracaktı. Göz göze geldikleri an, Asude için tüm dünyanın durduğu andı. Dr. Ayşenur konuşmaya başladı; “Asude Hanım. Ameliyat çok başarılı ilerliyordu son bir saate kadar. Fakat beklenmeyen bir komplikasyon oluştu. Üzgünüm… Hastayı kaybettik.” dediği anda Asude tüm dünyasının karardığını hissetti, söylenenler beyninde zonklamaya başlamıştı ki yere yığılıverdi.
6.Bölümün Sonu

————-

Değerli yorumlarınızı bizden esirgememenizi umuyoruz aşağıdaki linke hikaye ile ilgili görüşlerinizi belirtebilirsiniz…

———


Hikaye : Gülsemin,nk83
Yazan :Gülsemin,nk83

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bir Tutam Aşk: 6. Bölüm

6.Bölüm Naz heyecanla beklediği sürprizin yaşattığı hüsranın ardından toparlanıp “Senin yapacağın sürprizde bu kadar olur …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir