Aslı Oktay
Daimi Üye
SAFFAT SURESİ
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Saflar halinde dizilenlere andolsun,
2- Haykırıp sürükleyenlere,
3- Zikir okuyanlara,
4- Tartışmasız, sizin İlahınız gerçekten birdir.
5- Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir.
6- Şüphesiz Biz dünya göğünü çekici bir süsle, yıldızlarla süsleyip-donattık.
7- Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;
8- Ki onlar, Melei Alaya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar;
9- Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azap vardır.
10- Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa, artık onu da delip geçen yakıcı bir alev izler (ve yok eder).
11- Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.
12- Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.
13- Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar.
14- Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
15- Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir dediler.
16- Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?
17- Veya önceki atalarımız da mı?
18- De ki: Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz).
19- İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.
20- Derler ki: Eyvahlar bize; bu, din günüdür.
21- Bu, sizin yalanladığınız (mümini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür.
22- Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını biraraya getirip toplayın.
23- Allahtan başka (taptıklarını); artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün.
24- Ve onları durdurup-tutuklayın, çünkü sorguya çekileceklerdir.
25- (Onlara seslenilir Ne oluyor size, birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?
26- Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
27- Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar:
28- Gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz. derler.
29- (Diğerleri de Hayır derler. Zaten sizler mümin kimseler değildiniz.
30- Bizim üzerinizde zorlayıcı hiçbir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz.
31- Böylece Rabbimizin sözü (yıkım ve azap vadi) üzerimize hak oldu. Şüphesiz, (azabı) tadıcılarız.
32- Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik.
33- Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.
34- Doğrusu Biz, suçlu-günahkarlara böyle yaparız.
35- Çünkü onlara: Allahtan başka İlah yoktur denildiği zaman, büyüklük taslarlardı.
36- Ve derlerdi ki: Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?
37- Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı.
38- Şüphesiz, siz, acı azabı tadıcılarsınız.
39- Yaptıklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız.
40- Ancak muhlis olan kullar başka.
41- İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır.
42- Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir.
43- Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde.
44- Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).
45- Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır.
46- Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki).
47- Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir.
48- Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.
49- Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz).
50- Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar:
51- Bir sözcü der ki: Benim bir yakınım vardı.
52- Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?
53- Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?
54- (Konuşan yanındakilere) Der ki: Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?
55- Derken, bakıverdi, onu çılgınca yanan ateşin tam ortasında gördü.
56- Dedi ki: Andolsun Allaha, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin.
57- Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.
58- Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz?
59- Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?
60- Şüphesiz, bu, asıl büyük kurtuluş ve mutluluğun ta kendisidir.
61- Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır.
62- Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı?
63- Doğrusu Biz, onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık.
64- Şüphesiz o, çılgınca yanan ateşin dibinde bitip çıkar.
65- Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir.
66- Artık gerçekten, ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan dolduracaklar.
67- Sonra kendileri için onun üzerinde kaynar su karıştırılmış bir içkileri de vardır.
68- Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir.
69- Çünkü onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
70- Kendileri de onları izleri üzerinde koşturup-duruyorlardı.
71-Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
72- Andolsun, Biz onlara uyarıcılar göndermiştik.
73- Uyarılanların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.
74- Ancak muhlis olan kullar başka.
75- Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.
76- Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık.
77- Ve onun soyunu, (dünyada) onları da baki kıldık.
78- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
79- Alemler içinde selam olsun Nuha.
80- Gerçekten Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
81- Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandı.
82- Sonra diğerlerini suda boğduk.
83- Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır.
84- Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti.
85- Hani babasına ve kavmine demişti ki: Sizler neye tapıyorsunuz?
86- Birtakım uydurma yalanlar için mi Allahtan başka ilahlar istiyorsunuz?
87- Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?
88- Sonra yıldızlara bir göz attı.
89- Ben, doğrusu hastayım dedi.
90- Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar.
91- Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: Yemek yemiyor musunuz? dedi.
92- Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?
93- Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi.
94- Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler.
95- Dedi ki: Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?
96- Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.
97- Dediler ki: Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.
98- Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz, onları alçaltılmışlar kıldık.
99- (İbrahim) Dedi ki: Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir.
100- Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.
101- Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.
102- Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): Oğlum dedi. Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun. (Oğlu İsmail) Dedi ki: Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.
103- Sonunda ikisi de (Allahın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmaili kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.
104- Biz ona: Ey İbrahim diye seslendik.
105- Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
106- Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.
107- Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
108- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
109- İbrahime selam olsun.
110- Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
111- Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandır.
112- Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshakı da müjdeledik.
113- Ona ve İshaka bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de.
114- Andolsun, Biz Musaya ve Haruna lütufta bulunduk.
115- Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
116- Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler oldular.
117- Ve ikisine anlatımı-açık kitabı verdik.
118- Onları dosdoğru yola yöneltip-ilettik.
119- Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
120- Musaya ve Haruna selam olsun.
121- Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
122- Şüphesiz ikisi, Bizim mümin olan kullarımızdandılar.
123- Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerdendi.
124- Hani kendi kavmine demişti ki: Siz korkup sakınmaz mısınız?
125- Siz Bale tapıp da Yaratıcıların en güzeli (olan Allahı) mı bırakıyorsunuz?
126- Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
127- Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.
128- Ancak, muhlis olan kullar başka.
129- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
130- İlyasa selam olsun.
131- Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
132- Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandı.
133- Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
134- Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
135- Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında.
136- Sonra geride kalanları yerle bir ettik.
137- Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti.
138- Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız?
139- Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
141- Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
143- Eğer (Allahı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,
144- Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.
145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.
146- Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.
147- Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.
148- Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
149- Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin, erkek çocuklar onların mı?
150- Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken Biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?
151- Dikkat edin; gerçekten onlar, düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki:
152- Allah doğurdu. Onlar, hiç şüphesiz, muhakkak yalan söyleyenlerdir.
153- (Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?
154- Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
155- Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?
156- Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
157- Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı.
158- Onlar, Kendisiyle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.
159- Onların nitelendirdiklerinden Allah Yücedir.
160- Ancak muhlis olan kullar başka.
161- Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.
162- Ona karşı kimseyi fitneye sürükleyecek değilsiniz.
163- Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz).
164- (Melekler der ki Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.
165- Biziz, o saflar halinde dizilmiş olanlar, gerçekten biziz.
166- Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz.
167- Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
168- Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı.
169- Gerçekten bizler de, Allahın muhlis olan kullarından olurduk.
170- Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp-küfrettiler; yakında bileceklerdir.
171- Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir:
172- Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır.
173- Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır.
174- Öyleyse sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
175- Ve onları seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
176- Şimdi onlar, Bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
177- Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman uyarılıp-korkutulanların sabahı ne kötü olur.
178- Sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
179- Ve seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
180- Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirdiklerinden Yücedir.
181- Gönderilmiş (peygamber)lere selam olsun.
182- Ve alemlerin Rabbi olan Allaha hamd olsun.
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Saflar halinde dizilenlere andolsun,
2- Haykırıp sürükleyenlere,
3- Zikir okuyanlara,
4- Tartışmasız, sizin İlahınız gerçekten birdir.
5- Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir.
6- Şüphesiz Biz dünya göğünü çekici bir süsle, yıldızlarla süsleyip-donattık.
7- Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;
8- Ki onlar, Melei Alaya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar;
9- Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azap vardır.
10- Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa, artık onu da delip geçen yakıcı bir alev izler (ve yok eder).
11- Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.
12- Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.
13- Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar.
14- Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.
15- Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir dediler.
16- Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?
17- Veya önceki atalarımız da mı?
18- De ki: Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz).
19- İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.
20- Derler ki: Eyvahlar bize; bu, din günüdür.
21- Bu, sizin yalanladığınız (mümini kafirden, haklıyı haksızdan) ayırma günüdür.
22- Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını biraraya getirip toplayın.
23- Allahtan başka (taptıklarını); artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün.
24- Ve onları durdurup-tutuklayın, çünkü sorguya çekileceklerdir.
25- (Onlara seslenilir Ne oluyor size, birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?
26- Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
27- Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar:
28- Gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz. derler.
29- (Diğerleri de Hayır derler. Zaten sizler mümin kimseler değildiniz.
30- Bizim üzerinizde zorlayıcı hiçbir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz.
31- Böylece Rabbimizin sözü (yıkım ve azap vadi) üzerimize hak oldu. Şüphesiz, (azabı) tadıcılarız.
32- Evet, sizi azdırdık, çünkü biz de azgın kimselerdik.
33- Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.
34- Doğrusu Biz, suçlu-günahkarlara böyle yaparız.
35- Çünkü onlara: Allahtan başka İlah yoktur denildiği zaman, büyüklük taslarlardı.
36- Ve derlerdi ki: Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?
37- Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı.
38- Şüphesiz, siz, acı azabı tadıcılarsınız.
39- Yaptıklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız.
40- Ancak muhlis olan kullar başka.
41- İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır.
42- Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir.
43- Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde.
44- Birbirlerine karşı, tahtlar üzerinde (otururlar).
45- Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır.
46- Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki).
47- Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir.
48- Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.
49- Sanki onlar, saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz).
50- Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar:
51- Bir sözcü der ki: Benim bir yakınım vardı.
52- Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?
53- Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?
54- (Konuşan yanındakilere) Der ki: Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?
55- Derken, bakıverdi, onu çılgınca yanan ateşin tam ortasında gördü.
56- Dedi ki: Andolsun Allaha, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin.
57- Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.
58- Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz?
59- Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?
60- Şüphesiz, bu, asıl büyük kurtuluş ve mutluluğun ta kendisidir.
61- Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır.
62- Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı?
63- Doğrusu Biz, onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık.
64- Şüphesiz o, çılgınca yanan ateşin dibinde bitip çıkar.
65- Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir.
66- Artık gerçekten, ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan dolduracaklar.
67- Sonra kendileri için onun üzerinde kaynar su karıştırılmış bir içkileri de vardır.
68- Sonra onların dönecekleri yer, elbette (yine) çılgınca yanan ateştir.
69- Çünkü onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
70- Kendileri de onları izleri üzerinde koşturup-duruyorlardı.
71-Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
72- Andolsun, Biz onlara uyarıcılar göndermiştik.
73- Uyarılanların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.
74- Ancak muhlis olan kullar başka.
75- Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik.
76- Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık.
77- Ve onun soyunu, (dünyada) onları da baki kıldık.
78- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
79- Alemler içinde selam olsun Nuha.
80- Gerçekten Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
81- Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandı.
82- Sonra diğerlerini suda boğduk.
83- Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır.
84- Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti.
85- Hani babasına ve kavmine demişti ki: Sizler neye tapıyorsunuz?
86- Birtakım uydurma yalanlar için mi Allahtan başka ilahlar istiyorsunuz?
87- Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?
88- Sonra yıldızlara bir göz attı.
89- Ben, doğrusu hastayım dedi.
90- Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar.
91- Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: Yemek yemiyor musunuz? dedi.
92- Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?
93- Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi.
94- Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler.
95- Dedi ki: Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?
96- Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.
97- Dediler ki: Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.
98- Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz, onları alçaltılmışlar kıldık.
99- (İbrahim) Dedi ki: Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete erdirecektir.
100- Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.
101- Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.
102- Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): Oğlum dedi. Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun. (Oğlu İsmail) Dedi ki: Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.
103- Sonunda ikisi de (Allahın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmaili kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.
104- Biz ona: Ey İbrahim diye seslendik.
105- Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
106- Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı.
107- Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
108- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
109- İbrahime selam olsun.
110- Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
111- Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandır.
112- Biz ona, salihlerden bir peygamber olarak İshakı da müjdeledik.
113- Ona ve İshaka bereketler verdik. İkisinin soyundan, ihsanda bulunan (muhsin olan) da var, açıkça kendi nefsine zulmeden de.
114- Andolsun, Biz Musaya ve Haruna lütufta bulunduk.
115- Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
116- Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler oldular.
117- Ve ikisine anlatımı-açık kitabı verdik.
118- Onları dosdoğru yola yöneltip-ilettik.
119- Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
120- Musaya ve Haruna selam olsun.
121- Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
122- Şüphesiz ikisi, Bizim mümin olan kullarımızdandılar.
123- Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerdendi.
124- Hani kendi kavmine demişti ki: Siz korkup sakınmaz mısınız?
125- Siz Bale tapıp da Yaratıcıların en güzeli (olan Allahı) mı bırakıyorsunuz?
126- Allah ki, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
127- Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.
128- Ancak, muhlis olan kullar başka.
129- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
130- İlyasa selam olsun.
131- Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
132- Şüphesiz o, Bizim mümin olan kullarımızdandı.
133- Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
134- Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
135- Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında.
136- Sonra geride kalanları yerle bir ettik.
137- Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti.
138- Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız?
139- Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
140- Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
141- Böylece kuraya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
142- Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı.
143- Eğer (Allahı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,
144- Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.
145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.
146- Ve üzerine, sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.
147- Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.
148- Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
149- Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin, erkek çocuklar onların mı?
150- Yoksa onlar, şahidlik etmekteyken Biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?
151- Dikkat edin; gerçekten onlar, düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki:
152- Allah doğurdu. Onlar, hiç şüphesiz, muhakkak yalan söyleyenlerdir.
153- (Allah,) Kızları, erkek çocuklara tercih mi etmiş?
154- Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
155- Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?
156- Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
157- Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı.
158- Onlar, Kendisiyle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun, cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.
159- Onların nitelendirdiklerinden Allah Yücedir.
160- Ancak muhlis olan kullar başka.
161- Artık siz de, tapmakta olduklarınız da.
162- Ona karşı kimseyi fitneye sürükleyecek değilsiniz.
163- Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz).
164- (Melekler der ki Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.
165- Biziz, o saflar halinde dizilmiş olanlar, gerçekten biziz.
166- Biziz, o tesbih edenler de, gerçekten biziz.
167- Onlar (putatapıcılar), her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
168- Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı.
169- Gerçekten bizler de, Allahın muhlis olan kullarından olurduk.
170- Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp-küfrettiler; yakında bileceklerdir.
171- Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir:
172- Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır.
173- Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır.
174- Öyleyse sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
175- Ve onları seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
176- Şimdi onlar, Bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
177- Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman uyarılıp-korkutulanların sabahı ne kötü olur.
178- Sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
179- Ve seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
180- Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirdiklerinden Yücedir.
181- Gönderilmiş (peygamber)lere selam olsun.
182- Ve alemlerin Rabbi olan Allaha hamd olsun.